"Doğaçlama tiyatro ile her yaştan insanı oyun duygularını yeniden keşfetmeye davet ediyoruz"



Yaptığınız işi, “Doğaçlama Tiyatro”yu siz nasıl tanımlıyorsunuz?


Senaryosuz, yönetmensiz oyun! Ya da izleyicilere seslenmek gerekirse: “Siz söyleyin biz oynayalım!” diyoruz. Doğaçlama Tiyatro’nun ABD’deki geçmişi 1940’lara dayanıyor; Türkiye’de ise 2001’de başladı.

Aslında Doğaçlama Tiyatro, özellikle Avrupa ve Amerika'da geniş kitleler tarafından yapılan ve bilinen bir iş... Hatta dramatik ve epik tiyatro ile birlikte doğaçlama tiyatro da, tiyatronun bir kolu olarak sınıflandırılıyor.

Robin Williams, Jim Carrey gibi pek çok ünlü komedyen ve oyuncu, doğaçlama tiyatro yapılan kulüplerde keşfedildiler. Bugün için de hala Amerikan eğlence dünyasının en büyük oyuncu kaynağı bu kulüpler... Ayrıca "Whose Line is it Anyway? ve "Mock the Week" gibi Amerikan ve İngiliz televizyonlarında birer efsaneye dönüşmüş televizyon şovları da doğaçlama tiyatro zemin alınarak hazırlanıyor.

Aslında Doğaçlama Tiyatro gösterileri bir tiyatro oyunundan daha çok, seyircinin katılımıyla zenginleşen bir şov. Çünkü normal bir tiyatro oyunuyla kıyaslanamayacak kadar hareketli, interaktif ve eğlenceli...

Doğaçlama Tiyatro'nun en temel özelliği yazılı bir metnin ve yönetmenin olmayışı. Seyircilerden değişik yönelimler (oyuncunun oyuna başlamasını sağlayacak herhangi bir şey; bir kelime, bir mekan) alarak, oyuncular olarak değişik oyunlar doğaçlıyoruz. Oyunlar tamamen sahnede kuruluyor. Doğaçlama Tiyatro'nun en önemli özelliklerinden biri bu. Oyuncular da seyirciler gibi biraz sonra ne olacağını bilmiyor ve her iki taraf için de heyecan verici bir süreç yaşanıyor.

Ekip olarak nasıl bir zihinsel hazırlık sürecinden geçiyorsunuz? Belli yöntemleriniz var mı?
Rehber aldığımız en temel yöntem; düşünmemek… Sonuç olarak her şey aslında bilinçaltımızda mevcut… Ama çocukluktan itibaren kendi iç dünyamızı sınırlandırıyor, mantıklı cevaplar üretmeye çalışıyoruz… Bu nedenle “düşünmemek”, yıllardır sürekli düşündüğümüz için çok kolay başarılabilen bir şey değil. Her adımı hesaplamak bizlere ket vuruyor, geri çekiyor. Dolayısıyla çocukların oyun oynarken ki kaygısızlığına geri dönmemiz gerekiyor. Çünkü ancak o zaman doğruya daha çabuk ulaşabiliyorsunuz. Tersi durumda duvarlar ve öğrenilmişlikler ile başa çıkmak durumunda kalıyorsunuz.

Öte yandan ezberi bozabilmek de çok önemli. Çoğumuz işimize hep aynı yoldan gidip gelmeyi, bir yere gittiğimizde daha önce oturduğumuz koltuğa oturmayı tercih ediyoruz. Doğaçlamanın düşmanlarından biri bu… İnsanın hayatında çok kolay oluşan alışkanlıklardan kurtulmak gerekiyor. Bu amaçla yaptığımız çalışmalar var. Haftanın beş günü çalışıyor; zihinsel ve fiziksel egzersizler yapıyoruz.

Kuralları olan klasik tiyatrodan doğaçlamaya geçerken ekip olarak yaşadığınız zorluklar oldu mu? Bunları nasıl aştınız?

Elbette oldu. Ama burada ekibin liderine, kaptanına çok iş düşüyor. Bizi bir araya getiren, işin beyni olan Nuri, ekibin rotasını çizdi ve devam etmemizi sağladı.

Birçok aksaklık ve olumsuzluk yaşadık ama o umutsuzluk anında vazgeçmemek çok önemli. Sonuç olarak devam edilince mutlaka bir şeylere ulaşılıyor. Bu nedenle lider çok önemli… Çünkü ekibe vizyonu veriyor, hedefleri anımsatıyor, grubu bir arada tutuyor. Bu sayede de kurulduğumuz günden bu yana, bir arkadaşımızın ara vermesi dışında ekipten hiç fire vermedik.

Doğaçlama tiyatro sizin hayatınızda neler değiştirdi?

Hayata karşı genel bakışımızda çok büyük bir değişiklik oldu. Aslında temel paradigmalar değişti. Her şeyden önce her türlü sorun daha çözümlü görünür oldu gözümüze; çünkü doğaçlamadaki zihinsel çaba günlük yaşamımıza da katkı sağladı. Kendi sınırlarımızı zorlamayı öğrendik.

Doğaçlamanın bize öğrettiği noktalardan biri de vazgeçmemek oldu. İnsanlar çok kısa sürede vazgeçme eğilimi gösteriyor bazı şeylerden… Oysa vazgeçmeyip azmetmek; kısa süre sonra ürünleri sunabiliyor.

Yaklaşık bir yıldan bu yana değişik kurum ve şirketlerle de profesyonel etkinlikler gerçekleştiriyorsunuz. Bu etkinliklerden biraz söz eder misiniz?

Her türlü personel eğitim ya da moral toplantısında uygulanabilmesi, seyirci katılımına maksimum ölçüde olanak sağlaması ve eğlence düzeyinin yüksekliğiyle Doğaçlama Tiyatro gösterileri, sürekli aynı şeyleri sunmaktan sıkılmış şirket ve kurumlar için yepyeni bir olanak sunuyor.

Aynı meslek grubuna dahil şirket çalışanlarıyla ilgili önceden alınan verilerle, gösteri onlara özel hale getiriliyor. Bu tarz gösterilerde oyun, gereksinim dahilinde farklılaşıyor. Doğaçlama tiyatro şirketlerin çalışanlarına vermek istedikleri bir takım mesajları iletme konusunda da çok etkin.

Doğaçlama Tiyatro’nun ilkeleri ile iş dünyasındaki süreçler arasında bir paralellik de var mı?

Kesinlikle var. Doğaçlama Tiyatro ile ilgili süreçlerin pek çoğu iş hayatında da geçerli. Hemen bir örnek verelim: Doğaçlamanın altın kuralı dinlemektir. Ekip arkadaşını dinlemez ve ne dediğini anlamazsan üretemezsin. Birinci ilke budur. Bu ilkenin hayata geçirilmesini iş dünyasına da şiddetli tavsiye ediyoruz. Öte yandan doğaçlamadaki yaratıcılık, risk alma, hızlı karar verebilme becerisinin de iş dünyası için ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.

Bu noktada biraz da sadece Doğaçlama Tiyatro’nun değil, oyun duygusunun iş yaşamında yeniden kazanılması gerektiğinden söz etmek gerekiyor. Sonuç olarak yaşımız büyüdükçe oyun duygusunu hızla kaybediyoruz. Oysa herkesin içinde bir oyuncu ben var. Toplumsal kısıtlamalar ve statüler nedeniyle bu duygu yitiriliyor. Biz herkesi yeniden saklambaç ya da körebe oynamaya davet ediyoruz. İşi iş gibi değil de, oyun gibi algılamak gerektiğine inanıyoruz.

Oyun oynamayı yeniden keşfetmek ne kazandırıyor, peki?

Her şeyden önce hayat çok daha renkli ve zevkli hale geliyor. Oyunlar sayesinde düşüncelerimizdeki görünmez duvarları, kuralları yıkarak yaşamı dar kalıplardan çıkarabiliyoruz. Sonuç olarak birey duvarlarını yıktıkça da yaratıcılığı artıyor. Bu sayede verimlilik ve özgürlük alanı işimize de yansıyor. Günlük yaşamında mutsuz olan kişinin iş yaşamındaki veriminin de düşeceğini, potansiyelinin tamamını kullanamayacağını unutmamak gerekiyor. Bu nedenle oyun oynamak çok önemli.

Buradan şirket yöneticilerine de seslenmek istiyoruz: İnsanlar, enerji nereden geliyorsa o tarafa doğru yönelir. Şirketler çalışanlara böyle açılımlar sağladığında, hayatlarına bir lezzet ve renk kattıklarında çalışanların şirkete bağlılığı da artıyor. Şirket, çalışanları için ne kadar artı değer yaratırsa çalışanlar da o şirket için ellerinden gelenin en iyisini yapıyor.

Sonuç olarak herkes verimlilik talep ediyor ama sorulması gereken asıl soru şu: Verimlilik gerçekten nedir? Bize göre verimlilik, kişinin kendisi için anlamlı olan hayatı sürdürmesidir. Bu nedenle şirketler için anlam yaratmak çok önemli…

Peki, sizin durduğunuz noktadan iş dünyası nasıl görünüyor?

Önemli bir gözlemimiz var: Bir şirkette üst yönetim alt kademedekileri ne kadar çok dinliyor ve ciddiye alıyorsa, o şirkette o kadar mutlu bir tablo ile karşılaşıyoruz. Ama tersi durumlarda; tepe yönetim dayatmaya dayalı bir yönetim tarzı uyguladığında, kotalarla verimlilik sağlamaya çalıştığında mutsuz bir hava egemen oluyor. Bu nedenle az önce söylediğimiz gibi “dinlemek” mutlu bir şirket kültürü yaratmak açısından çok çok önemli.

Son olarak yeni projelerinizden ve hedeflerinizden söz eder misiniz?

Şimdilerde “uzun form” denilen yepyeni bir doğaçlama formatı üzerinde çalışıyoruz. Aynı zamanda, şirketlere yaptığımız doğaçlama tiyatro gösterilerinin yanı sıra, yine şirketlere yönelik doğaçlama bir seminerimiz var.

Burada şirket çalışanları sahneye çıkıp değişik performanslar sergiliyor ve doğaçlama tiyatro tekniklerinin iş dünyasında nasıl kullanılabileceği anlatılıyor.

Son derece eğlenceli ve renkli bir seminer… Şirketlere rahatlıkla daha önce böyle bir deneyim yaşamadıklarını söyleyebiliriz.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)