Burası 24 saat hareketin bitmediği bir şehir gibi, geçmiş deneyimlerden yararlanmak ve hızlı karar alabilmek çok önemli”

 Burada, her gün yönetilen ana süreçler birbirinin aynı gibi görünmesine karşın;
her defasında yaşananlar farklı...
Hizmet alanların deneyimleri farklı... Çalışanların karşısına çıkan vakalar farklı...
“Deneyim, güvenlik, doğru bilgilendirme, hızlı karar alabilme”; çalışanlar açısından bakıldığında olmazsa olmaz, kilit önemdeki kelimeler burada...
Ve burası otoparkı, oteli, hastanesi, restoranları ile 24 saat hareketin sürdüğü bir şehir adeta...

İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’ndayız. İK Direktörü Ahmet Hakan Arslan ile bir araya gelerek, böylesi bir ortamda İK yönetiminin inceliklerinin neler olduğunu, hangi önceliklerin öne çıktığını konuşuyoruz. Bizimle yeni dönemdeki hedeflerini de paylaşan Arslan, deneyim paylaşımının çok büyük önem taşıdığı bu alanda, “buddy”lik sistemini oluşturmanın öncelikleri olduğunu belirtiyor.

Öncelikle bize, kaptanlığını yaptığınız Sabiha Gökçen Havalimanı İK yapılanmasını anlatır mısınız?

Toplamda 33 kişilik bir ekibiz. Bordro ve ücretlendirmeden sorumlu üç; işe alım, performans, yetenek yönetimi ve çalışanlarımıza yönelik motivasyonel aktivitelerden sorumlu dört arkadaşımız var. E-öğrenme ağırlıklı eğitimleri yönettiğimiz eğitim kısmından bir arkadaşımız sorumlu. En kalabalık olan idari işler fonksiyonumuz ise 24 kişiden oluşuyor.

Bu ekiple birlikte, 1500’e yakın çalışanımıza hizmet sunuyoruz.

Burada bir yeniden yapılanma süreci yaşandığını biliyoruz. Bunun öncesinde nasıl bir yapı vardı?

2008 yılına baktığımızda, havalimanı genelinde yaklaşık 3 bin personelin görev yaptığını, bunun da 2 bininin bizim şirketlerimizin bordrosunda olduğunu görüyoruz. Çünkü o dönemde havalimanında aklınıza gelen tüm alanları biz yönetiyorduk. Hatta o dönemde 250’yi aşkın görev tanımı çıkardığımızı hatırlıyorum.

Baştan beri yabancı ortaklarımız da vardı. Farklı kültürlerin tek bir potada eritilebilmesi ve herkesin aynı sonuca koşabilmesi çok önemliydi.

Sonrasında yeniden yapılanma dönemi, değişen ortaklık yapısı ile birlikte şu andaki yapımıza ulaştık. Farklı sektörlerde hizmet veren firmaların, kendi alanlarındaki işleri yapmak üzere havalimanına giriş yapmasıyla birlikte biz de temel işimize; kendi tarafımızdaki katma değeri yüksek işlere yöneldik. Bundan dolayı bordromuzdaki personel sayısı azalmış oldu ama havalimanında büyüyen iş potansiyeli ile havalimanı genelinde 10.000 çalışana ulaştı.
Biz de İK departmanını şimdiki yapılanmasına kavuşturduk.

Bir havalimanında İK yönetiminin incelikleri, farklı yönleri neler?

Herşeyden önce burası, otoparkıyla, sağlık hizmetiyle, oteliyle, restoranlarıyla, pek çok farklı hizmetin sunulduğu; 24 saat yaşayan bir şehir... Bir yolcu, arabasını otoparka park edip, bindiği uçağın kapıları kapanana kadar bizim ve havalimanında hizmet sağlayan kurumların çalışanlarının sunduğu hizmetlerden yararlanıyor. Burada güvenlik ve tam zamanında, doğru bilgilendirme, hızlı karar verebilme çalışanlar açısından çok önemli konular...

Öte yandan yaptığımız işlerin ana süreçleri aynı olmasına karşın, yaşananlar farklı... Burada her gün gerçekleşen uçuş sayısı kadar farklı vaka ve süreç söz konusu... Kimi uçuşta refakat edilmesi gereken çocuk yolcularımız olabiliyor, kimi zaman da bir uçakta arama yapmak gerekebiliyor bu durum tüm süreci değiştiriyor. Her yolcu, farklı bir deneyim anlamına geliyor... Dolayısıyla, çalışanlarımız her gün birbirinden farklı operasyonlar yürütüyor. Bu nedenle onların iş başında deneyim kazanması ve kıdemli çalışanlarımızın deneyimlerinden yararlanabilmesi çok önemli.

Şu anda İK ekibi olarak öncelikle üzerinde durduğunuz konular neler?

Havacılık, adaylar arasında cazibesi olan bir sektör. Pek çok kurum gibi biz de doğru profilleri kendimize çekebilmeyi hedefliyoruz. Bu süreç içinde, adaylarda gözlemlediğimiz bazı geliştirilecek yönleri gördükten sonra, havacılık sektöründe uzun süredir çalışan deneyimli arkadaşlarımızla, yeni mezun çalışanlarımızı bir araya getirmemiz gerektiği konusunda karara vardık. Şu andaki temel odak alanımız bu... “Buddy”lik sistemi oluşturarak, çift yönlü bir iletişim ve fayda sağlamayı amaçlıyoruz. Bu sayede hem yeni neslin geliştirmemizi önerdiği noktalara kulak vereceğiz, hem de deneyimlerin aşağı doğru yayılmasını sağlayacağız.

Bunun temel nedenlerinden biri, demin de söylediğim gibi buradaki operasyonun gerçek bir deneyim gerektirmesi... Örneğin o kadar çok regülasyon var ki, tüm bunları bir kişinin sıfırdan kısa bir zamanda öğrenebilmesi kolay değil. Burada deneyimlerin aktarılması devreye giriyor. Öte yandan, çalışanlarımızın iş başında öğrenmesi elbette bizler için önemli ama kimi zaman yıllarca çalıştıktan sonra bile önünüze hiç karşılaşmadığınız bir vakanın gelebildiğini de biliyoruz. Bu nedenle buddy’lik sisteminin gerçekten önemli faydalar getireceği inancındayız. 2015, bu konuya yöneldiğimiz bir yıl olacak.

Bunun yanısıra, hedeflerimizden biri de hazırlıklarını yaptığımız 360 derece performans sistemine geçebilmek... Bunu, bazı projelerde uygulamaya başladık: Kişinin kendini, karşısındakini ve bir üstünü değerlendirmesi söz konusu. Bu yapıyı biraz daha genele ve daha fazla kişinin kullandığı bir sisteme dönüştürmek istiyoruz. Kültüre önemli bir katkısının olacağı inancındayız.

Öte yandan, bu sene özellikle performans değerlendirme de web tabanlı sistemlere de geçmeye hazırlanıyoruz. Bu da bizim için önemli ve faydalı yeniliklerden biri olacak.

“YETENEK DİREKTÖRÜ OLMAYA HAZIRLANALIM”

Ahmet Hakan Arslan, 2009 yılının Haziran ayından beri İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda (önce Yönetim Geliştirme Müdürü) olarak görev yapıyor. Ancak bu görevi öncesinde de havacılığa yabancı olmadığını söylüyor. Havaş’ta Yalın Altı Sigma deneyimi bulunan Arslan, “Yine de o zaman havacılığın sadece yer hizmetleri bölümünü deneyimlemiştim. Buraya geldiğimde başka bir dünya olduğunu gördüm” diyor.

Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu olan, kısa bir girişimcilik deneyiminin ardından İK ile bir danışmanlık firmasında çalışırken tanışan ve Havaş’ın yanısıra Turkcell Global Bilgi’de stratejik planlama deneyimi kazanan Arslan ile kariyeri hakkında sohbet ederken, İK’nın bundan sonra hangi yöne gideceğine de geliyor söz... “Bence gelecekte İnsan Kaynakları’nın yerini Yetenek Yönetimi alacak” diyor Arslan: “Çünkü yetenek yönetiminin içerisine atfedilen tüm kavramlar aslında İK’nın mevcut tüm işlerini kapsıyor. Bir çalışanın bulunmasından şirkete bağlılığının sağlanmasına kadar tüm konular, sistematik olarak yetenek yönetiminin içinde... Dolayısıyla ileride İK Direktörlüğü kavramı yerini Yetenek Direktörlüğü’ne bırakabilir”. “İnsan Kaynakları alanında danışmanlık hizmeti veren frmalar içinde böyle bir açılım gerekli belki de...”

Arslan, tüm bunların yanı sıra bağlılığın da İK tarafındaki en zor alanlardan biri olduğunu, bu konudaki uygulamaların önümüzdeki dönemde de geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)