“Ben, Grow with HP (HP ile büyü) mottosunun tipik bir örneğiyim”
Birazdan ayrıntılarını dinleyeceğimiz öykünün başlangıcı için, yıllar öncesine gidiyor,
Boğaziçi Üniversitesi koridorlarında ilerliyoruz. Bu öyküdeki kahramanımız,
İngilizce öğretmeni olma amacıyla İstanbul’a gelen ve İngiliz Dili ve Edebiyatı eğitimi alan bir öğrenci…
Okulun bitmesine yakın, kurumsal hayatı da denemeye karar veren kahramanımız,
İnsan Kaynakları’nın kendisine çok uygun olduğuna karar veriyor ve işte öykü asıl bundan sonra başlıyor.
Yıllar içinde farklı görevler üstlenen, ek projelere aday olan, bunları da başarıyla yerine getiren kahramanımız,
bugün 4 – 5 farklı dilin konuşulduğu, ayrı dinlerin bayramlarının kutlandığı 26 ülkeden oluşan bir bölgede,
üstelik de bir kadın yönetici olarak iyi uygulamalara imza atıyor. Hewlett – Packard MEMA (Orta Doğu, Akdeniz ve Afrika) İşe Alım ve Yerleştirme Direktörü ve GMO (Gelişmekte olan Pazarlar Organizasyonu)
İşe Alım ve Yerleştirme Direktörü Şebnem Arıcan’dan söz ediyoruz.
2006 yılında yollarının kesiştiği kurumda, 6 senede 6 farklı pozisyonda görev yapan Arıcan, “‘Grow with HP’ (HP ile büyü) mottomuzun tipik bir örneğiyim ben…” diyor: “Bugüne kadar sürekli yeni görevlere önerildim, kendim de ekstra projelere aday oldum. İnsan Kaynakları’nın gerçekten stratejik ortak olarak görüldüğü kurumlarda görev yapmak şansımdı ama ben de taleplerimi dile getirmekten çekinmedim.
Bugün geldiğim noktayı bunlara bağlıyorum…” Arıcan ile yaptığımız söyleşide, kariyer öyküsünün kilometre taşlarını ve ekibiyle imza attıkları uygulamaların ayrıntılarını bulacaksınız.
Önce dilerseniz biraz geriye dönelim. Kariyerinizin dünden bugüne gelişimini bizlerle paylaşır mısınız?
İngilizce öğretmeni olma amacıyla üniversite hayatı için İstanbul’a geldim ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim gördüm. Ancak kurumsal hayatı da merak ediyordum ve bir şirketin pazarlama departmanında staja başladım. Zaten sözünü ettiğim dönemde, genelde yeni mezunlar halkla ilişkiler, bankacılık ya da İK alanlarından birinde kariyer yapmak istiyordu.
Ben bu dönemde halkla ilişkilerin bana çok uygun olmadığını anladım ve İK alanını denemeye karar verdim. Ardından da ilk profesyonel deneyimimi kazanmak üzere Telsim’e İK Uzmanı olarak girdim. O dönemde tek kriter çok iyi derecede İngilizce bilmekti çünkü hızla büyüyen GSM sektörü için Hindistan’dan sektörü iyi bilen çalışanlar getirmemiz gerekiyordu. 1,5 senenin sonunda, 750 olan çalışan sayımız 1300’e çıkmıştı. Zaten çok ağırlıklı olarak işe alım yapıyorduk.
Daha sonra Siemens Business Services’a İK Uzmanı olarak geçtim. Türkiye’nin ilk çok dilli çağrı merkezini Türkiye’ye getirdik ve ben bir dönem buranın yöneticiliğini yaptım. SBS’de geçirdiğim 6,5 yıllık süre İK adına çok şeyi denediğim, kurduğum, uyguladığım bir dönem oldu. Örneğin, 350 rollük bir iş değerlendirme sistemi kurduk. Çok dilli çağrı merkezi ekibi icin hayata geçirdiğimiz değerlendirme merkezi, tüm SBS’ler içinde en iyi uygulama seçildi. Ben de İnsan Kaynakları Yöneticisi olarak, Siemens’in Filipinler, Manila’da bulunan global çağrı merkezi için İK proje yönetimi desteği verdim.
Bu arada artık global rollerde yer almak istediğimi, yurtdışı bağlantılı çalışmaktan mutlu olduğunu anlamıştım. Tam da bu dönemde 2006 yılında HP’den gelen bir teklif üzerine Türkiye – Yunanistan İK Uzmanı olarak göreve başladım. Türkiye’de hayata geçirdiğimiz projelerin aynısını Yunanistan’da da uyguluyorduk. O dönem Yunanistan’daki yönetici doğum iznine ayrılınca 6 ay kadar Yunanistan İK Yöneticiliğini de üstlendim. Ardından da bölgesel bir iş teklifi aldım: MEMA’da (Orta Doğu, Akdeniz ve Afrika) Business HR rolü bana önerildi. Yaklaşık 4500 çalışanı olan Servis Grubu’nun tüm İK uygulamalarına hakim olacak bir roldü bu. Bu rol benim için çok önemliydi.
Öte yandan EDS birleşmesinin İK tarafındaki entegrasyonunu da benim yapmam istendi. Bir proje müdürü gibi çalışırken hem bölgeyi daha çok tanıdım, hem de İK’nın yaptığı genel işlerin dışında farklı bir iş yapma, satinalma ve birleçme konularinda çalışma fırsatı buldum. Ve en önemlisi de değişimi yönettik.
2,5 yıldır da GMO (Gelişmekte olan Pazarlar Organizasyonu) İşe Alım ve Yerleştirme Direktörü olarak da görev yapıyorum. Şu anda 26 ülkeden sorumluyum.
Nasıl bir yapıya liderlik ediyorsunuz?
Bünyemizde Center of Expertise dediğimiz birimlerimiz var. Bu birimlerimiz “işe alım”, “ücretlendirme” ve “eğitim”den sorumlu. Ben de, 9 farklı ülkede görev yapan, temel işi işe alım olan 18 kişilik bir ekipten sorumluyum.
Geçen yıl ekip olarak 2 bin 200 kişi işe aldık. Günde 4 – 6 kişiyi işe aldığımız bir yapımız var.
Şu anki öncelikleriniz neler?
Önceliklerimizin başında, Afrika ülkelerine odaklanmak var. Büyüme trendinde olduğumuz Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail giderek daha fazla önem kazanıyor.
Öte yandan içerideki kariyer hareketleri bizim için çok önemli. İçimizdeki yeteneklere bakmanın giderek daha fazla önem kazanacağına inanıyoruz. Biz bunu uzunca bir süre önce anladık ve “Career Transition” ve “Move2Win” gibi içleri gerçekten dolu olan bazı projeler hazırladık.
Öte yandan yetenek olarak belirlediğimiz çalışanlarımıza da odaklanıyoruz. HP’de çalışanların kendi kariyerini yönetmesini savunuyoruz. Ama kişiler çok yoğun çalıştıkları için gelişimlerine vakit ayıramayacaklarını düşünerek proaktif yaklaşma kararı aldık. İşe alım ekibi olarak onlarla bir araya geliyor; şirketimizin onları nasıl gördüğünü paylaşıyor, onlar için neler yapabileceğimizi, birlikte nasıl çalışabileceğimizi ve onları nereye yerleştirebileceğimizi konuşuyoruz. Bu konuda son derece de başarılıyız: Örneğin Türkiye’de 450 çalışanımızın yaklaşık 50’si bölgeye çalışıyor.
Tüm bunların yanı sıra her sene çalışanlarımızın yüzde 15’i kadar yeni mezun adayı da aramıza katmaya çalışıyoruz. Bu sene sadece Türkiye’de 13 yeni mezun alacağız.
Ne tür çalışmalar yapıyorsunuz yeni mezunlar için?
Son 10 yıldır yürüttüğümüz bir Yeni Mezun Programımız var. Bu programa geçmişte katılan çalışanlarımız, bugün yönetici rollerine geldiler.
Son 4 senedir Sales University adıyla bir program uyguluyoruz. İşe aldığımız arkadaşlarımızı, hangi formasyondan gelirlerse gelsinler satışçı olarak yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Suudi Arabistan’da, Mısır’da, Dubai’de, İsrail’de, Türkiye’de, Tunus ve Fas’ta uyguladığımız bu programda arkadaşlarımızı 18 aylık bir eğitime, rotasyon programına tabi tutuyoruz. Bu süre boyunca tüm teknik eğitimlerden liderlik eğitimlerine, iletişim eğitimlerine kadar pek çok eğitimi alıyorlar. 4 haftalık bu yoğun sürecin ardından bu arkadaşlarımızı, ihtiyacımız olan alanlara atıyoruz. Bir de mentorleri oluyor. Bu, çok başarılı bir program oldu.
Kariyerinizin ilk döneminde online işe alım araçlarının yeni yeni gelişmeye başladığını belirtmiştiniz. Bugün uygulamalarda geldiğimiz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hangi sektörde olursak olalım, teknoloji yaptığımız işi her zaman çok etkiliyor. Evet, bundan 10 – 15 sene önce online işe alım portalleri yeniydi. Hardcopy cv’lerden online araçlara geçtik. Artık adaylara daha farklı yollarla ulaşmaya çalışıyor, onların hayatına dokunmaya gayret ediyoruz. Artık markamızın doğru algılanması çok önemli. Çünkü kendimizi ve beklentimizi doğru aktardığımızda, doğru profil bizi buluyor ve işe alım sürecimiz daha kolay oluyor.
Şu anda yeni nesle ağırlıklı olarak facebook, biraz daha orta kademedeki adaylara ise linkedin aracılığıyla ulaşıyoruz. Ancak burada sadece ilanlarımızı yayınlamıyor; proaktif davranarak adayları arayıp buluyoruz.
Öte yandan yenilikçi bir şirket olduğumuz için üniversitelilere ulaşmak konusunda artık Kariyer Günleri’nin dışına çıktık. Örneğin geçtiğimiz günlerde sanal bir etkinlik düzenledik. Gençlerin zaten hepsi 7 / 24 online oldukları için biz onlara gitmek yerine, onların sorularını online olarak yanıtladık.
“ULAŞMAK İSTEDİĞİMİZ ADAY NEREDEYSE, ORAYA YÖNELİK NOKTA ATIŞI ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ”… “Hedeflediğimiz adaylara ulaşırken, hep kendi iç kaynaklarımızı kullanıyor, danışmanlıktan çok az yararlanıyoruz. Amacımız, aday neredeyse, oraya yönelik nokta atışı çalışmalar yapmak… Örneğin en son Suudi Arabistan’da sadece Suudi kadın adaylara özel bir e-mailing yaptık. Afrika’da büyümeye çalışırken, Paris’teki Afrika kökenli çalışanlara yönelik bir etkinlikten kendimize büyük bir aday havuzu yarattık. Mısır’da çok iyi üniversitelerden mezun, çok fazla aday var. Orada, bir enstitünün ön değerlendirmeden geçirdiği ve teknik anlamda yeterli bulduğu kişileri değerlendirmeye alıyoruz. Güney Afrika’da ise yarım günlük teknik bir simülasyondan geçen adayları görüşmeye çağırıyoruz. Kısacası her ülkede neye ihtiyacımız varsa o yönde çalışıyoruz”. |
Son bir soru: Geriye dönüp baktığınızda, kariyerinizde yakaladığınız başarıyı neye bağlıyorsunuz?
Öncelikle şunu belirtmek isterim: “İK, stratejik ortak olmalı” söyleminin çok gündemde olduğunu biliyorum ama ben bunu İK’cıların söylememesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü business’ın zaten bizleri böyle görmesi gerekiyor.
Benim içinde bulunduğum şirketler, ne mutlu ki İK’ya hep böyle baktılar. Bu da yapmak istediklerime izin veren bir ortam sağladı. Ancak bu ortamın sağlanması için kimi zaman sizin de talep ediyor olmanız çok önemli.
Öte yandan ben iletişimin de benim kariyerimde kilit önemi olduğuna inanıyorum. MEMA bölgesinde 26 ülke bulunuyor. Farklı dinlerin farklı bayramları kutladığı, 4 – 5 farklı dilin konuşulduğu bir ortamda yöneticilik yapıyorum. Bu ortamda sonuç alabilmek için iyi iletişim kurmak, sonuç odaklı olmak ve onun neticesinde de şirketin takdirini kazanmak çok önemli. Örneğin geçen sene ekibimden iki kişi business’a geçti. Çalışanlarımın görünürlük kazanması, onları doğru projelere yönlendirmek, ilerlemelerini sağlamak bir yönetici olarak beni çok mutlu eden bir durum oldu.