DenizBank, Deniz Akademi ile keşiflere yelken açıyor



Çalışanların çektiği fotoğraflar, yaptığı resimler ile süslü koridorları geçiyor, ülkemizdeki deniz fenerlerinin isimlerini taşıyan sınıflara göz atıyor, renkli “Keşif Atölyesi” ve “Beyin Fırtınası Sınıfı”nı inceliyor; kahkahalar arasında düzenlenen bir eğitimin bir bölümüne katılıyoruz. Deniz Akademi’deyiz… Çok değil, bu yılın haziran ayında temelleri atılan, kısa sürede çalışanların gözünde eğitimleri farklı bir algı noktasına taşıyan Deniz Akademi, aynı zamanda bir kültür ve yaşam merkezi… “Keşiflere Yelken Açalım” sloganıyla, Esentepe’deki binasında hizmet sunmaya başlayan Deniz Akademi, hedefini “farklı bir öğrenme deneyimi yaratmak” olarak tanımlanıyor.

15 yıldır bankacılık sektöründe görev yapan, ancak Mayıs ayına kadar hep pazarlama tarafında yöneticilik yapan Deniz Akademi Grup Müdürü Yavuz Elkin, Deniz Akademi’nin “kaptanı”… Pazarlamadan getirdiği farklı bakış açısını, istekli ve donanımlı ekibiyle birlikte Deniz Akademi’nin temellerine harç gibi katan Elkin, Deniz Akademi kurulmadan önce algılama çalışmaları yaptıklarını, ekip içinde segmentasyona gittiklerini ve öğrenen bir organizasyon yaratmak için sürekli beyin fırtınaları yarattıklarını belirtiyor. Artık çalışanlarla ilgili yapmayı hedeflediklerini iş planı olarak büyük ölçüde planlamış durumda olduklarını dile getiren Elkin, şimdilerde hedeflerinin DenizBank müşterilerine hizmet sunmak olduğunu vurguluyor.

Elkin bizlerle akademi ile ilgili tüm ayrıntıları ve başarı için olmazsa olmaz görülen noktaları paylaştı.

Yeni istihdamlar,
bankacı olarak yetiştirilen gençler…

Yavuz Elkin, Deniz Akademi’nin kuruluş öyküsüne geçmeden önce bu eğitim yatırımının ardındaki genel resimden söz etmenin yararlı olacağını belirterek, biraz da geçmişe dönerek başlıyor sözlerine: “Hatırlayacağınız gibi Cumhuriyet tarihinin en büyük krizinde bankacılık sektörü büyük yara aldı. Sektördeki çalışan sayısı 178 binden 123 bine indi; 8 bin şubelik sektör, krizin ardından 6 bin şubelik bir ağa dönüştü. Bugün baktığımızda şube sayısı benzer bir yere gelmesine karşın çalışan sayısı hala 150 binlerde… Önümüzdeki dönemde de 10 binlerce yeni çalışanın istihdam edilmesi gündemde. İşte bu durum bankaların önüne birkaç önemli noktayı çıkarmış durumda. Ağırlıklı olarak yeni mezun adaylarla el sıkıştığımız için bu çalışanları her şeyden önce bankacı haline getirmemiz ve mevcut çalışanların kuruma bağlılığını sağlamamız gerekiyor” diyor.

Bunun yanı sıra Elkin’e göre DenizBank’ın “özel durumunu” da dikkate almak gerekiyor. Söz yeniden kendisinde: “Ekonomik krizin sektörü salladığı, onlarca bankanın kapandığı, binlerce bankacının işsiz kaldığı kriz döneminden büyüyerek, bin Denizci ile çıkan; krizin ardından kendi büyüklüğünün iki katı çalışanı arasına katabilen DenizBank, şu anda 330 şubeye sahip. Bu sene 80 yeni şube açmayı, 1500 yeni arkadaşı bünyemize katmayı hedefliyoruz. 2010 yılında şube sayımız 550’ye çıkacak. Bu da bir yandan demin de söz ettiğim gibi yeni mezunları bankacı haline getirirken, içeriden yeni yöneticileri de yetiştirmeyi gerektiriyor. DenizBank kültürünü güçlendirmek için Deniz Akademi’nin kurulması önemli bir kilometre taşıydı…”

DENİZ AKADEMİ HAKKINDA KISA KISA…

Deniz Akademi kampüsü bünyesinde bulunan kafeteryası, fuaye alanları, konferans salonu, zengin içerikli kütüphanesi, bahçesi, toplantı odaları, bilgisayarlı ve simülasyon sınıfları, farklı eğitimler için tasarlanmış “Keşif Atölyesi” sınıfı, “Beyin Fırtınası” sınıfı olmak üzere toplam 15 sınıfı ve cafe alanı ile yalnızca günde 500 çalışanın geldiği bir eğitim merkezi değil, aynı zamanda yaşam ve kültür merkezi de olmayı hedefliyor.

Bu anlamda alanında başarı elde eden birçok sanatçı, iş adamı ve yazarla çalışanlarını bir araya getirdiği söyleşiler, imza günleri ve seminerler düzenliyor. “Temel Gelişim Programları” akışında düzenledikleri gezi, tiyatro etkinliği gibi aktivitelerle genç Denizcilerin ufuklarını geliştirmelerini, farklı konularda düzenlenen “Atölye Çalışmaları” ile çalışanlarına hobi kazandırmayı da amaçlıyor.

Deniz Akademi’de “Temel Gelişim”, “Kariyer Gelişimi”, “Yönetim Gelişim” ve “Seçmeli Eğitim” olmak üzere 4 ana segmentte eğitim programı sunuluyor.

15 ile 30 sınıf eğitim günü arasında; diğer öğrenme metodları ile birlikte 3 – 5 ay gibi bir sürede Temel Gelişim Programı’nı bitiren Denizciler (çalışanlar), Kaptan (yönetici) olacakları zamana kadar “kariyer haritaları” ile uyumlu ve düzenli olarak görevlerine uygun eğitimleri proaktif bir biçimde alıyor.

Hem Kaptanlığa hazırlık hem de tüm Kaptanlar için düzenlenen “Yönetsel Gelişim Programları” ile bankanın yönetim kültürünün pekiştirilmesi hedefleniyor.

Akademide eğitim planlama ve organizasyon sürecini 12 kişilik bir ekip gerçekleştiriyor. Bunun yanı sıra 4 kişi de kampus hayatının devamlılığı konusunda destek veriyor.

Tüm sınıfların ülkemizdeki deniz fenerlerinin isimlerini taşıdığı akademinin bir de sembolü var: “DAKİ”…

Deniz Akademi’de 2007 yılında 2000’e yakın seminerde toplam 31 bin adam/gün eğitim verildi. Buna göre her çalışana ortalama 6 gün eğitim sunulmuş oldu. Bu rakam, şubelerdeki bazı görevler için 10 günün üzerine çıktı.

2008 yılında ise hedef kişi başı 8 adam/gün eğitim vermek… Bu da 3000 seminerde 50 bin kişiye eğitim vermek anlamına geliyor.

“Şehrin içindeyiz, çünkü…”

Elkin’e göre, Deniz Akademi’de saklı ipuçlarını bulmak için “DenizBank kültürü”nü de dikkate almak gerekiyor. Bankanın 1997 yılında, benzer örneklerinden farklı olarak tek bir kişi tarafından kurulduğunu; birinci yılın sonunda 13 şube ve 324 çalışana ulaşıldığını belirten Elkin, 10’uncu yılın sonunda bu kişilerin neredeyse yarısının DenizBank’ta görev yapmaya devam ettiğine işaret ediyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “DenizBank olarak bugün sahip olduğumuz en önemli avantajlardan biri de bu aslında… Kuruluşumuzdan gelen çok özel bir ruhumuz var. Ekip ruhumuz çok güçlü, Genel Müdürümüz Hakan Bey’in her fırsatta vurguladığı gibi ortak akla çok önem veriyoruz. Ve elbette her şeyden önemlisi üst yönetimimiz insana, eğitime büyük değer vererek yaklaşıyor”.

Elkin, Deniz Akademi’nin eğitim merkezini şehrin tam içinde; Esentepe’de konumlandırmalarının nedenlerinden birinin de bu olduğunu belirtiyor. Sözü Elkin’e bırakıyoruz: “Aslına bakarsanız DenizBank gibi maliyet odaklı bir banka için İstanbul’un merkezinde böyle bir eğitim merkezi yatırımı yapmak aslında zorlayıcıdır. Ancak biz mutlaka genel müdürlüğün yakınlarında olmayı arzu ettik. İstedik ki çalışanlarımız hem buraya rahatlıkla ulaşabilsin, hem de İstanbul dışından eğitime gelen arkadaşlarımız da genel müdürlüğü ziyaret ederek oradaki çalışanlarımızla temas edebilsinler… Ayrıca her hafta başta Hakan Bey olmak üzere Üst Düzey Yöneticilerimizin buraya gelerek eğitime gelen çalışanlarımız ile buluşmaları, kurum kültürümüzün gelişimine büyük katkı sağlıyor.”

Algı araştırmaları, grup çalışmaları…

Bu ön bilgilerin ardından, Deniz Akademi’nin kuruluşunun ardındaki çalışmaları dinlemeye geliyor sıra… Elkin’e, akademi öncesindeki yapıyı ve ihtiyacın nasıl ortaya çıktığını soruyoruz. İşte yanıtı: “Aslında DenizBank her daim eğitime ciddi önem veren bir banka oldu. Bununla beraber önümüzdeki iş planına baktığımızda bu konuya daha fazla önem vermemiz gerektiğini gördük. Yatırımlarımızı daha farklı bir boyuta çıkarma gereği doğmuştu. 2007’nin haziran ayında yeni bir eğitim merkezi aramaya başladık ve eylül ayında eğitim bölümümüzü, eskisindein iki katından daha büyük olan bu binaya taşıdık”.

Bu arada algıyla ilgili bir araştırma yaptıklarını da dile getiren Elkin, bazı sıkıntılı noktalarını tespit ettiklerini dile getiriyor: “Eski eğitim merkezimizin çok sıcak bulunmadığını, oradaki imkanların biraz daha eski olarak algılandığını tespit ettik. Bunun üzerine belirlediğimiz ana unsurlar doğrultusunda bir dizi grup çalışması yaptık. Bu çalışmalardan şu sonuç çıktı: DenizBank çok sıcak bir banka; dolayısıyla bu sıcaklığı eğitim merkezine de yansıtmak çok önemli. Bu nedenle insan dokunuşunu, sıcaklığı bir şekilde buraya taşımamız gerekiyordu. Ayrıca sunduğumuz ikramlardan kullanılan teknolojiye kadar her şeyde kalitenin olmazsa olmaz kabul edileceğini belirledik”.

Çalışanların yüzde 67’si “Deniz Akademi” dedi

Elkin bu noktada dikkate aldıkları “süreklilik” ve “öğrenen organizasyon” kavramlarına da vurgu yapıyor: “Deniz Akademi kurulmadan önce de yoğun eğitim dönemlerimiz oluyordu ancak algı araştırmamızda bu eğitimlerin sürekliliği konusunda bir takım eleştiriler alınca ‘öğrenen ve kendi kendine gelişen bir organizasyon’ olmanın gerekliliği de gündeme geldi. Sürekliliğe önem vermek gerekiyordu. Bunun üzerine algıyı değiştirmek için sadece mekan değişikliğinin yeterli olmadığı düşüncesiyle eylül ayında üst yönetimine bir sunum yaptık ve kendilerine dört farklı öneri sunduk. Üst yönetim çalışanlardan öneri almamız gerektiği fikrini sununca; tüm DenizBank çalışanlarına bir mesaj gönderdik. 24 saat gibi kısa bir süre içinde, çalışanlarımızın yüzde 60’ından gönüllük esasına dayalı olarak yanıt geldi ve yüzde 67 oy oranıyla Deniz Akademi isminde karar verilmiş olundu”.

İsmin belirlenmesinin ardından kolları sıvayıp deniz metaforlarını kullanarak alt marka olarak deniz fenerlerini, yelkeni belirlediklerini söyleyen Elkin, mottolarının da “Keşiflere Yelken Açalım” olarak seçildiğini dile getiriyor.

Süreç yönetiminden içerik yönetimine…

Artık ajandada yeni bir noktanın işaretlenmesine gelmişti sıra: Değişimi sadece Deniz Akademi’ye gelenlere değil tüm DenizBank çalışanlarına hissettirmek… Peki, bu nasıl başarılacaktı? Yanıtın portal tasarımında saklı olduğunu belirten Elkin’den ayrıntıları dinliyoruz: “Aralık ayında portalımızı tüm çalışanlarımıza duyurduk. Böylelikle çalışanlarımız artık web üzerinden kendi eğitim haritalarını görebiliyor, önümüzdeki dönemde hangi eğitimleri alacaklarına ve bunların içeriğine bakabiliyor, tarih seçeneklerini inceleyerek kendi ajandalarına göre seçim yapıyorlar, tüm kişisel eğitim bilgilerini takip ediyorlar, uzaktan öğrenme uygulamalarına da ulaşabiliyorlar. Yöneticinin onay vermesinin ardından da bizim açımızdan eğitim yapılabilir hale geliyor. Ayrıca portal aracılığıyla artık süreç yönetimine ek olarak içerik yönetimine geçmiş durumdayız…”

Müşteri segmentasyonu yapıldı

Tüm bunların yanı sıra elbette içerik açısından da önemli çalışmalara imza attıklarını dile getiren Elkin, her şeyden önce bir segmentasyona gittiklerini söylüyor: “Aslında bunun tipik bir müşteri segmentasyonu yapmaktan farkı yok” diyen Elkin, ekibin bu segmentasyona göre tekrar organize edildiğini dile getiriyor. Sözü kendisine bırakıyoruz: “Şu anda ekipteki arkadaşlarımın her birinin, 8 bin kişilik grup içinden sorumlu olduğu gruplar var. Bu arkadaşlarım iş kollarındaki çalışanlarımızla ilgili olarak yoğun çalışmalar yaptı ve eğitim haritalarını çıkardı. Böylelikle büyük resmi önümüze koymayı başardık”.

Bu noktada geçmişe bakmayı da ihmal etmediklerini söyleyen Elkin, yönetim eğitimlerinin biraz daha kısıtlı olduğunu ve bunu değiştirmeye karar verdiklerini belirtiyor: “Genel müdürümüz her zaman ‘iyi kaptan, iyi şube; iyi şube de iyi bankadır’ der. Dolayısıyla yöneticilerimiz; yani kaptanlarımız için tasarlanan yönetim eğitimleri üzerinde en büyük titizlikle durduğumuz konu”.

Eğitim kataloglarını “Temel Gelişim”, “Kariyer Gelişim”, “Yönetim Geliştirme” ve “Seçmeli Eğitim” olmak üzere 4 ana segmentte sunduklarını söyleyen Elkin, bunun yanı sıra bankada yeni çalışmaya başlayan, yeni mezun adaylar için de eğitimler verdiklerini belirtiyor: “Bu eğitimleri modüler bir yapıda sunuyoruz. İçine ödevleri, projeleri, birçok farklı öğrenme yöntemlerini entegre ettiğimiz bir sertifika programımız var”. Eğitim haritaları çerçevesinde kariyer eğitimlerini de planladıklarına dikkat çeken Elkin, bu sayede bankada yeni başlayan birinin müdür olana kadar geçen süre içinde hangi eğitimleri alacağını öğrenebildiğini dile getiriyor.

Denizin Rehberleri iş başında…

Peki, tüm bu çalışmalar sırasında yaşanan sıkıntılar, güçlük çekilen noktalar oldu mu? Elkin’in bu soruya yanıtı “Hayır” oluyor, çünkü: “Bizim hem içeride hem de dışarıda çok değerli iş ortaklarımız oldu. Örneğin geçen sene yaz aylarında bir iç eğitmen projesi olan Denizin Rehberleri çalışmasını başlattık. İlk modülde, yönetmen ve üzerindeki çalışanlarımıza gönüllü olup olmadıklarını sorduk ve 70’in üzerinde başvuru aldık. Sunumları izledik, değerlendirdik, bir kısım arkadaşlarımıza eğitimcinin eğitimi vererek ve başka programlara alarak 20’ye yakın eğitim veren ve aynı zamanda eğitim tasarlayan iç eğitmenimiz oldu. Üstelik farklı iş kollarından geldikleri için bize çok fazla katma değer sağlamış oldular”.

Elkin, şimdilerde projenin ikinci fazını duyurduklarını; bu kez iç eğitmenliği bankadaki tüm pozisyonlara açtıklarını, ancak seçim sürecini daha da güçleştirdiklerini belirtiyor. Yine de şu ana kadar 100’ü aşkın başvuru alındığını dile getiriyor Elkin…

Elkin, başta da belirttiği gibi sadece içeriden değil, dışarıdan aldıkları desteklerin de çok önemli olduğunu vurguluyor bu noktada: “Eğitim şirketlerine heyecan ve vizyonunuzu yansıttığınızda hem fikren hem de emek olarak çok iyi sonuçlar alıyorsunuz. Onların yarattığı katkı çok önemli… Öte yandan portal konusunda da DenizBank’ın İnsan Kaynakları omurgasını yürüten IT şirketi ile çalıştık; önyüz ile ilgili başka bir şirketten destek aldık. Bu konuda da çok örnek bir ekip oluştu ve çok hızlı çalışıldı”.

“Kar yolları kapatsa da geliyoruz, bekleyin!”

Gelelim yapılan tüm bu çalışmaların sunduğu meyvelere… 2006 yılında oluşan 20 bin adam/gün eğitim hacmini, değişim yılı olan 2007’de 31 bine çıkardıklarını, önümüzdeki yılki hedeflerinin 50 bin adam/gün; yani yaklaşık 8 eğitim günü olduğunu belirten Elkin, “Ama bu işin sadece nicelik tarafı… Nitelik tarafı da çok önemli” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Geçen senenin ilk çeyreğinde eğitim değerlendirme notları ortalama 3,5 – 3,6 seviyesindeyken şu anda 4,4 – 4,5 seviyesine çıkmış durumda. Bunun dışında bir başka çok önemli nokta daha var: Geçen senenin ilk çeyreğinde yaptığımız planlamalarda yüzde 20 üzerinde katılmama eğilimi varken, şu anda bu oranın yüzde 10’ların altına indiğini görüyoruz. Hatta İstanbul’da çok kar yağdığı günlerde bile yoldan arayıp ‘Bekleyin, eğitimi başlatmayın; geliyoruz’ diyenler oldu. Kısacası hem değerlendirme sonuçları, hem de sayısal sonuçlar açısından bambaşka bir boyuta ulaşmış durumdayız artık…”

“BİR EĞİTİM ŞİRKETİ GİBİ HAREKET EDİYORUZ”

Akademiyi 6 ay gibi kısa bir sürede açan ekibe liderlik eden Elkin, başarı için gerekli olduğuna inandığı önerilerini şöyle paylaşıyor:

Müşteri odaklı yaklaşım: Ben bu işe gerçekten hizmet sektörü olarak bakıyorum. Bu anlamda, Deniz Akademi’nin bu işi kar güdüsü ile yapan bir eğitim şirketinden farkı yok. Tabii ki kar merkezi değiliz ama zihnimizdeki yaklaşım böyle… Bu sayede buraya gelenleri müşteri olarak görüyor ve onlara öyle yaklaşıyoruz; bu da başarıyı kolaylaştırıyor.

Üst Yönetim Desteği: Aslında gelinen bu düzeyin ardındaki en önemli faktör Üst Yönetime ait. Yatırım aşamasındaki ortaya koydukları vizyonun yanısıra, her fırsatta eğitim merkezimize gelerek çalışanlara bizzat dokunmaları ve her konuda verdikleri destek yeni keşiflere yelken açarken en büyük rüzgarımız oldu.

“Fikirler” önemli: Buraya ilk geldiğimizde çok uzun süre toplantılar yaptık; hatta sürecin ilk aylarında bırakın bir şeyler yapmayı, sadece durup düşündük. Tüm arkadaşlardan fikirler topladık. Algıyı değiştirmek adına ufak esprileri bir yerlere hep yaymaya çalıştık. Bütün ekip hem içeride hem dışarıda bunu iyice içselleştirdikten sonra da o heyecanla çalışmaya başladık. Hala da aylık toplantılarımızda neler yaptığımızı, hangilerinden kimin ne kadar mutlu kaldığını, nelerden vazgeçmemiz gerektiğini tartışıyoruz.

Hedef DenizBank müşterilerine ulaşmak…

Son olarak yeni hedeflerini öğrenmek istiyoruz Elkin’den… Söze, “Şu an geldiğimiz fazda artık çalışanlarla ilgili yapmak istediklerimizi en azından iş planı olarak büyük ölçüde planlamış durumdayız” diyen Elkin, önümüzdeki dönemde ajandalarında olan noktaları şöyle sıralıyor: “DenizBank müşterilerine ulaşmak; bazı bireysel müşteriler ile ticari işletme müşterilerinin ortaklarına, çalışanlarına da bir takım eğitimleri planlamak istiyoruz. Ayrıca üniversitelere de ulaşmayı, öğrencilere DenizBank ve akademiyi tanıtmayı hedefliyoruz. Ayrıca bizim için önemli olan öğrenen organizasyon çerçevesinde karma öğrenme metotlarını kullanmak; uzaktan öğrenme imkanlarını geliştirmek istiyoruz”.

Elkin, tüm bunların yanı sıra akademinin sadece bir eğitim merkezi değil aynı zamanda bir yaşam ve kültür merkezi olarak konumlandırıldığını da sözlerine ekleyerek; konferans salonlarında sanat, spor, iş dünyasından önemli isimlerini buluşturduklarını; ayrıca çalışanlara işin dışında da farklı pencereler açmak adına farklı atölye çalışmaları ile zenginlik yarattıklarını; bunları çeşitlendirmeyi hedeflediklerini dile getiriyor.

“İSTEKLİ VE DONANIMLI BİR EKİPLE BULUŞTUM,
BENİM TEK YAPTIĞIM PAZARLAMA BAKIŞINI SUNMAK OLDU…”

Yavuz Elkin, 15 yıldır bu sektörde kariyerini sürdüren; ancak pazarlama kökenli bir yönetici… Kariyerinin ilk 4 yılını teftişte geçiren, daha sonra 10 yıl kadar üç farklı bankada pazarlama bölümlerinde yöneticilik yapan Elkin, 2007’nin mayısından beri bu görevi yürütüyor. Elkin, bu geçişi nasıl yaşadığını merak edenler için anlatıyor: “Daha önce görev yaptığım bankada özellikle kriz sonrası dönemde teknoloji ile ilgilenmiştim. Özellikle CRM konusunda çalışırken şunu fark ettim: Teknolojiye ne kadar yatırım yaparsanız yapın iş insanda bitiyor! Sizin yaptığınız en iyi ekranlar bile eğer insanların zihnine giremiyorsanız, harcadığınız emek hiçbir işe yaramayıp sistem çöküyor. İşte DenizBank’a bu fikirle geldim. Pazarlamada olduğum dönemde de ilk günden beri hep insan ve eğitim tarafına önem verdim. Bu da dikkat çekmiş olacak ki; İnsan Kaynakları’ndan sorumlu genel müdür yardımcımız Tanju Kaya bu görevi bana teklif etti. Benim de zaten ilgimi çektiği için düşünmeden kabul ettim…”

Elkin, yeni görevine başladığında karşısında çok istekli, aynı zamanda donanımlı bir ekip bulmanın avantajını yaşadığını dile getiriyor: “Benim bu ekibe yaptığım en önemli katkı, 10 yıllık pazarlama bakış açısıyla bir şeyler sunmak oldu… Örneğin fark ettiğim noktalardan ilki; eğitime gelip gidenlere katılımcı gözüyle bakılmasıydı. Bunun üzerinde uzun uzun konuştuk; onları katılımcı değil, kapımızdan içeri girdikleri andan itibaren birer misafir gibi görmemiz gerekiyordu. Dolayısıyla sadece buradaki ince nuans bile yaklaşımı ciddi anlamda değiştirdi…”

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)