Değişimi yaratanlar: Ben değişime hazır mıyım?


Didem Gürcüoğlu Tekay – Management Centre Türkiye Projeler Grubu, Uygulama Lideri

Banu Arabacı Engür – Management Centre Türkiye Projeler Grubu, Uygulama Lideri

Aynı nehire iki kez girmek mümkün değildir.
Heraklitüs

Geçen ay katıldığımız uluslararası bir konferans kapsamında, Amerikan Üniversitesi profesörlerinden Robert J. Marshak, PH.D.‘nin oturumuna katıldık. 300 oturum içinde bu oturumu seçmemiz tesadüf olamazdı sanırım, üstelik konu çok ilginçti: Değişim! Kendisinin “Covert Processes At Work” adındaki kitabında yer alan kuramını anlatan bir oturumdu.

Özetle kitap organizasyonlardaki değişime engel teşkil eden, çoğu zaman masanın altında veya bulutlarda gizlenmiş beş boyuttan söz ediyordu. Bu boyutları kurumsal değişimi işleyeceğimiz yazımıza saklıyoruz. Marshak bu boyutlara değinirken, kuramında bireylerin değişime hangi pencereden baktıklarını özetleyen bilgiler paylaştı.

Marshak’a göre her birey yaşamı ve geçmiş tecrübeleri ile varolmakta. Bunu bireyin “tecrübe alanı, field of experience” olarak tanımlıyor. Tecrübe alanımız hayata bakış açımızı yansıtan inanışlar, çocukluğumuzun öğretileri, algılarımız, değerlerimizi içeren bir “süzgeçten, prism” geçerek durumlara, olaylara bakışımızı belirliyor. Yani birey, neyin kabul edilir veya edilemez olduğunu veya yarısı su dolu bardağı, dolu mu boş mu algılayacağını, bireysel tecrübelerinden yola çıkarak belirliyor. Bu belirleme ile birey tarafından doğru olduğu ve kabul edilir olduğu düşünülen davranışlar uygulanmaya, tam tersi davranışlar ise gizlenmeye ve sergilenmemeye başlıyor.

Herkesin kendi öğretilerinin, geçmiş tecrüblerinin süzgecinin farklılığını düşündükçe aslında kurumlarda yaşanan iletişim ve ilişki çatışmalarına da cevap buluyoruz. “Değişim bu süzgeçteki inanışlara, geçmiş tecrübe, öğreti ve değerlere yolculukla başlıyor” diyor Marshak: “Gizlediğimiz, kabul edilemez gördüğümüz öğretileri masanın üzerine çıkarabilir veya bulutlardan indirebilirsek o zaman bireysel değişim yolculuğuna başlarız” diye ekliyor.
Marshak’ı dinlediğimiz zaman onun anlayışıyla parallellik gösteren görüşleri olan iki isim geldi hemen aklımıza, bu yazımızda sizleri onlarla buluşturalım istedik. Ekibimizden bireysel değişimi hem hayatlarının bir parçası yapmaya çalışan; hem de bu konuda fikir liderliği yapan iki konuğumuzla aklımızdaki soruları paylaştık, onlar da bizimle yanıtlarını…

Konuklarımız; MCT Yönetim Kurulu Başkanımız Alper Utku ve ekibimizden Eğitim Danışmanı, Koç Serdar Lale

Bireysel değişimin kurumlara faydası akla ilk gelen sorulardan biri… Serdar Lale’ye göre değişimi yaşayan bir kurumdaki yönetici ise; kendini değiştirince yönetim şeklini değiştireceği için kurumunda daha etkili olacak. Kendini dönüştürmüş birinin örnek alınma ihtimali arttığı için, diğer bireyleri de harekete geçirmesi kaçınılmaz.

Birey dönüştüğünde kendi etki alanı içinde kurduğu ilişkiler de daha net, daha kararlı olacak. Üstelik gerçek bir amaç bulur ve bu amaç için yaşar ve çalışırsa, performansın ötesinde bir durum ile karşılaşılır. Kısa dönemli sonuç almak ve performe etmek için değil, uzun vadeli ve amacına yönelik çalıştığı, yaşadığı için kalıcı sonuç alır.

Kurum içinde herkes bireysel dönüşüm içinde olursa hız, açıklık olduğu için rahatlık ve amacın netliğinden dolayı sonuç odaklılık yaşanır. Herkes için resim daha net ve ulaşılabilir hale gelir, bu da iş sonucunu etkiler.

“Dünya korkunç bir hızla ilerliyor. Biz bu hızın dışında kalabilir miyiz?”
Mustafa Kemal Atatürk

Serdar’ın yorumunda dikkatimizi çeken en önemli noktalardan biri yine liderlerin ve yöneticilerin rol modeli olmasının önemi.

“Bireysel değişim yaşam felsefesi ile ilgili birşey. Hayatın sürekli bir değişim içinde olduğunu ve insan olarak varoluş nedenimizin daha ileriye gitme oldugunu kabul etmezsem değişemem. Bunu kabul etmem gerekir, insan olmanın bir parçası bunu kabullenmektir” diyor Alper Utku.

Kurumları insanlar oluşturuyor, insanların bedenlerinden çok, etkileşimleri oluşturuyor. Kurumlar etkileşimlerle varolan karmaşık sistemler… Biz bu sisteme birey olarak etki edebiliriz, bireysel değişimimiz, etkileşimde bulunduğumuz diğer insanlara, gruplara, topluluklara, kurumlara etki eder.

“Bireysel değişim sanki bireyin hayatında meydana gelebilecek ve iz bırakacak bir durum ya da olay sonunda gerçekleşir” gibi bir yanılsama oluyor çoğu zaman… Buna en önemli örnek sanırız çocuk sahibi olmak. Değişmek aynı zamanda bir yanlışı düzeltmek ile ilişkilendirilebiliyor. Serdar’ın tanımlamasıyla bireye “yanlış yapıyorsun” demek, “iyi yapmıyorsun onun için değişmen gerekir” anlamına gelebilir. Öyle değil; sadece geçmişte işe yaramış ancak şimdi işe yaramayanı değiştirmek anlamına geliyor, şimdi ve burada geçerli olmayan bir fikir ve bakış açısının değişmesinden söz ediyoruz, yoksa bambaşka bir insan olmaktan değil, bu zaten mümkün olamaz. Bu durum sahip olduğun düşüncelerin şimdi ve burada geçerli olup olmadığını sorgulamak aslında.

Serdar Lale, Robert J. Marshak’ın görüşleri ile paralellik gösteren düşüncelerini bizimle paylaşıyor: “Yaşam deneyimi sırasında insan bilinçli olmadan bazı kararlar ve çıkarımlar yapıyor. Yaşam ile ilgili, kendi ile ilgili, bütün çıkarımlar tecrübeleri ile gerçekleşiyor. Birey bu çıkarımlar ile yaşadığı için, ‘kendim’ dediği birşey yaratıyor ve çok uzun süre kullanıyor: hayatı boyunca. Birisi ya da bir olay ona değiştirmesi gerektiğini ima ediyorsa buna direnç gösteriyor; çünkü hayatının büyük çoğunluğunda onu uygulamış ve işe yaradığını, sonuç aldığını biliyor. Bu elbette, can yakıcı olabiliyor. Nedeni eskiden beri taşıdığın bir inancın ve varsayımın yerine ne koyacağını bilememek olabilir. Tüm geçmiş hesaplaşmalarla yüzleşmek zor olabilir. Bu nedenle değişim yolculuğuna çıkmaya niyet etmek gerekir. ‘Ben ne istiyorum?, Yaşıyorum veya çalışıyorum ama ne için?, Oturduğum koltuk neyi farklılaştırıyor?’ Bunun arayışına çıkmak bireysel değişim yolculuğuna çıkmaktır”.

Alper Utku’ya göre, değişim, kolaylıkları ve zorlukları içinde barındıran bir süreç, değişimden korkmanın anlamı yok, istediğimiz kadar direnelim, zaten herşey sürekli değişiyor, biz sanal dünyada yaşıyoruz ve hep öyle kalacağını düşünüyoruz, bu da davranışlarımıza yansıyor. İnsan kelimesi, uyumla akabilen anlamına geliyor, insan olmanın temeli uyum göstermek, sistemle akmak, değişimle akmak...

Herkes kendi inanç ve değer sisteminde yaşamı farklı deneyimliyor. Aynı şey bazılarımız için şaşırtıcı, bazılarımız için korkutucu, bazılarımız için üzücü olabiliyor. Kendi tecrübelerimizi yorumlamamız, onu deneyimleme şeklini değiştirebilmek elimizde. Kendime “Ben bu olayı farklı nasıl deneyimleyebilirim?” sorusunu sorabilir ve bireysel değişim için gerekli ipuçlarını yakalayabilirim. Örneğin; bir konu beni cok geriyor, ama başkaları gerilmiyor, burada bana gerilim hissi yaratan şey nedir, kendimle ilgili alacağım ne mesaj var? Filmi geriye sarmak ve bana bu deneyimi yaşatan şeyi bulmak, değişim yolculuğu... Bu bazen 10 dakika, bazen 10 yıl sürebiliyor, hepsi birer bireysel değişim fırsatı!

“Herşey akar, hiçbirşey sabit değildir.”
Heraklitüs

Serdar’ın tanık olduğu ve sohbetimizde bizimle paylaştığı bir değişim hikayesi şöyle: “Bir yönetici arkadaşım, rolü ve görev değişikliği sonrasında ‘Nasıl bir yönetici olmalıyım?’ sorusu ile geldi, hem rolü değişmişti hem de daha büyük bir ekip yönetir hale gelmişti. Aradığı şey “nasıl bir yönetici olmalıyım” dı; bir süre sonra sadece somut, kısa vedeli ve ölçülebilir hedefleri olduğunu anladı, bu iyiydi ama yeterli değildi, daha büyük bir amaç yaratması gerektiğinin ihtiyacını duydu ve çalışmaya başladı. Bununla şirketinde daha uzun süreli kalmayı düşündüğünü fark etti; eskiden sadece ‘pazar payını artırıp, hedefleri tutturup giderim’ diye düşünüyordu. Amacını keşfedince, amacı gerçekleştirmek için hem şirketine hem ilişkilerine daha uzun vadeli bakmayı öğrendi. Kendi seviyesindekilerle çatışmaları azaldı, hedefler somut, kısa vadeli olunca onlara odaklandığını fark etti. Oysa amaca odaklanınca tek seferde herşeyin doğru olması gerekmediğini anladı. Ekibi kendi içinden gelerek açık ve samimi konuştuğu icin ona inandı, kendi amacını ekibine anlattı ve bu amacın diğerlerine nasıl hizmet edeceğini paylaştı; önemli bir liderlik kalitesi... Sen kendini biliyorsun, amacını biliyorsun, bunu deklare ediyorsun ve bu amacın insanlar için neye hizmet ettiğini biliyorsun. Bunu yaparken bireysel değerlerini yaşamak ve onlara sadık olmak da var. Tüm bunlar birleşince o zaman insanlar doğru biriyle doğru bir yerlere gittiklerini düşünüyorlar.”

Teknik konuların cevapları en nihayetinde bulunabilir: “Strateji nasıl olmalı, müşteri ilişkileri nasıl olmalı organizasyon yapısı nasıl olmalı?”, cevapları bulunabilecek konular… Serdar’a göre “Kendinde bulduğun şeyi ise senden başka kimse bulamaz”. Liderlerin en önemli çıkmazları bu, diğer yapılacak şeyleri daha çok önemsiyorlar, bununla birlikte yapılacak şeylerin nasıl gerçekleşeceğini bulmak daha önemli hale gelmeli.

Alper’in yaşadığı örnek ise yakın bir arkadaşının farkındalığı; “Bir arkadaşımın yaşadığı bireysel değişim sürecine şahit oldum. Bu yönetici, ekibine yeni gelen biri olsa tepkili, yeni bir kişinin toplantıya katılmasına tepkili, bir gruba yeni birinin katılmasına tepkili... Bu kişi için değişime tepkili diyebiliriz. Kendisi bunu farkettiğinde ve kendine yeni bir katılımı neden böyle deneyimlediğini sorduğunda; gruba yeni birinin katılmasının kendisine getireceği olası yükleri düşünmenin onu rahatsız ettiğini farketti. Ekibin diğer üyeleri bu yönde düşünmez ve hissetmezken, ona bunu yaşatan deneyimi arayışa koyuldu. Süreçte aileye yeni bir katılımla çocukluğunun değişmesi ve bu deneyiminin bugünkü davranışını nasıl etkilediğini fark etti. Bu farkındalığı yakalayabilmek için bireysel değişime açık olmak, kabul etmek ve önüne bakmak şart!

Kurumlarda bireysel değişimin anahtarı
geribildirim ortamı sağlayabilmekten geçiyor!


Bireysel değişim kendi haline bırakırsan olacak birşey değil, en önemlisi buna çalışmaya karar vermek; eksik oldugun icin degil, daha iyisini bildiğin ve onu bulmak istediğin için... O iyi her birey için her neyse onu aramaya başlamak Bireysel Değişim! Serdar Lale

Değişimle başetmenin yolu sürekli değişmektir, hayat amacın bu olmalı. Alper Utku

Bireysel değişime hazır mıyız? Biz kişisel olarak yaklaşık 1 sene önce bu yolculuğa çıktık, hem kurum içinde hem de sosyal hayatımızda oluşturduğumuz bir grupla bu değişim yolculuğuna devam ediyoruz. Bunun sonu olmadığının farkındayız, her bir farkındalık beraberinde yeni sorular ve yeni farkındalıklar getiriyor.

Belki sizler de bireysel değişim yolculuğunun deneyim duraklarındasınız. Bir sonraki durak için bol şanslar!

Gelecek sayıda değişime “Kurumsal Değişim” penceresinden bakacağız. Robert J. Marshak’ın kurumsal değişime engel 5 boyutunu ve reçetelerini sizlerle paylaşmayı diliyoruz. Ve yine hayal kurmanızı istiyoruz.

Kurumsal Değişim
Kurumun her departmanıyla değişimi kucakladığı, değişimden enerji aldığı ve motive olduğu, tıpkı bir zincirin halkaları gibi ortak vizyon ve hedef için birbirini tamamladığı ve desteklediği bir ortam hayal edin. Kültürü değişmek ve değişimle varolan bir kurum olmanın yolu bu ortamı yaratabilmekten geçiyor.

İşte Cevabı:
Sizce yeniden yapılanma, TQM, Six Sigma, Value Based Management... gibi kapsamlı değişim çabalarının yüzde kaçı hedeflenen sonuçlara ulaşmıştır?
a)% 10 yada daha az
b) % 20 - % 30
c) % 35 - % 40
d) % 50
e) % 60’dan fazlası

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)