Editörden....
Geçtiğimiz günlerde Yunanistan’da ekonomik kriz sonrası yaşanan sosyal patlamayı anlatan bir makale dikkatimi çekti. Makale ekonomik krizin onulmaz toplumsal yaralarına parmak basıyordu. Kriz konusunda ‘master degree’ yapmış bir toplumun mensubu olarak şunu merak ettim: Tarihinden bugüne sayısız politik, ekonomik ve sosyal kriz yaşayan bir milleti yani bizi ekonomik kriz geliyor diye ayaklandırmak mümkün olabilir mi? Daha doğrusu bizde bir böyle bir sosyal patlama neden olmaz?
Çoğu sosyal bilimci ve ekonomist Avrupa’da yaşanan kriz sonrası meydana gelen sosyal patlamanın Türkiye’de her kriz sonrası neden gerçekleşmediğini sorgular. Hiç şüphesiz, birçok sosyo-ekonomik nedeni vardır. Ama biz sadece ekonomik kriz değil, günlük hayatımızdaki sosyal krizleri bile yaralanarak ama ölmeden geçiren bir toplumuz! Yaşanan her kriz ve acı esnasında sadece ve sadece Anadolu coğrafyasındaki ırklarda var olan o muhteşem teselli ve şükür geni devreye giriyor ve mücadele başlıyor. Peki, bu nasıl bir mücadeledir?
Bu mücadeleye sosyal hayattan birkaç örnek verelim... Örneğin; adamın eşi ölmüştür ama bizim tesellimiz hazır; Allah geride kalanlara, çocuklarına ömür versin. Adam bacağını kaybetmiştir; Buna da şükret! Allah muhafaza, gözlerini de kaybedebilirdin. Adamın şirketi batmış ve tüm malvarlığı gitmiştir; Mala gelen cana gelsin. Adam işten atılmıştır; Üzülme bir kapıyı kapatan başka bir kapıyı açar. Adam ölecektir; Allah ölümün de hayırlısını versin veya ölüm altın bileziktir her daim her kulun eline geçmez... Daha ötesi var mı? Hani 'sözün bittiği yer' derler ya, bizde öyle bir yer yoktur. Çünkü bizde söz bitmez. Hayatın sonu anlamına gelen ölümle ilgili bile bir tesellisi olan bir millete ekonomik krizin nasıl bir sosyal patlamaya yol açmasını beklersiniz ki?
Acaba hangi dünya dilinde şu cümlelerin karşılığı vardır? Beterin beteri var... Cana gelen mala gelsin... Aman boşver, battı balık yan gider... Kervan yolda düzülür... Olanla bitene çare olmaz... Borç yiğidin kamçısıdır... Allah rızkını verir... Her akşamın vardır bir sabahı... Vee bu liste uzar gider.
Bizde bu şükür ve teselli kültürü olduğu sürece hangi kriz bize zincir vurabilir ki? Ekonomistlerin bazıları ekonomik krizi; toplumları derinden yaralayan bir silah bazıları ise toplumsal kanser olarak nitelendiriyor. Eğer gerçekten kriz dedikleri bir silahsa biz çelik yelek giymiş; eğer kanserse de kemoterapinin ala’sını bulmuş bir milletiz. Aslına bakarsanız bizimkisi tam bir ‘züğürt tesellisi’ ama yine de olsun, buna da şükretmek lazım!