Bir fitness salonundan çıkarılacak “organizasyonel” dersler
Cross train: Sürekli gelişim için kaçınılmazdır. Yolumuzda ilerlerken, tekrar tekrar rutin işlerimizi gerçekleştirirken neden hiçbir gelişme olmadığını merak eder dururuz. Vücut (benzer şekilde akıl da) giderek tarafsızlaşma eğilimi gösterir.
İşte cross training vücudun farklı noktalarını ayrı ayrı çalıştırarak ağırlık kaldırmanın, nefes almanın ve dengede olmanın yeni yöntemlerini keşfetmemizi sağlar. Farklı yeteneklerimizi yeniden değerlendirmemize olanak tanır. Organizasyonel davranışlar da buna paralel olarak gelişir.
Su ihtiyacı: Fiziksel olarak yorulan vücudun su ihtiyacı da artar. Beyin de böyledir. Umarım “kahve” demediğimizi fark etmişsinizdir. Sadece bildiğimiz saf su... Evet, su belki en sevdiğimiz içecek olmayabilir fakat dayanıklılığı artırma konusunda hiçbir sıvı su kadar etkili değildir.
Sınırlarınızı zorlayın: İki çeşit sınır vardır: Biri diğer insanların bizim önümüze koyduğu, diğeri ise kendi kendimize koyduğumuz sınırlar. Bunlardan ikincisi, aşılması en zor olandır.
Birçok kişi, pedal çevirme egzersizleri yaptığı sırada kendini Everest dağına tırmanırken ya da upuzun bir kumsalda kumların üzerinde pedal çevirirken hayal eder. Evet, belki hiçbir zaman Lance Armstrong ile yarışacak kadar iyi bir bisikletçi olamayız ama kendi kendimize koyduğumuz “asla başaramazsın” sınırlarını nasıl aşacağımızı öğrenebiliriz.
Performans endişesine son: Spor salonunun kapısından içeri girdiğinizde neler görüyorsunuz? Homurdanarak koca koca ağırlıkları kaldıran kaslı adamlar, iki step tahtasıyla birden çalışan stepçiler, dans dersinde hünerini sergileyen kadınlar…
İlk başlarda bu görüntüler kişiyi umutsuzluğa sürüklese de, unutmamak gerek: Hiç birimiz birbirimize benzemiyoruz. Hepimiz farklı konularda başarılı olmak için buradayız. Kendi sınırlarımızın ötesine geçerken, aynı zamanda her birimizin uzman olduğu yeteneklerin farkına varmamız gerektiğini unutmamalıyız.
Sözlere değil sonuçlara bakın: Salondayken egzersiz yapanların sözlerine kulak misafiri oluruz ister istemez. Belki inanmayacaksınız ama bazen askerlik anıları, maçlar ve ne kadar çok çalıştıkları hakkında yaptıkları konuşmalar kişilerin egzersizlerden çok daha fazla vaktini alıyor. İşte o zaman; kişinin ne söylediğine değil “ne yaptığına” bakmak onunla ilgili en doğru kararı vermenizde çok daha etkili olduğunu anlıyoruz.
Bir eğitimci ile çalışın: Kendi duruşumuzdaki bozuklukları bazen kendi başımıza fark etmemiz mümkün olmuyor. Aynı şekilde spesifik bir alandaki sorunun giderilmesinde hangi egzersizin daha çok fayda sağlayacağını da bilmiyoruz.
Bu yüzden her zaman bir uzmanın –bir koç, eğitmen, ya da mentör; ne derseniz- yardımına başvurun. Dışarıdan bakan bir göz her konuda size yarar sağlayacaktır, unutmayın.
Başarınızı kutlayın: Bir deneyime kulak verelim: “Kabul ediyorum, ilk başlarda egzersizleri bir hayli hafife almıştım. Ama başlamam gerektiğini de biliyordum. Her hafta üç kez yarımşar saatten salona gitmeyi kendime hedef edindim. Egzersize gittiğim her gün ajandama komik bir etiket yapıştırdım. İnanılmaz ama, bir süre sonra ajandam bu renkli etiketler sayesinde çok daha eğlenceli bir deftere dönüştü.”
Yeni bir işe başlarken sonucunda elde edeceğimiz ödül hepimiz için önemlidir. Etiketler ne kadar ucuz ve görüntü ağırlıklı olsa da eninde sonunda bizim için değerli olmaya başlar. Ödülünüz ne olursa olsun devamlılığa katkısının ne derece önemli olduğunu fark etmenizi sağlar.
Bu çalışmanın hazırlanmasında “Workplace Fitness: A Gym Full of Useful Advice
for Continual Learning” makalesinden yararlanılmıştır. (The CEO Refresher)