Çalışanlardan en çok esirgenen şey; özgürlük…
Geçtiğimiz günlerde düzenlediğimiz ‘Dijital İşyeri, Dijital Çalışanlar Zirvesi’nde söz alan konuşmacılarımız; dijitalleşmenin ne kadar ilerlerse ilerlesin ‘insan’ın önüne geçemeyeceğini ve dijital dönüşümün merkezine ‘insan’ı koymanın gerektiğine dikkat çekti. Evet, bizi makinelerden ve hayvanlardan ayıran eşsiz bir yeteneğimiz var: Hayal etme ve yaratma yeteneği. Peki, çalışanlara bu eşsiz yeteneğini kullanma fırsatı ne kadar veriyorsunuz? Çalışanlara tam potansiyellerini gerçekleştirmeleri, hayal etmeleri ve yeni bir şey yaratmaları için alan sağlıyor musunuz?
Daha da ileri gidersek, işyerinizdeki mekanizma bu eşsiz yeteneğe karşı çalışıyor olabilir mi? Dünyadaki tüm şirketler yetenek kıtlığı ile mücadele etmek için amansız bir rekabet içinde ama bu rekabet için harcadıkları enerji ve çaba ile sahip oldukları yeteneklerin bile bir kısmını koruyabiliyorlar. Ancak şu anda, iş gücünüzün büyük bölümü her an gemiyi terk etmeye hazır çünkü bunlar yaratma istekleri yerine getirilmemiş, hayal kırıklığına uğramış, sınırlandırılmış yetkinliklerle çalışan, şeffaf iletişim ve iyi muamele görmeyen insanlar…
Gizli önyargı. Dışlama. Yaş veya cinsiyet ayrımcılığı. Toksik çalışma ortamları. Bu kısıtlamalar ve engeller, çalışanların işlerinde en iyisini yapmalarını engeller ve onları, eşsiz yeteneklerini kullanma imkânı veren başka şirketlere iter.
Bu engeller sadece içerideki çalışanlar için değil, dışarıdaki yetenekler için de olumsuz bir işveren markası algısı yaratıyor. SHRM’ın araştırmasına göre, ABD’de çalışanların neredeyse yarısı yaşları nedeniyle haksız muamele gördüğünü söylüyor. Gizli önyargılar nedeniyle annelerin ve engellilerin işsiz kalma olasılığı iki kat daha artmış. Küçük suçlardan dolayı hapis yattıktan sonra serbest kalan insanların yaklaşık dörtte üçü bir yıldan uzun bir süredir işsiz… Malul ve gazilerin yüzde 50'sinden fazlası iş bulmakta zorlanıyor. Tablo gittikçe kötüleşiyor ve o müthiş çelişki iş hayatının tam ortasına düşüyor; bir taraftan çığ gibi büyüyen işsizler ordusu bir taraftan da şirketlerin sürekli yakındığı yetenek kıtlığı…
Kesin olan bir şey varsa; o da hem insanların hem şirketlerin işe ihtiyaçları olduğu… İnsan yoksa iş de yoktur. Şirketlerin artık daha cesur adımlarla iş gücü piyasasını bu girdaptan çıkarması gerekiyor. SHRM'ın bu araştırmadan sonra yayınladığı reklamda aynen şöyle yazıyor; “İş Size Karşı Çalıştığında – When Work Works Against You”... Reklamda önyargıların bireyleri “bir kutuya” nasıl hapsettiğini, çalışanların gerçek potansiyellerine ulaşmak için yeteneklerini geliştiremediği ve tabii ki katılım gösteremediklerini izliyorsunuz.
İK liderleri olarak, sizler bu önyargıları yıkacak, insanlara yeteneklerini kullanma imkânı verecek sorumluluğa ve ayrıcalığa sahipsiniz diye düşünüyorum. Aslında özgürlük sizin elinizde… İK liderleri, kurum kültürünün kıstaslarını belirleyerek ve tüm bu ‘insan’ın önüne koyulan engellerin üstesinden gelmek için bir plan yaparak daha yüksek başarı ve verimlilik için çalışanlara kendilerini keşfetme özgürlüğü sağlayacak yegâne isimlerdir.
Editör Notu: 2020’yi güzel umut ve dileklerle karşılamıştık ama kendisi aynı güzellikle bizi karşılamadı maalesef… Avustralya’daki büyük yangın, kapıya dayanan 3. Dünya Savaşı tehlikesi, yüreğimizi ezen Elazığ depremi ve dünyanın gelmiş geçmiş en büyük basketbol oyuncularından biri olan ‘Black Mamma’ Kobe Bryant’ın bir helikopter kazasında henüz 13 yaşında olan kızı Gigi ile hayatını kaybetmesi… Bazı insanlar yaptıkları işin ötesinde bir kimliğe sahiptir. Kobe de sadece ‘ün, başarı ve oyun’dan ibaret bir kişilik değildi. Kobe, kendi 17 yaşına yazdığı mektupta şunu yazan adamdı: “Ailenin lideri olmak üzere olduğunu anlaman gerekiyor ve bu kardeşlerin ve arkadaşların o zaman anlamasa da zor kararlar vermeyi de beraberinde getiriyor. Geleceklerine yatırım yap, sadece verme. Başarı ve etkini, onlara kendi hayallerini ve amaçlarını en iyi şekilde gerçekleştirebilecek fırsatı verecek şekilde kullan. Onları okullara, iş görüşmelerine sok ve kendi yollarında lider olmalarına yardımcı ol. Onları, seni bu noktaya getiren ve ileri taşıyan sıkı çalışma ve özveri seviyesine getir. Zaman ilerledikçe, onların bağımsız olarak büyüdüğünü ve kendi hayatlarında, kendi tutkuları olduğunu göreceksin ve bu da onlarla olan ilişkinin daha iyi olmasıyla sonuçlanacak.”
İyi okumalar,
Gülcan Çağlar Çalışkan
Genel Yayın Yönetmeni