Çalışanlar, sonuç odaklı takım çalışmasına yöneticilerine göre daha alışkındırlar
Catalyst’in geçmişi hakkında biraz bilgi verir misiniz, Catalyst ne zaman kuruldu?
Catalyst’i 1989 yılında birkaç yıl önce bir kazada kaybettiğim arkadaşım ve ortağım Martin Ruby ile birlikte İngiltere’de kurduk. O kadar başarılı olduk ki bir yıl içinde Beacon Broadcasting adında bir şirket bizi reddedemeyeceğimiz bir fiyata satın almak istedi ve biz de yönetimde kalmamız koşuluyla bu tekliflerini kabul ettik. Bundan sonra İngiltere’de ikinci ofisimizi açtık. 1992’de ben ve ortağım şirketi geri satın aldık ve ondan beri yolumuza bu şekilde devam etmekteyiz.
Kuruluşumuzdan 4 yıl kadar sonra 1993 CHA tarafından “Yılın En İyi Takım Etkinlikleri Şirketi” ödülünü aldık, ondan beri hemen her yıl bu ve buna benzer ödüller alıyoruz. 1997 yılında halen bulunduğumuz İngiltere’nin Kuzey Batısındaki Ruby Mill merkez ofisimize taşındık. 1998’de Washington DC Amerika’da, 2001 yılında Brisbane Avustralya’da, 2003 yılında da Dubai operasyonlarımız lisansörlük yoluyla devreye girdi.
İlk kurulduğundaki amacı ve altında yatan düşünce neydi ve bu zaman içinde günümüz iş dünyasının gereksinimlerine paralel olarak nasıl evrimleşti?
Catalyst’i kurmadan önce geleneksel takım oluşturma, fiziksel dayanıklılık ve yarışmacı rekabete dayanan, hani şu filmlerde de gördüğünüz her şeyi başaran atlet tipi dünyasının içinde çalışıyordum. Ben de o atlerden biriydim aslında ve dünya çapında azgın nehirlerde kayak (tek kişilik kano) yaparak National Geographic ve BBC için belgeseller çekiyordum o günlerde ama aynı zamanda bu tip komando parkuru diye tabir edilen ve hep belirli tiplerin yarışı kazanıp geri kalan yüzde doksanın döküldüğü etkinliklerin günümüz dünyasında ve toplumunda uygun olmadığını görüyordüm ve yeni bir şeyler yapmaya karar verdim.
Zor şartlar altında bulunmanın birey üzerindeki baskısını ve bunun takım dinamiklerine olan etkilerini kendi deneyimlerimden de biliyordum. Öte yandan modern yaşamın gereklerine uygun şekilde yaratıcı ve tehditkar olmayan yarışma ve görevlerin de sadece doğuştan bazı fiziksel meziyetlere sahip olanlar için değil kadın erkek herkes için oyunun kurallarının eşitlenmesi gerektiğini düşünmekte ve hissetmekteydim. O nedenle daha başladığımız ilk günden beri Catalyst’in yaklaşımı bu oldu ve insanları yaratıcılıkla eğlenceli bir ortamda yarıştırıp, fiziksel güce dayanan yarışma ve görevleri Reality TV şovlarına bıraktık.
Ana felsefemiz ve inancımız ise yaptığımız ne olursa olsun daha iyi yapılabilir ve daha iyi yapılmalıdır oldu. Müşterilerimiz için biz tamamen yenilikçi ve eşsiz motivasyonel etkinlikler, takım oluşturma oyunları ve takım geliştirme programlarını tasarlayıp uygulayarak onların bireysel insan gücünün, takımlarının, ve toplamda tüm işletmenin kalitesini ve performansını pekiştiriyor ve geliştiriyoruz. Kendimiz adına ise gayet dinamik ve başarılı bir şirket işletiyoruz. Burada yaratıcılık ve hayal gücü daima teşvik edilir, takımımızın her üyesi bütün tutkularını herkes gibi eşit olarak tatmin edebilir. Bu nedenle bizim Catalyst Global olarak hedefimiz en büyük değil ama kesinlikle en iyisi olmaktır.
Küresel olarak nerelerde varsınız ve müşteri kitleniz kimler?
Catalyst’in küresel operasyonları 5 kıtaya yayılmış olarak devam ediyor. Ülkeleri tek tek sıralamak gerekirse Avrupa’da başta İngiltere, sonra Fransa, Danimarka, Portekiz, İspanya, komşunuz Bulgaristan ve tabii ki Türkiye’de varız. Ayrıca Güney Afrika ile ondan ayrı tüm Orta Doğu’yu kapsayan Dubai merkezli bir lisansörümüz var. Brisbane merkezli Avustralya operasyonumuz mevcut, Güney Doğu Asya ile Hindistan ve Sri Lanka da yakın geçmişte çalışmalarına başladılar. Uzun süredir Amerika’da varız ve son olarak Brezilya’da da Catalyst etkinlikleri düzenlenmeye başlandı.
Müşterilerimizi genellikle “blue-chip” tabir edilen iş dünyasının yıldızı şirketler oluşturuyor. Sektörel olarak baktığımızda ise FMCG dediğimiz Hızlı Tüketici Ürünleri Grubu şirketler, İlaç Sanayi, Bilişim ve İletişim Teknolojisi şirketleri bizleri en çok tercih edenler arasında ilk sıralarda yer alıyorlar. Global websitemizde bizi tercih eden hemen hemen tüm şirketlerin listesi var.
Mare Motivasyon ile Türkiye pazarına girmeye nasıl karar verdiniz?
Mare Motivasyon ile süren ortaklığımızdan önce Türkiye’de farklı bir şirketle kısa süren başka bir tecrübemiz daha oldu ancak onların yapısı bizim için uygun değildi. Onların tek yapmak istedikleri şey insanları kiralık yatlara doldurup Akdeniz’de dolaştırmaktı. Biliyorum Türkçe ve İngilizce pek birbirine benzeyen lisanlar değildir ama biz o insanlarla aynı dili her iki lisanda da konuşamadık zira bizim bulunduğumuz pazar konusundaki düşünceleri bize uygun değildi.
Mare Motivasyon ile olan ilişkimiz ise çok daha simbiyotik bir ortaklık. Bu işe soyunmadan önce yıllarca profesyonel olarak yaratıcı sahne sanatları ve tiyatro ile uğraşmışlar o nedenle faaliyet alanlarını takım oyunları alanına doğru genişletmek için atmaları gereken adım aslında çok küçüktü. Bundan iki buçuk yıl önce Mare ile yüz yüze tanışmaya geldiğimde beni ikna etmeleri sadece bir saatlerini aldı. Ziyaretimin geri kalan günlerini birlikte Boğaz’da balık yiyip işlerimizi nasıl birlikte geliştirebiliriz diye konuşarak ve gayet yapıcı bir ortamda geçirmiştim.
Uygulattığınız etkinliklerin kurumsal kültüre ve işyerindeki uyumluluğa katkıları neler?
Bizim takım oluşturma etkinliklerimiz ve oyunlarımız zaten kendi kendilerini açıklayan etkinlikler; bunlara biz “Tavırları olan Yetişkinlere Oyunlar” diyoruz, yani sonuçta hepsi birer oyun ancak bu profesyonel yetişkinler oyunlara doğru tavır takınarak geldiğinde kendilerinden başka takım arkadaşlarına, çalıştıkları şirkete ve işlerine de yardımcı oluyor. Gitgide daha fazla ülkede bu oyunların pazarı gelişiyor, İngiltere başta olmak üzere portföyümüzdeki ülkelerin hepsinde şirketler farkına varıyorlar çalışanlarına sadece iyi bir maaş, sağlık sigortası ve/veya şirket arabası vermenin yetmediğini. İnsan gücünüzün kalbini ve zihnini kazanmanız gerektiği yavaş yavaş yayılıyor kurumların yönetici ve patron katlarında.
Tabii bunun uygulanabilmesi için kurum içinde de bir inanç ortamının var olması ya da oluşması gerek. Yaratıcılık da çok önemli ama bunun takım çalışmasıyla üretkenliğe çevrilmesi halinde kurumların istedikleri yöne gidebilmesini sağlayan araçlar harekete geçirilebiliyor. Şirketin nereye gitmek istediği yani büyük resim herkesce anlaşılmalı ve bu başarıldığında takımda yer alan herkes kendi üzerine düşen rolü oynamalıdır.
Kurumsal takım oluşturma etkinliklerinin getirdiği katma değer ve yatırımdan dönüşü şirketler nasıl ölçebiliyorlar?
Aklıma gelen en doğru ölçüm yöntemi doğal olarak kurum çalışanlarının ortalama hizmet süresi olurdu. İşten çıkan her bir çalışanın yerine yenisini koymak kaça mal oluyor? Eminim her şirket kendine göre buna bir fiyat verebilir.
“İnsanlar çalıştıkları kurum ortamında diğer insanlarla sadece isim olarak değil insan olarak bir bağ kurabildiklerinde üretkenlik ve uyum artıyor. Biz bunu sağlamalarına yardımcı oluyoruz ve işe de yarıyor.”
Biliyorum portföyümüzde görünenlerin hepsi çok parlak ve başarılı şirketler ve biz sadece başarılı şirketler ile çalışıyoruz. Bu her iki tarafın da şansı olsa gerek. Mesela 1989 yılında Catalyst’i ilk kurduğumuzda Microsoft İngiltere’yi müşterimiz olması için ikna etmiştim bizimle çalışmaya. O zamanlar sadece 23 kişi çalışıyordu. Birlikte büyüdük geliştik bu günlere geldik.
Şirket üst düzeyi veya yöneticileri ile etkinlik katılımcılarından ne gibi geri bildirimler alıyorsunuz aktiviteler sonrasında?
İnanın bana her etkinliğe katıldığımda duyduğum şeylerin en başında gelen cümle ‘ne kadar rahatladıkları’’ olmuştur; çünkü her şeyden önce yaptırdığımız, yaptıkları şeyler onları çalışma arkadaşlarının önünde aptal durumuna düşürmemiştir, utanmalarını, sıkılmalarını gerektirecek hiçbir şey yaşamamışlardır.
Bundan başka, en çok hoşuma giden de grup halinde birşey başarmış olmalarına hayret etmeleridir çünkü başta verilen sürede bunun asla başarılamayacağını düşünmüşlerdir ve birbirlerine takılmış şaka yapmışlardır oyunlar başlamadan önce ama tersi çıkmıştır ve mutlu olmuşlardır bunu dile getirirler oyun sonrasında. Yarattığımız etki hızlı ve güçlü bir mesaj içeriyor. Toplantı ve konferansın gündemine bomba gibi düşüyor; her seferinde...
Yaratıcılığın, inisiyatif alma ve kullanmanın bazı işletmelerde karmaşaya yol açtığı da öne sürülmekte. Sizin bu konudaki görüşleriniz neler ve kurumsal bir ortam içinde yaratıcılık ile disiplin arasında sürdürülebilir bir dengeyi elde etmenin sırları nelerdir?
Kanımca inisiyatifin olmadığı yerde büyüme, gelişme olmaz ya da çok güdük kalır. İnisiyatif tabandan tepeye gelir tepeden tabana değil. Üst düzey yöneticilerin takım gelişimi konusunda ne kadar az bilgi sahibi olduklarını görmek beni hep hayrete düşürmüşdür, öte yandan çalışanlar sonuç odaklı takım çalışması konusuna yöneticilerine göre daha alışkındırlar. Yöneticilerin de öğrenecek çok şeyleri olabilir bizim uygulattıklarımızın içinde; işletme master’ında bunları öğretmiyorlar, inanın bana.Bizim ilgi ve çalışma alanımız bireyler arasında yaşanan iletişim sorunları. Nöro-linguistik programlama ve duygusal zeka gibi alanlardaki çalışmalar bu gibi sorunlarda çok yardımcı oluyor ama biz bunları içinde yaşatarak göstererek kendi kendilerine örneklemeler yaratarak gösteriyor ve çözdürüyoruz. Teoriyi ders kitabından çıkarıp hayata geçiriyoruz ve dolayısıyla kurumsal yaşamın içine sokuyoruz.
Kurumsal strateji ve kazanma kültürü yaratma ve bunu sürdürme konusunda motivasyon ile yaratıcı takım çalışmasını nerede konumlandırırsınız?
Kazanan kültürler çoğunlukla tepeden tabana doğru hareket eder. Çalışanların yukarıdan aldıkları direktiflere verdikleri olumlu tepkiler ölçüsünde bunlar ortada birleşir ve kazanan kurum kültürü ortaya çıkar. Tabii burada devreye girmesi gereken olgu bu direktiflerin yani yönlendirmenin hangi şartlar altında yapıldığıdır. Sürdürülebilir bir kazanan kültür için takım çalışması, bu takımların motivasyonu ve bunların yaratıcılıkla yoğrulması gereklidir.
Çoğu şirket çalışanlarına onlardan beklentilerini net olarak açıklama konusunda sorunlar yaşıyor, bu nedenle liderler de takımlarındaki bireylere inisiyatiflerini açıklamak ve bunları uygulamaları için onlara uygun ortam yaratmak için çok uğraşmak zorunda kalıyor. Yaratıcı takım çalışmaları bu sorunlara yardım ediyor mu?
İşte size bizlerin devreye girdiği bir sorun daha; şirketlerin bu konuda kullanabileceği bir aracız biz, ancak bizi ne için kullandıklarını da bilmeleri gerekiyor. Çok farklı çalışma kültürlerinden gelen ve yıllar yılı edindiğimiz tecrübelerden yola çıkarak hazırlanıp yapılandırılmış takım oyunları etkinliklerimiz bu sorunlar göz önünde bulundurularak hazırlandı.
Küresel krizden siz de etkilendiniz mi ve buna göre tekrar yapılanmaya veya geliştirmeye giderek kendinizi tekrar konumlandırma gereğini hissettiniz mi?
Evet, evet, ve tekrar evet. Aslında biliyorduk, farkındaydık, geldiğini görüyorduk. Bizim bulunduğumuz konum tam da pastanın üzerine dekor olsun diye konulan kiraza benziyor. İlk kısıntı yapılan şey takım çalışması ve motivasyonel etkinliklerdir. Ardından yıllık konferanslar, toplantılar gelir sonra da şirketin başı iyice derde girer! Bunu daha önce de yaşamıştık ama en önce toparlanan da biz olacağız, çünkü krizde moralleri bozulmuş bir şirketi yeniden ayağa kaldırıp çalışanları tekrar hedefe odaklandırmak için epey bir çaba gerekiyor. Dediğim gibi, biz buradayız...
Küresel olarak yaraları sarma döneminde veya sürecinde Catalyst kendini nerede konumlandırıyor ve bu süreçte müşterilerinize önerdiğiniz motivasyonel araçlar nelerdir?
Krizin başladığı andan bu yana bir yılı aşkın süredir yaptığımız etkinliklerde dünya genelinde kısa ihbar süreleriyle ve çok daha düşük bütçelerle çalışmak zorunda kaldık. Oyunlarımızı yok pahasına da uygulayamayız çünkü değişen pazar koşullarına ve maliyetlere karşı güçlü kalmak zorundayız. Bizim tasarladığımız ve uygulattığımız oyun ve etkinlikler çok sık kopya edilir veya edilmeye çalışılır diyelim, bu da pazarda lider olmanın getirdiği dezavantajlardan biridir.
Catalyst’i 1989 yılında birkaç yıl önce bir kazada kaybettiğim arkadaşım ve ortağım Martin Ruby ile birlikte İngiltere’de kurduk. O kadar başarılı olduk ki bir yıl içinde Beacon Broadcasting adında bir şirket bizi reddedemeyeceğimiz bir fiyata satın almak istedi ve biz de yönetimde kalmamız koşuluyla bu tekliflerini kabul ettik. Bundan sonra İngiltere’de ikinci ofisimizi açtık. 1992’de ben ve ortağım şirketi geri satın aldık ve ondan beri yolumuza bu şekilde devam etmekteyiz.
Kuruluşumuzdan 4 yıl kadar sonra 1993 CHA tarafından “Yılın En İyi Takım Etkinlikleri Şirketi” ödülünü aldık, ondan beri hemen her yıl bu ve buna benzer ödüller alıyoruz. 1997 yılında halen bulunduğumuz İngiltere’nin Kuzey Batısındaki Ruby Mill merkez ofisimize taşındık. 1998’de Washington DC Amerika’da, 2001 yılında Brisbane Avustralya’da, 2003 yılında da Dubai operasyonlarımız lisansörlük yoluyla devreye girdi.
İlk kurulduğundaki amacı ve altında yatan düşünce neydi ve bu zaman içinde günümüz iş dünyasının gereksinimlerine paralel olarak nasıl evrimleşti?
Catalyst’i kurmadan önce geleneksel takım oluşturma, fiziksel dayanıklılık ve yarışmacı rekabete dayanan, hani şu filmlerde de gördüğünüz her şeyi başaran atlet tipi dünyasının içinde çalışıyordum. Ben de o atlerden biriydim aslında ve dünya çapında azgın nehirlerde kayak (tek kişilik kano) yaparak National Geographic ve BBC için belgeseller çekiyordum o günlerde ama aynı zamanda bu tip komando parkuru diye tabir edilen ve hep belirli tiplerin yarışı kazanıp geri kalan yüzde doksanın döküldüğü etkinliklerin günümüz dünyasında ve toplumunda uygun olmadığını görüyordüm ve yeni bir şeyler yapmaya karar verdim.
Zor şartlar altında bulunmanın birey üzerindeki baskısını ve bunun takım dinamiklerine olan etkilerini kendi deneyimlerimden de biliyordum. Öte yandan modern yaşamın gereklerine uygun şekilde yaratıcı ve tehditkar olmayan yarışma ve görevlerin de sadece doğuştan bazı fiziksel meziyetlere sahip olanlar için değil kadın erkek herkes için oyunun kurallarının eşitlenmesi gerektiğini düşünmekte ve hissetmekteydim. O nedenle daha başladığımız ilk günden beri Catalyst’in yaklaşımı bu oldu ve insanları yaratıcılıkla eğlenceli bir ortamda yarıştırıp, fiziksel güce dayanan yarışma ve görevleri Reality TV şovlarına bıraktık.
Ana felsefemiz ve inancımız ise yaptığımız ne olursa olsun daha iyi yapılabilir ve daha iyi yapılmalıdır oldu. Müşterilerimiz için biz tamamen yenilikçi ve eşsiz motivasyonel etkinlikler, takım oluşturma oyunları ve takım geliştirme programlarını tasarlayıp uygulayarak onların bireysel insan gücünün, takımlarının, ve toplamda tüm işletmenin kalitesini ve performansını pekiştiriyor ve geliştiriyoruz. Kendimiz adına ise gayet dinamik ve başarılı bir şirket işletiyoruz. Burada yaratıcılık ve hayal gücü daima teşvik edilir, takımımızın her üyesi bütün tutkularını herkes gibi eşit olarak tatmin edebilir. Bu nedenle bizim Catalyst Global olarak hedefimiz en büyük değil ama kesinlikle en iyisi olmaktır.
Küresel olarak nerelerde varsınız ve müşteri kitleniz kimler?
Catalyst’in küresel operasyonları 5 kıtaya yayılmış olarak devam ediyor. Ülkeleri tek tek sıralamak gerekirse Avrupa’da başta İngiltere, sonra Fransa, Danimarka, Portekiz, İspanya, komşunuz Bulgaristan ve tabii ki Türkiye’de varız. Ayrıca Güney Afrika ile ondan ayrı tüm Orta Doğu’yu kapsayan Dubai merkezli bir lisansörümüz var. Brisbane merkezli Avustralya operasyonumuz mevcut, Güney Doğu Asya ile Hindistan ve Sri Lanka da yakın geçmişte çalışmalarına başladılar. Uzun süredir Amerika’da varız ve son olarak Brezilya’da da Catalyst etkinlikleri düzenlenmeye başlandı.
Müşterilerimizi genellikle “blue-chip” tabir edilen iş dünyasının yıldızı şirketler oluşturuyor. Sektörel olarak baktığımızda ise FMCG dediğimiz Hızlı Tüketici Ürünleri Grubu şirketler, İlaç Sanayi, Bilişim ve İletişim Teknolojisi şirketleri bizleri en çok tercih edenler arasında ilk sıralarda yer alıyorlar. Global websitemizde bizi tercih eden hemen hemen tüm şirketlerin listesi var.
Mare Motivasyon ile Türkiye pazarına girmeye nasıl karar verdiniz?
Mare Motivasyon ile süren ortaklığımızdan önce Türkiye’de farklı bir şirketle kısa süren başka bir tecrübemiz daha oldu ancak onların yapısı bizim için uygun değildi. Onların tek yapmak istedikleri şey insanları kiralık yatlara doldurup Akdeniz’de dolaştırmaktı. Biliyorum Türkçe ve İngilizce pek birbirine benzeyen lisanlar değildir ama biz o insanlarla aynı dili her iki lisanda da konuşamadık zira bizim bulunduğumuz pazar konusundaki düşünceleri bize uygun değildi.
Mare Motivasyon ile olan ilişkimiz ise çok daha simbiyotik bir ortaklık. Bu işe soyunmadan önce yıllarca profesyonel olarak yaratıcı sahne sanatları ve tiyatro ile uğraşmışlar o nedenle faaliyet alanlarını takım oyunları alanına doğru genişletmek için atmaları gereken adım aslında çok küçüktü. Bundan iki buçuk yıl önce Mare ile yüz yüze tanışmaya geldiğimde beni ikna etmeleri sadece bir saatlerini aldı. Ziyaretimin geri kalan günlerini birlikte Boğaz’da balık yiyip işlerimizi nasıl birlikte geliştirebiliriz diye konuşarak ve gayet yapıcı bir ortamda geçirmiştim.
Uygulattığınız etkinliklerin kurumsal kültüre ve işyerindeki uyumluluğa katkıları neler?
Bizim takım oluşturma etkinliklerimiz ve oyunlarımız zaten kendi kendilerini açıklayan etkinlikler; bunlara biz “Tavırları olan Yetişkinlere Oyunlar” diyoruz, yani sonuçta hepsi birer oyun ancak bu profesyonel yetişkinler oyunlara doğru tavır takınarak geldiğinde kendilerinden başka takım arkadaşlarına, çalıştıkları şirkete ve işlerine de yardımcı oluyor. Gitgide daha fazla ülkede bu oyunların pazarı gelişiyor, İngiltere başta olmak üzere portföyümüzdeki ülkelerin hepsinde şirketler farkına varıyorlar çalışanlarına sadece iyi bir maaş, sağlık sigortası ve/veya şirket arabası vermenin yetmediğini. İnsan gücünüzün kalbini ve zihnini kazanmanız gerektiği yavaş yavaş yayılıyor kurumların yönetici ve patron katlarında.
Tabii bunun uygulanabilmesi için kurum içinde de bir inanç ortamının var olması ya da oluşması gerek. Yaratıcılık da çok önemli ama bunun takım çalışmasıyla üretkenliğe çevrilmesi halinde kurumların istedikleri yöne gidebilmesini sağlayan araçlar harekete geçirilebiliyor. Şirketin nereye gitmek istediği yani büyük resim herkesce anlaşılmalı ve bu başarıldığında takımda yer alan herkes kendi üzerine düşen rolü oynamalıdır.
Kurumsal takım oluşturma etkinliklerinin getirdiği katma değer ve yatırımdan dönüşü şirketler nasıl ölçebiliyorlar?
Aklıma gelen en doğru ölçüm yöntemi doğal olarak kurum çalışanlarının ortalama hizmet süresi olurdu. İşten çıkan her bir çalışanın yerine yenisini koymak kaça mal oluyor? Eminim her şirket kendine göre buna bir fiyat verebilir.
“İnsanlar çalıştıkları kurum ortamında diğer insanlarla sadece isim olarak değil insan olarak bir bağ kurabildiklerinde üretkenlik ve uyum artıyor. Biz bunu sağlamalarına yardımcı oluyoruz ve işe de yarıyor.”
Biliyorum portföyümüzde görünenlerin hepsi çok parlak ve başarılı şirketler ve biz sadece başarılı şirketler ile çalışıyoruz. Bu her iki tarafın da şansı olsa gerek. Mesela 1989 yılında Catalyst’i ilk kurduğumuzda Microsoft İngiltere’yi müşterimiz olması için ikna etmiştim bizimle çalışmaya. O zamanlar sadece 23 kişi çalışıyordu. Birlikte büyüdük geliştik bu günlere geldik.
Şirket üst düzeyi veya yöneticileri ile etkinlik katılımcılarından ne gibi geri bildirimler alıyorsunuz aktiviteler sonrasında?
İnanın bana her etkinliğe katıldığımda duyduğum şeylerin en başında gelen cümle ‘ne kadar rahatladıkları’’ olmuştur; çünkü her şeyden önce yaptırdığımız, yaptıkları şeyler onları çalışma arkadaşlarının önünde aptal durumuna düşürmemiştir, utanmalarını, sıkılmalarını gerektirecek hiçbir şey yaşamamışlardır.
Bundan başka, en çok hoşuma giden de grup halinde birşey başarmış olmalarına hayret etmeleridir çünkü başta verilen sürede bunun asla başarılamayacağını düşünmüşlerdir ve birbirlerine takılmış şaka yapmışlardır oyunlar başlamadan önce ama tersi çıkmıştır ve mutlu olmuşlardır bunu dile getirirler oyun sonrasında. Yarattığımız etki hızlı ve güçlü bir mesaj içeriyor. Toplantı ve konferansın gündemine bomba gibi düşüyor; her seferinde...
Yaratıcılığın, inisiyatif alma ve kullanmanın bazı işletmelerde karmaşaya yol açtığı da öne sürülmekte. Sizin bu konudaki görüşleriniz neler ve kurumsal bir ortam içinde yaratıcılık ile disiplin arasında sürdürülebilir bir dengeyi elde etmenin sırları nelerdir?
Kanımca inisiyatifin olmadığı yerde büyüme, gelişme olmaz ya da çok güdük kalır. İnisiyatif tabandan tepeye gelir tepeden tabana değil. Üst düzey yöneticilerin takım gelişimi konusunda ne kadar az bilgi sahibi olduklarını görmek beni hep hayrete düşürmüşdür, öte yandan çalışanlar sonuç odaklı takım çalışması konusuna yöneticilerine göre daha alışkındırlar. Yöneticilerin de öğrenecek çok şeyleri olabilir bizim uygulattıklarımızın içinde; işletme master’ında bunları öğretmiyorlar, inanın bana.Bizim ilgi ve çalışma alanımız bireyler arasında yaşanan iletişim sorunları. Nöro-linguistik programlama ve duygusal zeka gibi alanlardaki çalışmalar bu gibi sorunlarda çok yardımcı oluyor ama biz bunları içinde yaşatarak göstererek kendi kendilerine örneklemeler yaratarak gösteriyor ve çözdürüyoruz. Teoriyi ders kitabından çıkarıp hayata geçiriyoruz ve dolayısıyla kurumsal yaşamın içine sokuyoruz.
Kurumsal strateji ve kazanma kültürü yaratma ve bunu sürdürme konusunda motivasyon ile yaratıcı takım çalışmasını nerede konumlandırırsınız?
Kazanan kültürler çoğunlukla tepeden tabana doğru hareket eder. Çalışanların yukarıdan aldıkları direktiflere verdikleri olumlu tepkiler ölçüsünde bunlar ortada birleşir ve kazanan kurum kültürü ortaya çıkar. Tabii burada devreye girmesi gereken olgu bu direktiflerin yani yönlendirmenin hangi şartlar altında yapıldığıdır. Sürdürülebilir bir kazanan kültür için takım çalışması, bu takımların motivasyonu ve bunların yaratıcılıkla yoğrulması gereklidir.
Çoğu şirket çalışanlarına onlardan beklentilerini net olarak açıklama konusunda sorunlar yaşıyor, bu nedenle liderler de takımlarındaki bireylere inisiyatiflerini açıklamak ve bunları uygulamaları için onlara uygun ortam yaratmak için çok uğraşmak zorunda kalıyor. Yaratıcı takım çalışmaları bu sorunlara yardım ediyor mu?
İşte size bizlerin devreye girdiği bir sorun daha; şirketlerin bu konuda kullanabileceği bir aracız biz, ancak bizi ne için kullandıklarını da bilmeleri gerekiyor. Çok farklı çalışma kültürlerinden gelen ve yıllar yılı edindiğimiz tecrübelerden yola çıkarak hazırlanıp yapılandırılmış takım oyunları etkinliklerimiz bu sorunlar göz önünde bulundurularak hazırlandı.
Küresel krizden siz de etkilendiniz mi ve buna göre tekrar yapılanmaya veya geliştirmeye giderek kendinizi tekrar konumlandırma gereğini hissettiniz mi?
Evet, evet, ve tekrar evet. Aslında biliyorduk, farkındaydık, geldiğini görüyorduk. Bizim bulunduğumuz konum tam da pastanın üzerine dekor olsun diye konulan kiraza benziyor. İlk kısıntı yapılan şey takım çalışması ve motivasyonel etkinliklerdir. Ardından yıllık konferanslar, toplantılar gelir sonra da şirketin başı iyice derde girer! Bunu daha önce de yaşamıştık ama en önce toparlanan da biz olacağız, çünkü krizde moralleri bozulmuş bir şirketi yeniden ayağa kaldırıp çalışanları tekrar hedefe odaklandırmak için epey bir çaba gerekiyor. Dediğim gibi, biz buradayız...
Küresel olarak yaraları sarma döneminde veya sürecinde Catalyst kendini nerede konumlandırıyor ve bu süreçte müşterilerinize önerdiğiniz motivasyonel araçlar nelerdir?
Krizin başladığı andan bu yana bir yılı aşkın süredir yaptığımız etkinliklerde dünya genelinde kısa ihbar süreleriyle ve çok daha düşük bütçelerle çalışmak zorunda kaldık. Oyunlarımızı yok pahasına da uygulayamayız çünkü değişen pazar koşullarına ve maliyetlere karşı güçlü kalmak zorundayız. Bizim tasarladığımız ve uygulattığımız oyun ve etkinlikler çok sık kopya edilir veya edilmeye çalışılır diyelim, bu da pazarda lider olmanın getirdiği dezavantajlardan biridir.