Nestlé Türkiye, çalışan dostu uygulamaları ile ekiplerinin hayatına değer katmaya devam ediyor. Yaz döneminin geleneksel “Esnek Cuma” uygulamasına geçen şirket, hafta sonu tatiline bu yıl da Cuma 14.00’te başlıyor. Şirket, aynı zamanda uygulamalarının kapsamını genişleterek, hibrit model çalışma sistemini Temmuz-Ağustos aylarında uzaktan çalışma modeline dönüştürdü. “İnsana Değer” yaklaşımını işin kalbine koyan Nestlé, her bir çalışanının yaşamında fayda sağlayacak bir etki yaratmayı arzu ediyor. Bu doğrultuda çalışma sürelerini verimli ve keyifli hale dönüştüren şirket, çalışma modeli kapsamında çalışanlarını destekleyici olanaklarını artırıyor. Nestlé Türkiye Merkez Ofisi'nde ekiplere hibrit ve esnek çalışma düzeni sunuluyor. Yaz Dönemi Çalışma 4 Buçuk Gün Geçmiş yıllarda başlattığı “Esnek Cuma” uygulamasını bu yıl da sürdüren Nestlé Türkiye’nin, yaz boyunca devam edecek programı kapsamında Cuma günleri çalışma saatleri 14.00’te tamamlanıyor. Hafta sonu tatilini erken başlatan uygulama sayesinde çalışanlar, Cuma günleri öğleden sonralarını tamamen kendilerine, ailelerine ve sevdiklerine ayırabiliyor. Çalışanların Mutluluğunu Önceliklendiriyor Ekipler aynı zamanda uzaktan çalışma modeli ile bu yıl Temmuz-Ağustos aylarında istediği yerden çalışmalarına devam edebiliyor. Şirketin yaz dönemindeki uzaktan çalışma sisteminin Eylül ayı itibari ile her Cuma günü için de geçerli olacağını dile getiren Nestlé Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Oktay Cömert sözlerine şu ifadelerle devam etti; “Değişen iş dünyası kurallarıyla çalışanlarımızın dinamik bir iş-sosyal hayat ritmi yakalamalarını istiyoruz. Bu doğrultuda her yıl güncellediğimiz çalışma modelimiz ile çalışanlarımızın mutluluğunu önceliklendiriyor ve verimli bir iş ortamı sunuyoruz. Bunun sonucunda da ofis içerisindeki sinerjimizi ve çalışanlarımızın memnuniyetlerinin artığını gözlemliyoruz.”
EY Work Reimagined Araştırması’nın 2023 versiyonu, iş hayatında çalışanların çalışma alanı tercihleri, teknolojik ilerlemelere karşı tutumları ve yapay zekâ teknolojisiyle gelişimlerine nasıl yön verdikleriyle ilgili detayları mercek altına alıyor. Araştırma sonuçları; işverenlerin ve çalışanların iş dünyasının "bir sonraki normali" konusunda oldukça farklı bakış açılarına sahip olduğunu ortaya koyuyor. Uluslararası danışmanlık şirketi EY (Ernst & Young), Work Reimagined 2023 Araştırmasıile iş hayatındaki yeni dengeleri, çalışan deneyimlerini ve çalışma ortamlarını iyileştirmek için alınması gereken önlemleri analiz ederek bu kapsamda önemli bulgular sunuyor. Şirketlerin artık yalnızca pandemi salgınının kalıcı sonuçlarıyla hareket etmediğini gösteren araştırmaya göre; işverenlerin karşılaştıkları zorlukları iş gücü alanındaki baskıların yanı sıra ekonomik ve jeopolitik baskıların perspektifinden gördüğü sonucuna ulaşıyor. Bu durum işverenler için kararların enflasyona, ekonomik yavaşlamaya ve paralelinde zayıflayan piyasa talebine ek olarak jeopolitik istikrarsızlığa dayandırılması anlamına geliyor. Bununla birlikte, işverenlerin yeteneklere erişim ve hibrit çalışma modeliyle nasıl üretken kalabilecekleri konusunda endişeleri devam ediyor. Yeni yeteneklerin çekilmesi ve mevcut yeteneklerin elde tutulması, işverenler tarafından tanımlanan iş gücü riskleri listesinde birinci ve ikinci sıralarda yer alıyor. EY araştırmasına göre; çoğu çalışan yüksek enflasyon ve yaşam maliyeti ortamında; daha iyi prim, özel paketler, yüksek refah arzusu ve iş esnekliğinin sürekli olduğu bir iş dünyası talep ediyor ve bu hedefe ulaşmak için gereken becerilere sahip olmaya çalışıyor. İlgili araştırmanın öne çıkan bulguları şöyle sıralanıyor: Çalışanlar iş hayatında esneklik istiyor İşverenlerin %57’si daha zorlu bir ekonomik ortamın çalışanların yeni iş arama olasılığını azaltacağına inanıyor. Geçen yıla (%43) göre biraz daha düşük de olsa yine önemli bir oranda çalışanların %34’ü, önümüzdeki 12 ay içinde işlerini değiştirmeye istekli olduğunu söylüyor. Ücret, çalışanların birincil endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Ayrıca hem işverenler (%47) hem de çalışanlar (%37) haftada iki veya üç gün uzaktan çalışmayı tercih ediyor. Ancak seçim şansı verildiğinde çalışanların yarısı haftada bir günden fazla ofiste bulunmak istemiyor, %34'ü ise tamamen uzaktan çalışmayı tercih ediyor. Buna göre, iş dünyasında esneklik sağlayan şirketlerin yetenek kazanma ve elde tutma olasılığı artıyor. Çalışanlar yapay zekânın iş tanımlarını etkileyeceğini düşünüyor Hem çalışanların hem de işverenlerin üretken yapay zekâ konusunda genel olarak ilgili oldukları gözlemleniyor. Yapay zekânın üretkenliği ve yeni çalışma yöntemlerini artıracağına inanan işveren ve çalışanların oranı %33, teknolojinin daha esnek çalışmayı mümkün kılmasını bekleyenlerin oranı ise %44 olarak karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte yapay zekânın, iş tanımlarını da etkileyeceği düşünülüyor. Gelecekteki teknolojik sıçramalara hazırlıklı olmak ve rekabetçi iş gücü piyasasında konumlarını korumak gibi nedenlerle, çalışanların çoğu çalışma becerilerini geliştirmeyi önemsiyor. Bu noktada şirketlerin, çalışanlarını bu değişime hazırlamak adına çeşitli eğitim ve gelişim fırsatları sunarak iş deneyimlerini desteklemesi önem taşıyor. Daha iyi bir şirket kültürünün güvene dayalı, insan merkezli bir model ile ilişkili olduğu gözlemleniyor Çalışanların gereksinimlerini karşılamak, çalışma ortamlarını iyileştirmek ve çalışan bağlılığını artırmak için gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşıyor. Bu doğrultuda, beklentilerin ve ihtiyaçların neler olduğunu tespit etmek için çalışanlara yönelik anketler yapılması oldukça faydalı olacaktır. Buna ek olarak, çalışma ortamlarının kalitesi iyileştirildikçe şirket kültürünün ve üretkenliğin de olumlu yönde etkilendiği görülüyor. Çalışanlara anlamlı projeler sunmak da çalışan bağlılığını destekleyen etmenlerin başında geliyor. Çalışanların %66'sı işlerini daha anlamlı kılan projelerde yer almanın memnuniyetlerini artıracağını belirtiyor. Şirketlerin tüm bu faktörleri göz önünde bulundurarak modellerini yeniden şekillendirmeleri, daha iyi bir şirket kültürü geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Bölüm Başkanı ve Şirket Ortağı Gökhan Gümüşlü ilgili araştırma ve sonuçları ile ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “EY araştırması iş dünyasında yeni dönemde atılması gereken adımlar için yol gösteriyor, başka bir ifadeyle iş dünyasının "bir sonraki normali" için yeni ortaya çıkan ufuk çizgisini ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre “bir sonraki normal”, hem işverenlerin hem de çalışanların karşı karşıya olduğu iç ve dış baskılarla şekilleniyor. Araştırma; çalışanların iş-yaşam dengelerini önemsediklerini ve beklentilerini kavrayarak kuruluşların, etkin bir strateji belirlemeleri gerektiğini ortaya koyuyor. Bu kapsamda yeniden tasarlanan çalışma stratejileri, esnek ve sürdürülebilir bir iş gücü yapısını teşvik ediyor. Aynı zamanda, teknolojiyi ve yapay zekâyı iş süreçlerine entegre edip verimliliği artırarak çalışanlara daha iyi bir çalışma deneyimi sunulabileceği düşünülüyor. Bunların tümü, insan merkezli bir modelde çalışanların ihtiyaçlarına ve deneyimlerine derinlemesine odaklanan çözümler gerektiğine işaret ediyor.” EY Work Reimagined 2023 Araştırması’na EY Türkiye web sitesinden ulaşılabilir.
Tavuk Dünyası, merkez restoranlarında çalışan memnuniyeti konusunda örnek olacak haftada iki gün izin uygulamasını başlattı. İstanbul, İzmir ve Bursa başta olmak üzere 12 merkez restoranında başlattığı pilot uygulamayı 1 Haziran 2024 tarihi itibarıyla tüm merkez restoranlarında kalıcı hale getiren Tavuk Dünyası, haftada iki gün izin uygulamasıyla ek istihdam da sağlayacak. ‘Fast-casual’ restoran deneyiminin Türkiye’deki öncülerinden Tavuk Dünyası, merkez restoran çalışanları için sektörde ses getirecek haftada iki gün izin uygulaması başlattı. 2023 yılının Eylül ayında üç restoranda başlayan ve 12 restoranda devam eden uygulama, 1 Haziran 2024 tarihi itibarıyla tüm merkez şubelerde devreye alındı. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Tavuk Dünyası CEO’su Volkan Mumcu, “Günümüzde çalışanların kurumlardan beklentilerine baktığımızda iş-özel hayat dengesini korumak ve esneklik öne çıkıyor. Özellikle Z kuşağı çalışanların beklentileri bu yönde oluyor. Yoğun ve vardiyalı çalışma koşulları, haftada bir gün izin kullanmak gibi çalışma şartları özellikle yeme-içme sektöründe sirkülasyonun yoğun olmasına neden oluyor. Bu da hem çalışan sadakatini hem de İK süreçlerini olumsuz etkiliyor. Biz de Tavuk Dünyası olarak, çalışan ve misafir memnuniyetini her şeyin önünde tutuyoruz. Bizim için mutlu çalışanlar, mutlu misafirler demek. Bu doğrultuda, merkez restoranlarımızda sektöre örnek olacak bir uygulamayı başlatarak restoran çalışanlarımızın haftada bir gün olan izin süresini haftada iki güne çıkardık. İlk olarak Eylül ayında üç merkez restoranımızdan başlayarak, İstanbul, İzmir ve Bursa başta olmak üzere 12 merkez restoranımızda pilot uygulama gerçekleştirdik. Haziran ayı itibarıyla tüm merkez restoranlarımızda kalıcı hale getirdiğimiz iki gün izin uygulamasına başladığımızdan bu yana personel devir hızımızda yüzde 30’a yakın düşüş elde ettik. Great Place To Work değerlendirmesine göre pilot uygulama yapılan restoranlarımızdaki çalışan memnuniyeti oranı diğer restoranlarımızın yüzde 14 üzerinde değerlendirildi” dedi. “41 merkez restoranımızda istihdamı artırmayı amaçlıyoruz” Haftada iki gün izin uygulamasıyla çalışan sadakatini artırmayı, sirkülasyonun da önüne geçmeyi amaçladıklarını belirten Mumcu, uygulamanın İK süreçlerine etkisiyle ilgili ise şunları söyledi: “İşe aldığımız çalışanlarımız belli bir oryantasyon sürecinden geçiyor. Aldıkları eğitimlerle çalışanlarımız daha donanımlı hale geliyor. Ancak sektörde sirkülasyon oranı çok yüksek. Her yeni çalışanımız için belli bir eğitim süresi gerekiyor. Mutlu ve kalıcı çalışanlar ile bu süre azalacaktır. Haftada iki gün izin uygulaması ile İK tarafında işe giriş ve işten çıkış süreçleri için harcanan toplam sürenin yüzde 50 azalacağını öngörüyoruz. İK süreçlerinde verimliğin, çalışan sadakatinin ve misafir memnuniyetinin artmasını amaçlıyoruz.” Bu uygulamanın ek istihdam sağlayacağına da dikkat çeken Mumcu, sözlerini şöyle tamamladı: “Aynı zamanda merkez restoranlarda haftada iki gün izin uygulamasıyla daha fazla çalışana ihtiyaç doğacağından, yıl sonuna kadar 41 merkez restoranımızda sağladığımız istihdamı artırmayı amaçlıyoruz. Bu uygulamamızla fast-casual sektörüne yön vereceğimizi, bu gibi uygulamaların sektörde devamının geleceğini düşünüyoruz.”
Pluxee, dünya genelinde çalışan mutluluğunu nörobilim temelli yöntemlerle araştıran The Happiness Index ile birlikte “Türkiye’de çalışanlar ne kadar mutlu?” araştırmasını gerçekleştirdi. Skorların 10 üzerinden belirlendiği araştırmada Türkiye’de çalışanların mutluluk skoru 6,5 olarak açıklandı, dünya ortalaması ise 7,9. Türkiye’de çalışanlar, iş yerinde özgür hissetmediklerini ve kişisel gelişim alanlarında yeterince desteklenmediklerini belirtiyor. Pluxee’nin “Türkiye’de Çalışanlar Ne Kadar Mutlu?” başlıklı araştırması, iş hayatında mutluluğu ve çalışan bağlılığını etkileyen faktörlere dair çarpıcı bulgular ortaya koydu. Pluxee uygulaması, sosyal medya ve e-posta gibi kanallar üzerinden Mayıs 2025 tarihinde yürütülen, mutluluk ve bağlılık üzerine kurulu bir nörobilim modeli kullanılan çalışmaya Türkiye genelinde farklı bölge ve sektörlerden 2.100’ün üzerinde çalışan katıldı. Çalışan mutluluğu ve bağlılığı global ortalamanın altında Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de çalışanların mutluluk skoru 10 üzerinden 6,5 oldu. Katılımcılar özellikle “özerklik”, “kişisel gelişim” ve “anlam & amaç” başlıklarında yeterli desteği görmediklerini belirtti. Bu başlıklar aynı zamanda bağlılık skoruna da etki etti. Çalışanların şirketlerine duydukları bağlılık skoru ortalaması globalde 7,8 olurken Türkiye ortalaması 6,4’te kaldı. Türkiye’de coğrafi bölgeler arası mutluluk ve bağlılık skorlarına bakıldığında, mutluluk skorunun en düşük olduğu bölge 5,9 ortalama ile Marmara. Marmara Bölgesi’nde çalışanlar kariyerlerini ilerletme konusunda daha az fırsat olduğunu düşünüyor; ayrıca çalışanların “güven” konusunda da daha düşük skora sahip olması çalışan mutluluğu ve bağlılığını olumsuz etkiliyor. En mutlu çalışanların ise Doğu Anadolu’da bulunduğu görülüyor. Doğu Anadolu’nun mutluluk skoru 7,2 olurken bu bölgeyi Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu izliyor. En mutlu çalışanlar 51-60 yaş grubunda Araştırmaya göre çalışanların yaşı ilerledikçe mutluluk skoru artıyor. 51-60 yaş grubundaki çalışanlar, “özerklik” alanında 7.0, “dinlenilme hissi” konusunda ise 7.1 puanla diğer yaş gruplarının önüne geçiyor. Çalışanların yüzde 47’si işyerini tavsiye ediyor Katılımcıların yüzde 47’si, kendi organizasyonunu “çalışmak için iyi bir yer” olarak tanımlıyor ve tavsiye ediyor. Ancak iş yerinde özerklik, işin bir amaca ve anlama hizmet ettiğine dair inanç, işe duyulan güven, kişisel gelişim ve iş yeri ilişkileri gibi kriterlerde Türkiye, global ortalamaların altında kalıyor. Pluxee Türkiye olarak işverenlerin çalışan beklentilerini daha iyi anlaması, sundukları deneyimi iyileştirmesi için içgörü sunmaya devam ettiklerini belirten Pluxee Türkiye Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sinem Hekimoğlu araştırmaya ilişkin şunları söyledi: “Son yıllarda ‘çalışan mutluluğu’ iş dünyasının en kritik gündemlerinden biri. Biz de ‘Mutluluk ölçülebilir mi?’ sorusuyla yola çıktık; çünkü mutluluk sadece bir duygu değil, aynı zamanda verimliliğin, bağlılığın ve sürdürülebilir başarının temel belirleyicisi. Global iş ortağımız olan The Happiness Index ile gerçekleştirdiğimiz bu kapsamlı araştırma ile de önemli içgörülere ulaştık. Örneğin, katılımcıların çoğu çevresel koşullara eleştirel yaklaşsa da işine tutku duyuyor ancak potansiyellerini gerçekleştirmek için onlara yeterince alan sunulmadığını, özgür hissetmediklerini paylaşıyor. Öte yandan Türkiye’de çalışanlar bireysel çabalarının kurum başarısını etkilediği konusunda çok net; fakat hem hiyerarşi hem de zayıf iletişim akışı çalışanların işlerine ve kurumlarına olan bağlılığını azaltıyor. Çalışanların sesine kulak vermek ve onları gerçekten desteklemek, kurum kültürünü dönüştürmenin en güçlü yolu. The Happiness Index ile hayata geçirdiğimiz bu çalışma da, ölçülmesi zor olan bu alanları görünür kılarak işverenlere yol gösteriyor. Pluxee olarak biz de işverenler ve çalışanlar arasında bir köprü kurmayı, her iki tarafın beklentilerini karşılayacak çözümlerle iş dünyasında sürdürülebilir performansa katkı sağlamaya devam edeceğiz.”
Avrupa ve Sahra Altı Afrika ülkelerinden 400’ü aşkın DHL Express çalışanı, İstanbul’da düzenlenen DHL Express Yılın Çalışanı etkinliğinde bir araya geldi. Şirketin temel değerleri olan “Hız, Tutku, Yapabilirim ve İlk Seferde Doğru İş”i en iyi şekilde temsil eden yüksek performanslı “Süperstarlar”ı onurlandırmak amacıyla organize edilen dört günlük etkinlik, başarı hikayeleriyle dolu ilham verici anlara sahne oldu. DHL Express’in insan odaklı yaklaşımının, sürdürülebilir kurumsal kültürünün ve takdir geleneğinin önemli bir parçası olan “Yılın Çalışanı” buluşması, “Interstellar” temasıyla İstanbul’da gerçekleştirildi. Avrupa ve bazı Afrika ülkelerinden 406 DHL Express çalışanı ile üst düzey yöneticilerin bir araya geldiği etkinlik, DHL’in çalışanlarını değerli görme ve çalışan odaklı kültür vizyonunu yansıttı. Yüksek performans gösteren ekip üyelerini ödüllendiren “Yılın Çalışanı” programı, şirketin değerler kültürünü güçlendirirken çalışan motivasyonunu da artırıyor. DHL’s Got Heart girişimi, çalışanların gönüllü olarak toplum için değer yarattığı projeleri ön plana çıkarıyor ve etkinlik sırasında DHL’s Got Heart kapsamında kayda değer başarı gösteren çalışanlar da ödüllendirildi. 2017 yılında “İyilik için birlikte hareket etmek” anlayışıyla başlatılan DHL’s Got Heart, küçük iyiliklerden büyük ölçekli sosyal sorumluluk projelerine kadar dünyanın dört bir yanında gönüllü çabalarla hayatlara dokunuyor ve anlamlı farklar yaratıyor. Her yıl pek çok çalışan, ilham verici hikayeleriyle programa başvuruyor. DHL Express, çalışanlarının gerçekleştirdiği her gönüllü faaliyete karşılık ilgili sivil toplum kuruluşlarına bağışta bulunarak bu çabaları destekliyor. Bölgesel kazanan olarak seçilen gönüllüler, “Yılın Çalışanı” Ödül Töreni’nde sahnede onurlandırılıyor ve destekledikleri STK’lara ek bağışlar yapılıyor. Dört günlük etkinlik boyunca, DHL Express çalışanları; wellbeing aktivitelerine, İstanbul kültür turuna, geleneksel yemek turuna ve mozaik lamba atölyesine katıldı. Çalışanlar ayrıca çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol aldı. DHL Express Global CEO’su John Pearson’ın İstanbul’daki kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerine bizzat katılımı, yönetim kararlılığının güçlü bir göstergesi oldu. Dezavantajlı gruplar için bisiklet ve tekerlekli sandalye montajına aktif olarak katılan Pearson, “İnsanları Birleştirmek, Yaşamları İyileştirmek” şirket felsefesini pekiştirerek liderliğin hem çalışanlara hem de topluluklara ilham verdiğini ortaya koydu.