Editörden: Dergiciliğin Y kuşağıyız! İyi ki doğmuşuz!

HRdergi olarak bu sayıyla birlikte tam 22. yılımıza merhaba dedik. 22 yaş; insan ömrünün en güzel çağlarından biridir. Yeni iş hayatına atılmış, büyük hedefleri, tutkuları ve dünyayı değiştirme arzusu olan genç demektir, 22 yaş yani Y kuşağı… Dergicilik tarihinin de Y kuşağı temsilcilerinden biriyiz, aslında... Farklı olmayı, değişimi, mutlu olmayı, yaptığı her işte bir anlam aramayı ve özgürlüğü elden bırakmayan bir dergiyiz! Değişim ve mutluluğu bir arada seviyoruz; değişirken mutlu oluyoruz! O nedenle yeni yıl ile birlikte 22 yaş enerjisini de yanımıza alarak 2018’e yepyeni bir yüzle girmeye hazırlanıyoruz!

Mutluluk ve değişim demişken, aklıma geçtiğimiz günlerde düzenlediğimiz Yetenek 4.0 Zirvesi’nde İK sektörünün duayen ismi Ülkü Feyyaz Taktak’ın konuşmasında ‘İnsan hayatta mutlu olmak için yaşar; mutlu olmadığınız hiçbir şeyi yapmayın, yapıyorsanız da bir an önce bırakıp değişin’ sözü geldi. Peki, bizi mutlu eden veya edecek olan şeyin ne olduğunun farkında mıyız? Daha doğrusu nasıl mutlu olacağımızı biliyor muyuz? Ünlü Rus yönetmen ve yazar Andrey Tarkovski, ‘Zaman Zaman İçinde – Günlükler’ kitabında şöyle yazıyordu: ‘’İnsanoğlu bin yıldır mutluluğun peşinde; fakat, mutlu değil. Neden? Çünkü beceremiyor, çünkü bunun yolunu bilmiyor, her iki neden de geçerli. Bunların da ötesinde, çünkü dünyasal yaşamlarımızda kesintisiz mutluluk yok, sadece gelecekte onu elde etme umudu var... Acı, olmak zorunda; çünkü iyi ve kötü arasındaki savaşta, ruh ancak acı çekerek sağlığına kavuşabilir.’’ Aslında buradaki sağlık varmak istediğimiz ve bizi mutlu edecek hedeflerdir.

Hepimizin varmak istediği bir hedef yok mu şu hayatta? Evet, kimi zaman şartlar değiştikçe, bizler de hedeflerimizden sapmak zorunda kalıyoruz. Dönüp baktığımızda birçok şey için geç kaldığımızı fark ediyoruz. Peki bu hedefleri gerçekleştirmek için neler yapmalıyız ya da ne yapmalıydık? Ya da nelerden vazgeçip, neler kazanabiliriz? Her şey yolundaymış gibi oynamaktan yorulmadık mı? Önümüze koyduğumuz ve bazen kendimizden bile sakladığımız mutluluk hedefimizin tıpkı damarlarımız gibi en küçük bir tıkanmada bile bizi uçuruma sürükleyebileceğini bilmiyor muyuz? Aslında, biliyor gibiyiz... Sadece kimi zaman hayatın bize getirdiği baskılardan kimi zaman içinde bulunduğumuz toplumun baskılarından dolayı kendimize bile itiraf edemiyoruz. Yani gönüllü ve zorunlu zincirlerimizden kurtulmayı beceremiyoruz! Yoksa hangimiz bilmeyiz; hayatımızdaki getiri ve götürüleri dengelemeyi, hayatı bizim için cennete veya cehenneme çevirecekleri ayırt edebilmeyi, etrafımızdaki insanlarla iyi ilişkiler kurup, sürdürebilmeyi hatta istediklerimiz için tercih sebebi olabilmeyi…

Güçlü insan, meydan okumayı sever ve suyun en hızlı akan yerinin (yani hayatın zor anlarının) daha heyecanlı olduğunu bilir. Suyun kıyısında durup izlemek mutluluk verici ve güvenlidir ama sonsuza kadar o suya girmeden öylece orada durmak ise mutsuzluğun ta kendisidir. Çünkü mutluluk kimi zaman acı, risk ve emek ile gelir. Mutlu olmak için değişin!
 

Editör Notu: Bir ülkenin zincirlerini kırarak kaderini değiştiren ve ardında 10 Kasım diye kocaman bir yas bırakan, anacığının küçük yetim Mustafa’sı, memleketinin Büyük Atatürk’üne bin selam olsun… 

 

Gülcan Çağlar Çalışkan 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)