Eğitimde Yaratıcılık ve Öngörü Kazanımı
Birey ve organizasyon açısından bakıldığında yaratıcılık, mevcut bilgilerinden ve deneyimlerinden yeni bilgiler üreterek yeni bileşimlere ulaşmak anlamına gelmektedir. Yenilik ve özgünlük kendi objektiflerinden değil, insanlık ve toplum bilgisine yaptığı katkılarla değerlendirilmektedir.
Günümüzde, bilgi çağının en önemli iki kavramı yaratıcılık ve gelecek hakkında öngörü kazanımı oldu. Askerlikte, siyasette, teknolojide, bilimde ve gündelik hayatımızda ciddi bir yer aldı. Tarım ve sanayi devriminin yerini bilgiye bırakması yepyeni açılımları gündemimize taşıdı.
Klasik gerçeklik yanında sanal gerçeklik, hayallerin düşünceye, düşüncenin tasarıma, tasarımın ürüne dönüşmesini hızlandırdı. Artık sezgilere dayanan ve akılda tasarlanan bir ürünü sanallaştırmak son derece kolay.
Yaratıcı düşünce nasıl gelişiyor?
Yaratıcılık parametrelerinin geliştirilmesi kişinin eğitimi ile doğrudan bağıntılıdır. Geleceği öngörmek, dünü ve bugünü anlamakla doğru orantılıdır. Çünkü, geleceğin potansiyeli dünkü ve bugünkü olaylardan kaynaklanmaktadır. Yaratıcılığa giden yol ilişki kurmaktan geçmektedir. Problemleri ve eksiklikleri görme, fikir geliştirebilme, orijinallik oluşturma, mevcutları birleştirme, eylemlerin analizi ile yaratıcı düşünce çalışmaktadır. Bunun için alışılmış kalıplardan çıkmak, bilinenlerden bilinmeyenlere doğru arayış içinde olmayı gerekli kılar.
Eğitim sisteminde zihinsel güçleri ve yaratıcılığı teşvik edecek düzenlemelere ihtiyaç vardır. Eğitim sisteminin kurgusu eğiten ve eğitilen açısından değerlendirilmelidir. Eğitimin yönetimi ve içeriği henüz aktif düşünmeyi sağlayacak, kalıplaşmış duvarların ötesine ulaşabilecek kapsamda değildir. Çünkü henüz “öğrenme odaklı” sistemler kurulamamıştır. Yaratıcı düşünceyi ancak öğrenme merkezli eğitim üretebilir.
Yaratıcılık Neler İle İlişkilidir?
Yaratıcılık düşünmeyi öğrenmeyle başlar. Dolayısıyla, düşüncenin önündeki engellerin kalkması gerekir. Bu bağlamda; yaratıcılıkla ilgili çok temel faktörler aşağıda sıralanmıştır.
- Düşündüklerini ifade edebilme, dili iyi kullanabilme ve kelime zenginliği,
- Çağrışım hızı, hızlı anlama ve anlam çıkarma,
- Fikir üretme, var olan ya da olmayan gereksinimleri karşılamak için düşünce üretme,
- Çoklu becerilere sahip olma, değişik alanlarda yeteneklerini kullanabilme ve farklı ortamlara uyum sağlayabilme,
- Değişimleri ve riskleri kendi lehine çevirebilme,
- Problem çözme, karşılaşılan sorunları ve boşlukları görme,
- Fikirler ve olaylar arasında ilişki kurabilme,
- Kalıplardan sıyrılıp, verileri gözleyip özgürce ve esnek bakabilme,
Problemler bazen geleneksel yöntemlerle çözülebilir görünür. Fakat bu yöntemler her zaman geçerli olmayabilir. Tıpkı, Newton’un “mg” formülünden Einstein’ın “mc2” ye geçişi gibi. Mevcut hipotezleri ve tanımları yeniden ele alıp, eski açıklamalarını bir kenara bırakıp nesneleri ya da parçalarını yeni şekiller içinde görmek de ayrıca büyük önem taşır. Bu anlamda eğitmenler ciddi roller üslenirler.
Yaratıcılığı Kolaylaştıran Eğitmen Özellikleri
Katılımcıları özgür düşünceye teşvik etme, katılımcılara iyi bir model olma, heyecan verme, demokratik davranma, ödüllendirebilme, sürekli okuma, ikili ilişkide kolay iletişim kurabilme olarak özetlenebilir.
Yaratıcılığı Engelleyen Eğitmen Özellikleri
Katılımcının cesaretini kırma, güvensizlik, aşırı eleştiri, davranışlarında istikrarsızlık, heyecanı olmayan, dogmatik ve katı, genelde yetersiz, iletişim kuramayan, sınıf dışında tartışma ve konuşmadan kaçınan davranışlar olarak sıralanabilir. Ayrıca, zayıf not vererek sonuçta yaratıcılığın öldürüldüğü de unutulmamalıdır.
Yaratıcılığın Diğer Engelleyicileri
Yaratıcılık algısal, duygusal ve kültürel bütünlüktür. Özellikle yetişkinlerde algılar ve duygular yaratıcılığı engelleyebilmektedir. Hata yapma korkusu, düşünmede esnekliğin olmayışı, ilk akla gelen görüşü hemen kabul etme, kısa sürede başarıya ulaşmak isteme, hayalcilikle geçekçiliği ayıramama, dil yetersizliği, yanlış ve eksik bilgi, güvensizlik, belirsizlik, denetim korkusu, bir problemi çözme ve test etmede motivasyon eksikliği, başladığı işi bitirememe, sınav baskısı sorun olabilmektedir.
Sınavlar Yaratıcı Düşünceyi Engelliyor
Yaratıcılığın sınırlanması özgürlüğün sınırlanmasından farklı değildir. Kişinin ifade özgürlüğünü, yaşama sevincini baskı altına aldığından şiddetli bir gerginlik ve çöküntüye de neden olabilmektedir. Bugün toplumdaki gerginliğe karşı direnmenin en iyi yolunun yaratıcılığının önünün açılması olduğu görülmektedir.
Bireyin yaratıcı yeteneği gelişmemişse zihinsel olarak da işlevini yerine getiremez.
Öğrenicinin bağımsızlığını, araştırıcılığını, kendine güvenini, merakını, ifade edişini sınırlayan her şey yaratıcılığın önünde engeldir. Ayrıca eğitim sistemindeki bazı komponentler ve faktörlerin etkileri de böyledir. Öğrenicinin başarısını belirleyen kriterlerin neler olduğu üzerinde, artık, dikkatle durulmalıdır.
Okuma, eleştirme, araştırma, etkileşim, sorgulama, vizyoner düşünceye sahip olma, uygulamaya alma, öğrenmenin ve başarının alt başlıklarını oluşturmaktadır. O halde bu başarı kriterleri nasıl ölçülecektir? Bütün öğrenme çabaları “başarı notuna” yani “sınava” endekslidir. Böylece öğrenicinin önüne yüzeysel bir hedef koyulmaktadır. Bu yapay hedef, öğrenicinin çabaları için bir ölçüt olmakta ve tek problem “yüksek başarı notunun” nasıl elde edileceği noktasında kilitlenmektedir.
Sınavların sonucunda çıkan etkiler daha da vahimdir. Genç hayatlar sınavlara göre değerlendirilerek hedeflerini belirlemekteler. En objektif testler, alışkanlık haline dönüşen sınırlı bir çalışma biçiminin yerleşmesine neden olmaktadır.
Sınavlar tamamen ders materyallerinden hazırlanmakta ve tek doğru yanıtlı bir ölçme sistemi ile ölçülerek değerlendirilmektedir. Böylece sınırlar çizilmekte, sınırlar içinde kalmak alışkanlığa dönüşmektedir.
Yaratıcılığın ve üreticiliğin önünü açan “nedir? nasıl? neden? ne olmuştu? daha başka neler olabilir? vb sorularının cevaplarını araştırma alışkanlığı yok olmaktadır. Gözlem yapmak, verileri, bulguları, parametreleri kullanarak muhakeme yapmak ihmal edilmektedir. Eğitmen öğreniciye doğru cevapları söylemek yerine, düşünmeye yönlendirecek yaratıcı “prosesleri” geliştirebilir. Karşılaşılan problemlere karşı özgün çözümler üretmeye teşvik ederek sınırlar kaldırılabilir.
“B-Learning” Karma Öğrenmenin ölçülmesi ve Değerlendirilmesi
“Web” üzerinden eğitimlerin, yüzyüze eğitimler ve çalıştaylarla entegrasyonu ile yaratıcılığa katkısı yüksek bir kendi kendine öğrenme modeli geliştirilebilmektedir.
Web ortamı için iyi hazırlanmış bir içerik ile ölçülebilir ilgi, katkı, etkileşim ve bilgilenleme gözlenebilmektedir. Öğrenicinin açık uçlu sorulardaki katkısı, ders akışındaki sorulara verdiği yanıtlar, vaka çalışmalarındaki yorumları, simülasyonlardaki etkileşimleri, forumlardaki fikirleri değerlendirilebilmektedir. İlaveten ders sonunda yer alan “sınav” ile standart ölçme de yapılabilmektedir.
Öte yandan, sınıf ortamında yapılacak vaka ve proje çalışmaları ile ekip çalışmasına yatkınlık, üretkenlik ve yaratıcılık boyutları başarıya katılabilmektedir.
Bu bağlamda Zehra Eliçin (**) tarafından hazırlanmış bir form aşağıda verilmiştir. Dersin akışına göre parametreler eklenebilmekte ve değerleri değiştirilebilmektedir. Formdaki başarı notu “4” olup, başka bir değer de alınabilir. Formda işaret etmek istediğimiz husus, başarının belirlenmesinde sınavın rolüdür. Görüldüğü üzere; toplam performans, ders tamamlama, ekran izleme süreleri, çoktan seçmeli sorularda etkileşim, açık uçlu sorulardaki katkı, sınav, workshoplara katılım, forumlarda etkileşim kriterlerine göre performans değerlendirmesi yapılmaktadır.
Öncelikli olarak ders tamamlama (% 30) temel alınarak, sırasıyla, , ekran izleme süresi %10, sınav % 10, çoktan seçmeli soruları yanıtlama % 10 , açık uçlu sorulardaki katkı % 10, sınav % 10, workshopa katılım % 20, forumlardaki etkileşim % 10, kabul edilerek bir çok kurumda uygulanmıştır.
Yaratıcı Düşünceye Doğru
Yaratıcı düşünenler geleneksel eğitim programları içinde başarılı olamazlar. Einstein’ın başlangıçta orta düzeyde bir öğrenici olduğunu, Bill Gates’in üniversiteyi çok erken terk ettiğini biliyoruz.
Bireyin yaratıcılığı çocukluk ve gençlik döneminde olaylara, nesnelere ve olgulara ilişkin sorular sormaları, dış dünya ile kendi duygu ve düşüncelerinin etkileşimi ile gelişir ve ortaya çıkar. Yaratıcı bir zihin yapısına sahip kişiler orta yaş döneminde bu yeteneklerinin en olgun ürünlerini veririler. Yaratıcılık için kesin bir yaş sınırı yoktur.
Bireylerin çok boyutlu yaratıcı düşünmelerini sağlamak için buluş yolu açmak, araştırma soruşturma ve tam öğrenme stratejileri, güdümlü tartışma, örnek olay, uygulama yaptırma, küçük ve büyük grup tartışması, münazara, yaratıcı drama, gösterme, yaptırma, deney, gözlem, beyin fırtınası, problem çözme gibi teknikler kullanılabilir.
Çocukların neden sonuç arasındaki ilişkileri kurmaları için yeri ve zamanı gelince ipucu, dönüt, düzeltme gibi uyarıcılar verilmelidir.
Çocukların mantığa ters düşen bazı davranışları desteklenmeli, çok boyutlu düşünebilmeleri için değişik ve zengin uyarıcılar eğitim ortamında kullanılmalıdır. Bunun için beyin fırtınası, yaratıcı drama, arkası yarın türü oyunlar, tamamlamalı resimler öğrenme- öğretme durumlarında işe koşulmalıdır. Katılımcıların ilgileri problem üzerine çekilmelidir.
Bilgi eksiklikleri tamamlanıp giderilmeli, daha sonra soruna dönülmelidir. Çok boyutlu düşünme sağlamak için ilk akla gelen çözüm hemen kabul edilmemeli, başka yolları denenmelidir. Her çözüm önerisinin gerekçeleri aranmalı, bu tür denemeler bizzat öğrenici tarafından uygulamaya konulmalı, uygulamadaki yanlışlıklar, eksiklikler yine, bizzat öğrenici tarafından bulunmalı ve giderilip yeniden uygulanmalıdır. Bu durumda eğitmen yalnız yol göstermeli, yardım etmeli, kaynak olmalıdır.
Kültürümüzde bulunan ve yaratıcılığı engelleyen “aklın yolu birdir”, “o küçük aklınla bu işlere karışma”, “yuvarlak kafada sivri zeka”, “böyle gelmiş böyle gider” olumsuz söylemleri unutmak ve yeni nesillere öğretmemek gerekmektedir.
* Prof.Dr.İbrahim Kavrakoğlu
** Kavrakoğlu Consulting
Dr.Oya Torum
Kavrakoğlu Consulting - Eğitim Danışmanı