Geleceğin İK profilinde neler var?
Geleceğin İK profiline daha genel bir açıdan yaklaşmak için Workforce Management sitesi tarafından gerçekleştirilen forumda yer alan bazı görüşlere göz atabiliriz. İK profesyonellerinin, İK’nın geleceğine ilişkin öngörülerini aktardığı bu forumda yer alan bir görüşe göre; İK’nın geleceği pek parlak değil: “İK departmanları gün geçtikçe güç kaybediyor. Bunun sebebi de, şirketlerin rekabet ortamına ayak uydurmak ve maliyetleri sınırlı tutmak istemesi.”
Forumda yer alan bir diğer görüş de; bu zayıflamanın neden ve nasıl olduğu soruları üzerinde duruyor. İK fonksiyonlarının, anlaşmalı olarak personel yerleştirme konusunda uzmanlaşmış şirketlere outsource edildiğini belirten bu görüş; yapılan işin aynı olduğunu, sadece bu işi yerine getiren yapının adının değiştiğini ifade ediyor: “Birçok durumda çalışanların; dış kaynak hizmeti veren firmanın yerleştirdiği benzer bir pozisyona, daha önceden yerleştirilmiş olduğu görülüyor. Böylelikle şirketler; daha stratejik İK programları için harcadıkları maliyetlerden kurtulmuş oluyorlar. Bu nedenle İK için ‘iş’ kalmadığını söylemek yanlış olur.”
‘Kalbinizi’ outsource etmeyin!
Diğer yandan forumdaki başka bir görüşe göre; İK fonksiyonları outsource edildiğinde, çalışanlar şirketlerinin hissedar değerlerine herşeyden fazla değer verdiklerini görüyorlar ve bu durum onların şirkete olan inançlarını güçlendiriyor: “Uzun süre sadık kalan çalışanlar; şirketin gerçek hissedarları olarak nitelenebilir çünkü milyarlarla ölçülemeyecek bir değer olan hayatlarını çalıştıkları işe adıyorlar, yatırıyorlar.”
Forumda yer alan bir başka görüş de yine dış kaynak kullanımı konusuna değiniyor ama başka bir açıdan… Görüşü veren kişi İK’yı şirketlerin kalbi olarak niteliyor ve ‘kalbinizi outsource etmeyin’ uyarısında bulunuyor. Bu kişiye göre; canlının temel biyolojik hayat kaynağı olan kalp gibi İK da, bir şirketin en temel rekabet avantajı. O halde neden şirketimizin ana güç kaynağını outsource edelim ki?
İK’nın görev alanı ve geleceği
Bir başka görüş ise; şirketin orta kademesine ne kadar katkıda bulunursa bulunsun, İK’nın her zaman varlığını kabul ettirme konusunda zorlandığını yönünde: “İK bir ürün geliştirip, bu ürünü satarak şirketin gelirlerine doğrudan bir artı sağlamıyor. Ama İK’nın, şirketin gerçekleştirdiği operasyon maliyetlerini azaltma konusundaki etkisi göz ardı ediliyor.”
Bir diğer görüşe göre İK’nın yeni rolü; şirketlerin değişim ihtiyaçları ile örtüşüyor. Başarılı organizasyonları; değişimde öncü olan ve işgücünü endüstrinin mücadele gerektiren alanlarına ve rekabete karşı hazırlıklı hale getiren şirketler olarak niteleyen bu kişiye göre İK, bugün, şirket içi gelişmeleri koordine etme ve çalışan şikayetlerini dinleme pozisyonundan çok; üst düzey yönetimle stratejik bir ortağa dönüşüyor.
Forumda yer alan bir diğer görüş ise, konuyu biraz daha genişleterek İK’nın üstlenmesi gereken yeni rolü; iyi eğitilmiş işgücünün korunması ve geliştirilmesi konusunda üst düzey yönetimle ortaklık olarak ifade ediyor: “İşe alım, gelişme ve eğitim geleceğin İK’sının da odağı olmalı. Doğru insanı doğru pozisyona yerleştirmek her şirkete başarıyı getirecek başlıca unsurdur. İşte bu da İK’nın gelecek fonksiyonudur.”
Bir başka kişi ise; İK profesyonellerine konumlarını korumalarında yardımcı olacak önerilerde bulunuyor: “Büyük resmi görmeyi başarabilmek için, kendinizi ne kadar çok geliştirirseniz, ne kadar çok tecrübe kazanırsanız şirketin temel mücadele alanları ile o kadar kolay baş edebilir ve İK dünyasında kalıcı bir güç olarak mevcut yerinizi sağlamlaştırırsınız. Bunu gerçekleştirmek hiç de kolay değil ama amacınız ‘vazgeçilmez’ olmak olmalı.”
Başka bir görüş ise yine İK uygulamalarının outsource edilmesinin bu alandaki profesyonellere nasıl yansıyacağı üzerinde duruyor. Kişiye göre aslında bu, bir tehditten çok bir mücadele alanı. Çünkü dış kaynak kullanımı kavramı İK alanına da girince, İK departmanları şirket beklentilerinin çok gerisine düşen fonksiyonlarının farkına vardı. Verimlilik, maliyet, etkinlik... Tüm bunlar yönetimin temel hedefleri ve aynı zamanda İK’nın doğrudan ilişkili olduğu konular. Bu nedenle bir İK profesyoneli sadece bu konularla kısıtlı kalırsa; yani İK’nın sadece geleneksel fonksiyonlarını yerine getirmekle yetinirse, işte o zaman tehdit edilmiş olur. Bu yüzden; İK profesyonelleri kendilerini şirketin üçüncü parti tedarikçisi olarak görmeli ve fırsatlar konusunda daima uyanık olmalı.
Bu forumda yer alan görüşleri dikkate alarak, aslında İK’nın geleceği ve İK profesyonellerinin geleceğe yönelik nasıl bir tutum içinde olmaları gerektiği konularında birkaç ana sonucu çıkarmamız mümkün: Dış Kaynak Kullanımı İK’yı zaman ve kaynak harcamaktan kurtaran metodlardan biri olsa da; İnsan Kaynakları, yönetim kurulu odasındaki konumunu güçlendirmek istiyorsa, bu odada gerçek ve işe yarar bilgi, veri, parametre ve planlarla yer alması çok büyük önem taşıyor. Bu nedenle de, her İK profesyonelinin teknolojiyi çok yakından takip etmesi, kendi zayıf ve güçlü yanlarını, fırsat ve tehditlerini çok iyi bilmesi gerekiyor.