Kırık Sandalyede Psikolojik Güvenlik Olur mu?

Bir kavramın kurumlar arasında bu kadar hızlı yayılması genellikle ya çok iyi anlaşıldığını ya da hiç anlaşılmadığını gösterir. Psikolojik güvenlik de tam bu ikilemin ortasında. Son aylarda nereye dönsem, bu kelimeleri görüyorum: kurum değer setlerinde, liderlik eğitimlerinde, performans sistemlerinin yeni mottolarında. Konuşması kolay, ölçmesi zor, uygulaması ise niyet ister. Çünkü psikolojik güvenlik yalnızca bir sunum slaydı değil; bir kurumun iç sesidir. Herkesin duyduğunu sandığı ama çoğu zaman kimsenin gerçekten duymadığı bir şey.

Bugün birçok çalışan, “psikolojik güvenlik var mı?” sorusunu açıkça yanıtlayamıyor. Çünkü sorun da burada başlıyor: yokluğu da sessizlikle örtülüyor. Eğer toplantıda herkes aynı fikirde gibi görünüyorsa, bu her şeyin mükemmel gittiği anlamına gelmez. Bu, birilerinin konuşmaktan vazgeçtiği anlamına gelebilir.

Eğer ekip arkadaşına ya da yöneticisine karşı “yanlış anlaşılmaktan” korkuyorsa bir çalışan, orada güven değil, ihtiyat vardır. Hataların üstü örtülüyor, farklı bakış açıları “uyumsuzluk” gibi etiketleniyorsa; evet, kurumda bir tür güven var olabilir—ama bu, statükoyu koruyan bir güvenlik sistemidir. Yani risk aldırmayan, sadece uyumlandıran bir konfor alanı...

Psikolojik güvenlik; insanların kendilerini ifade ederken cesur değil, rahat hissettiği ortamlarda doğar. Cesaret gerektiren bir kültür varsa, orada güvenlik değil baskı vardır. “Fikrini söyleyebilirsin ama dikkatli ol” mesajı, açıkça söylenmese de atmosferde dolanıyorsa, çalışan zaten ne yapacağını bilir. Geri çekilir. Gözlemler. Susar. Ve sonra bir gün sessizce gider.

Aslında psikolojik güvenlik, yalnızca İK’nın değil, kurumun tüm damarlarına yayılan bir refleks meselesidir. Bu refleksler güçlü değilse, en şık değer bildirgeleri bile çalışanları ikna edemez. Güvenli hissetmenin KPI’sı yok belki, ama yokluğu en hızlı hissedilen şeylerden biri. Bu yüzden belki de bu yaz, rehaveti fırsat bilip kendimize şu soruyu sormak için iyi bir zamandır: Kurumumuzda gerçekten psikolojik güvenlik var mı, yoksa bu kavramı sadece iyi göründüğü için mi sahipleniyoruz?

Eylül ayında gerçekleştireceğimiz HumanShift: Psikolojik Güvenlik Zirvesi’nde, işte tam da bu soruların izini sürmeye devam edeceğiz. Kurumların sessiz ama yaygın bir gerçeği haline gelen “Kırık Sandalye Sendromu”nu masaya yatıracağız; yani çalışanların her an yerinden olma, gözden düşme ya da dışlanma kaygısıyla yaşadığı o görünmeyen kurumsal tedirginliği. Psikolojik güvenliğin sadece bir niyet değil, bir yapı ve kültür meselesi olduğunu birlikte tartışacağız. Çünkü bazen bir kurumun güvenli olup olmadığını anlamak için, çalışanlarının oturduğu sandalyelere bakmak yeterlidir: Rahatlar mı, yoksa düşecekmiş gibi mi hissediyorlar?

 

Gülcan Çağlar Çalışkan
Genel Yayın Yönetmeni 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)