Editörden: İK’cılar neden CEO olamıyor?
İK’nın şirket stratejisinin bir parçası olmak istediğini fakat bazen bunu başarabilenlerin hala sınırlı sayıda olduğunu biliyoruz. Bu konuda öncelikle aklıma gelen ilk sorun; diğer operasyonlar ile karşılaştırıldığında önemi çok yeni anlaşılan bir fonksiyon olan İK’nın günümüzde en karmaşık departmanlardan biri olması ve de tepe yönetimin bu karmaşıklığın içine pek de girmek istememesi olabilir.
Organizasyondaki en az somut ve en kabarık talepler genellikle İK’ya yönlendirilir. Ama nedense genel müdürlük veya CEO’luk terfilerinde tercih İK liderlerinden yana olmuyor. Tepe yönetimlerin yönetim kurullarında genellikle hem stratejik hem de teknik becerileri yoğun olan kişiler üstünde yoğunlaşmaları da ayrı bir sorun gibi görünüyor.
İK alanında alınan sonuçların göreceli olarak çok soyut olması ve finansal boyutun salt masraf olarak hanesine yazılması da ayrı bir dert… Burada beklenen İK liderlerinin ortalamanın üstünde güçlü ve teknik olması beklenir. Tepe yönetimler rakamları severler fakat İK’nın işi insandır, kimi zaman duygudur.
Burada cevaplanması gereken sorular salt İK’ya değil aynı zamanda tepe yönetime de yönlendirilmeli… Neredeyse tüm şirketlerin ortak söylemi haline gelen “en değerli varlığımız insan” sözü tepe yönetimin onayından geçiyorsa bu “en değerli varlığın” yönetimini devrettikleri bir departmanı sırf masraf veya rakam gibi görmek yerine neden olduğu gibi görmeyi tercih etmiyor?
Satışta; satış rakamlarının artması, finansta maliyetlerin düşürülmesi, BT’de ise yeni inovatif çözümler getirilmesi beklenir. Peki, ya İK’dan ne beklenir? Kaç tane amaç listeleyebiliriz diye sorsanız; bu listeleme sayfalar sürer, siz benden daha iyi bilirsiniz. Ayrıca artık İK yöneticilerinin de tekrar tekrar ne kadar değer yarattıklarını kanıtlayabilmeleri gerekiyor.
Elde ettikleri uzun vadeli sonuçları tepe yönetime en doğru şekilde aktarmaları önemlidir. CEO’ların ortalama olarak 5 yılda bir değiştiği gerçeğinden hareketle, yeni ihtiyaçlara yanıt vermek ve organizasyonlara uzun süreli değer katabilmek için İK’nın da çok hızlı davranması şart. Organizasyonlarda uzun vadeli istikrar sağlayabilmek ve ayakta kalanlardan biri olabilmek adına; çevredeki değişimlere adapte olabilme hızını da artırması gerekiyor.
Tüm bu değişim, gelişim ve adaptasyonun temelinde ise sürdürülebilir kurumsal eğitim vardır. Bu arada bizden bir haberi de paylaşmak isterim. İK ve kurumsal eğitim dünyasının en uzun soluklu etkinliği olan; Eğitimciler Zirvesi bu yıl 21. kez gerçekleşecek… Kurumsal eğitim dünyasındaki en yeni gelişmeler ve öğrenme teknolojilerindeki yeniliklerden geri kalmamak için 21. Eğitimciler Zirvesi’nde siz de şimdiden yerinizi alın.
Gülcan Çağlar Çalışkan
Genel Yayın Yönetmeni