Bilgi Üniversitesi “sosyal ortam odaklı” yöneticiler yetiştiriyor
İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki MBA programları nasıl bir temele dayanarak tasarlanıyor?
Bilgi Üniversitesi olarak sadece MBA programları konusunda değil kültür ve yapı olarak da “sosyal ortam odaklı”yız. Öğrencileri yetiştirirken tarzımız; bu kişileri yaşadığı ya da yaşayacağı sosyal örüntülerden kopuk, izole bir yönetici tipolojisine göre eğitmeye dayanmıyor. Çünkü Türkiye’de pek çok sıkıntının bu izole yönetici tarzından kaynaklandığını biliyoruz. Bir dönem Türkiye’de sadece “highly executive” diye tabir edebileceğimiz çok iyi eğitim almış, pazarlamayı, finansı çok iyi bilen yöneticiler tercih ediliyordu. Ancak bu kişilerin yönetecekleri iş süreçlerinde bambaşka bir dil konuşuluyordu. Bu yöneticiler dağıtım kanalında satış noktaları ile karşı karşıya kaldığında bocalıyordu. Biz Bilgi Üniversitesi olarak yola çıkarken; gerçek yaşamın gerektirdiklerinden bu kadar kopuk bir yönetici tipini reddettik. Yaşanan krizlerle birlikte beyaz yakalıların yaşadığı sıkıntılar da ne kadar doğru bir yol seçtiğimizi gösterdi.
Seçtiğimiz bu “sosyal ortam odaklı yapı”; binalarımızın seçiminden ve dekorasyonundan, kültürümüze kadar her alana yansıyor. Dolayısıyla MBA programlarımızı da bu kültürden bağımsız tasarlamıyoruz. Kadrolarımızın oluşumundan ders seçimlerimize, derslerin içeriklerinden değerlendirme sistemlerimize kadar bu kültürü kucaklamayı amaçlıyor; Türkiye’nin gerçeklerinden kopuk olmayan ama aynı zamanda evrensel olanı da bilen öğrencileri yetiştirmeye gayret ediyoruz. Hedefimiz; vizyoner, karar verebilen, inisiyatif kullanabilen ve aynı zamanda esnek yöneticiler yaratmaya çalışıyoruz.
Bu arada şunu da belirtmek isterim: Biz MBA programında binlerce kişilik bir kitleye ulaşmaya çalışmıyoruz. Çünkü bize göre MBA kendi içerisinde biraz da sosyal bir örgüt gibi çalışıyor. İnsanların birbirini tanıması, ağlar kurması ve bu ağları kullanmaya başlaması gerek. Hedefimiz Türkiye’de en çok öğrenciyi alan MBA programını yaratmak değil; en çok başvuru alan MBA programını yaratmak… Buna da yavaş yavaş yaklaştığımıza inanıyorum.
Bilgi Üniversitesi’ndeki MBA programları hakkında bilgi verir misiniz?
Bilgi Üniversitesi’nde farklı ihtiyaçlara yanıt verebilecek şekilde tasarlanan üç farklı MBA programı gerçekleştiriyoruz. Bunlar; yeniden yapılanma sürecinde olan Executive MBA; daha jenerik bir program olan Bilgi MBA ve elektronik ortamda, web üzerinden değişik coğrafyalardan katılımı mümkün kılan e- MBA programları…
Bilgi MBA 8’i zorunlu, 7’si seçmeli olmak üzere 15 dersten oluşuyor. Öğrencilerimize toplam 40 seçmeli ders olanağı sunuyoruz. İsteyenler genel yönetim, danışmanlık, finans, pazarlama gibi alanlarda uzmanlaşabiliyorlar ya da herhangi bir kombinasyonda dersler alabiliyorlar. Çalışanların programı iş yaşamı ile birlikte götürmelerini özellikle tercih ettiğimiz için ve onlar da öğrendiklerinin yaşayarak daha çok netleşeceğine inandıkları için esnek bir yapımız var. Dolayısıyla her dönem 5 ders alarak 3 dönemde; yani 1,5 yılda mezun olabiliyor ya da programı 3 yıla kadar yayabiliyorlar.
MBA programlarımızı bilişim teknolojileri ile destekliyoruz. Tüm derslerin kendi web siteleri bulunuyor, ders notları elektronik ortama taşınıyor. Bir süre sonra bu teknolojiyi e – MBA programları için de kullanmaya karar verdik ve üç yıldır bu programı uyguluyoruz. Bugüne kadar toplam 45 mezun verdiğimiz e – MBA programının 35 ayrı şehirden 400 öğrencisi bulunuyor. e-MBA öğrencileri, Türkiye’nin neresinde olursa olsun istedikleri zaman bilgisayar başından eğitime katılıyor, sorular yönlendiriyor, sınavlara giriyor. Sadece final sınavı için İstanbul’a geliyorlar. Eğitimin başladığı ilk hafta ise sınıf içinde oryantasyon dönemini yaşıyorlar.
e- MBA programımız, kendi içinde bir başarı öyküsü haline geldi. Nitekim Dünya Bankası’nın davetlisi olarak başarılı bir e – Learning modeli olarak bu programı sunduk.
Gelelim Executive MBA programına… Bu programa katılmak isteyen adaylarda iş deneyimi koşulunu arıyoruz. Bizim için üç yıl “anlamlı” bir işte çalışmış olması; önemli projeler ve sorumluluklar almış olması gerekli. Bunları da mülakatlarda ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda öğrencilerimizin ortalama deneyim süresi 7 yıl idi. Dolayısıyla yaş ve kademeler de yüksekti. Ancak artık yaş ortalamasını daha aşağılarda tutmaya çalışıyoruz.
Executive MBA öğrencileri tüm dersleri aynı anda alamıyor. Dersleri bitirdikten sonra onunla ilişkili gerçek bir projeyi yapmalarını istiyoruz. En önemlisi de, karar almaya yönlendiriyoruz. Program; 18 dersi içeriyor ve hafta sonlarına yayılacak şekilde 2 yıl sürüyor. Ancak hafta içi de programlara, bilişim teknolojileri ile destek vereceğiz. Sanal ortamda birbirleriyle iş deneyimlerini paylaşmalarını sağlamak istiyoruz. Yeniden yapılanma süreci ile birlikte amacımız daha “Türkiye’li” bir program yaratmak olacak.
Programlarımızın en önemli özelliği; zorunlu derslerde bile, eğitmen olarak iş dünyasından, uygulamayı bilen kişilerden yararlanmamız… Örneğin finans dersinde bir banka müdürünün bu dersi vermesini her zaman tercih ediyoruz. Gerçekten derslere uyacak isimleri seçmeye gayret ediyoruz. İş yoğunluğu nedeniyle derslere katılamayan isimleri ise dersleri destekleyecek workshop ya da seminerlere davet edeceğiz.
Bu arada tüm programlarımızın akademik takvimle birlikte; ekim ayında başladığını da belirtmek isterim.
Executive MBA programı genel olarak hangi konuları içeriyor?
Tüm programlarda olması gerektiği gibi zorunlu ve temel oluşturacak bir takım derslerimiz var. Bunların arasında finans, bilanço analizi ve yönetim terminolojisi yer alıyor. Bunun yanı sıra kişisel gelişime yönelik derslerimiz bulunuyor. Finansa odaklanmak isteyen ve yüksek matematik gibi dersler almak isteyenler için bazı dersler var. Bunların yanı sıra yönetim danışmanlığı ya da kriz yönetimi gibi piyasa odaklı derslerimiz de bulunuyor. Bu yıl lojistik ve tedarik zinciri yönetimi gibi dersleri de programa dahil etmeyi planlıyoruz. Kısacası; toplamda 45 – 50 dersimiz var ve bunu yaklaşık 200 öğrencilik bir grup için açıyoruz. O dersi iyi verebilecek kadrolar oluşturduğumuza inandıkça da yeni ders açmaktan hiçbir zaman kaçınmıyoruz.
Bu arada özellikle belirtmek istediğim bir nokta var: Günümüzde bilgiye ulaşmak, geçmişle kıyaslandığında çok daha kolay. Bundan 10 yıl önce bir öğrencim yurtdışında yüksek lisans yapmak konusunda fikrimi sorduğunda “Vaktin ve kaynağın varsa mutlaka git” derdim. Çünkü o zamanlar bilginin kaynağı yurtdışındaydı. Şimdi ise, kaynağa ulaşmak çok kolay. Türkiye’de pek çok üniversitenin kütüphaneleri inanılmaz geniş. Biz de Bilgi Üniversitesi’nde öğrencilerimize bilgiye ulaşma şansını sonuna kadar sunuyoruz. Örneğin Harvard Business Review Dergisi’nin gelecek sayısı daha Amerika’da yayınlanmadan dijital ortama geçtiğinde bizim MBA öğrencilerimiz evden, Harvard’ın gelecek sayısına erişebiliyor. Dolayısıyla bu öğrenciye de öğretene de büyük bir avantaj kazandırıyor. Artık bilgi kaynağı sınırsız, öğretene daha az iş düşüyor. Dersleri verenleri ben artık “Bilgi trafikeri” olarak tanımlıyor, programlarımızı “öğrenen odaklı eğitim programları” diye adlandırıyorum. Dolayısıyla biz eğitim tarzımızı da o yöne doğru çekiyoruz. Evet, ilk başlarda yöntem öğretiyor, perspektif vermeye çalışıyoruz, ondan sonra küçük yönlendirmelerle insanları, neyi öğrenmek istiyorlarsa teşvik ediyoruz. Artık, eğitimi verenin yeri bu olmaya başladı. Biz de bunu programlarımıza yansıtıyoruz.
MBA programları, katılımcılara nasıl bir katkı sağlıyor?
Türkiye’de yaşanan krizler, katılımcılarımıza sağladığımız katkıyı rakamsal olarak ölçebilmek konusunda biraz karışıklık yarattı. Sektörel küçülmeler oldu, pek çok kişi kariyer patikasını değiştirmek zorunda kaldı. Daha da önemlisi uzun vadeli kariyer planları rafa kaldırıldı. Dolayısıyla biz katılımcılarımıza sağladığımız katkıların rakamsal ölçümünü yapamıyoruz. Ancak şunu biliyoruz ki; katılımcılara “transfer edilebilir beceriler” kazandırmaya çalıştığımız için bu becerilere sahip olan katılımcılarımız rekabette bir adım öne çıkabiliyorlar. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden alınan diplomanın böyle bir getirisi var. Ayrıca hem katılımcılarımızdan hem de çalıştıkları şirketlerden gelen geri bildirimlerin çok olumlu olmasından da MBA programlarımızın büyük katkılar sağladığını biliyoruz.
Türkiye’de ya da yurtdışında MBA yapmak isteyenlere ne gibi önerileriniz olacak?
İster Executive ister e – MBA olsun; bu tür programlara katılmak isteyen herkese ilk tavsiyem anlamlı bir diplomanın getirisinin farkında olması… Adaylar, alacakları diplomanın gerçekten bir kalite güvencesi olup olmayacağına net bir şekilde karar vermek zorunda. Çünkü MBA programları için ciddi zaman ve bütçeler ayrılıyor. Dolayısıyla seçim yaparken çok dikkat etmek, bu diplomanın sağlayacaklarına uzun vadeli bakmak gerek.
Adaylar kendi ihtiyaçlarını çok iyi saptamalı, hedefler belirlemeli. Bu hedeflere ulaşılmasını sağlayacak nitelikleri kazandırabilecek programlar seçilmeli. Bence en önemlisi adayların şu anda neye ihtiyacı olduğunu çok iyi saptayıp buna yanıt verebilecek bir programı saptaması gerek.
Bu arada ne tür bir MBA programını seçeceklerine karar verirken kendi doğalarına da bakmaları gerek. Kimi öğrenci e – MBA’de çok daha yüksek performans gösteriyor, çünkü yalnız başına çalışmaktan daha çok zevk alıyor. Daha üretken hale geliyor. Kimisi ise sınıf ortamında, etkileşim halinde olduğunda daha iyi öğrenebiliyor.
Programları seçerken dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da; eğitimi kimlerle birlikte, hangi background’dan gelen kişilerle alacağını araştırması… Çünkü daha önce de belirttiğim gibi bu programda kurulan ilişkiler çok önemli. Eğitimi kimin, hangi yöntemle verildiğini baştan araştırmak gerekiyor. Ben bu tür seçim kriterleri dikkate alındığında sonuçların çok verimli olacağına inanıyorum. Çünkü Türkiye’deki MBA kalitesinin çok iyi olduğunu, yurtdışındaki üniversitelerin olsa olsa yüzde 10 daha kaliteli eğitim verebileceğini biliyorum.
KATILIMCILAR NE DİYOR?
Zeki COŞAR - Microsoft Türkiye Finans Müdürü -Executive MBA 2002 Mezunu
“Exec. MBA Programı’na üniversiteden mezun olduktan 8 yıl sonra ve profesyonel kariyerimde yönetici olarak çalıştığım dönemde katıldım. Öğrencilik yıllarımda, Yüksek Lisans Eğitiminin ara verilmeden hemen Lisans Eğitimi devamında alınması gerektiğini düşünürdüm. Böylelikle üniversiteden taze bilgilerle mezun öğrencilerin, yüksek lisans eğitimiyle bilgi ve becerilerini daha iyi geliştirebileceklerine ve profesyonel yaşama kendilerini daha iyi hazırlayabileceklerine ve günümüz iş dünyasının rekabetçi ortamında MBA’li olmanın insanları bir adım öne taşıyacağına inanırdım. Hatta üniversiteden mezun olduğum 1993 yılında bir Yüksek Lisans Programı sınavını kazanarak kaydımı yaptırdım ancak sonrasında aynı yıl profesyonel olarak çalışmaya başlayınca maalesef bırakmak zorunda kaldım. Bugün geriye dönüp baktığımda, özellikle üniversiteden mezun olduktan 8 yıl sonra MBA programına katılmış bir profesyonel olarak, 8 yıl önce işlerimden dolayı o programı bırakmış olmamı kendi adıma büyük şans olarak değerlendiriyorum. Lisan Eğitimini takiben hemen yapılan yüksek lisans eğitiminin açıkçası teorik bilgi birikiminden fazla bir şey kazandırmadığını ve lisans eğitiminden çok farklı olmadığını düşünüyorum. Türkiye´de üniversitelerde verilen Lisans Eğitiminin yeterli olduğuna inanıyorum (en azından mezun olduğum üniversite için bunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum) ve hemen peşinden hiç iş tecrübesi ve profesyonel yaşantısı olmayan bir öğrenciye devamında alınan yüksek Lisans eğitiminin çok fazla değer kattığını düşünmüyorum.
Tabii Akademik Kariyer yapmak isteyen insanları bunun dışında tutmakta fayda var. Bu çerçevede Executive MBA programının, profesyonel iş yaşamında belli oranda tecrübe sahibi olan insanlara, teorik bilgilerini tazeleme ve artık iş yaşamını bilen insanlar olarak da, teorik bilgilerin iz düşümlerini gerçek yaşamda daha kolay bulmalarına ve profesyonel performanslarını daha ileriye taşımak adına fırsat verdiğini ve çok değer kattığını düşünüyorum. Öte yanda benim gibi uzun bir aradan sonra tekrar 2 yıl boyunca akademik havayı koklama ve 30´lu yaşlarda yeni ve çok değerli okul arkadaşları edinme fırsatı vermesi açısından da bu programın hem profesyonel hem de özel yaşantıma en güzel katkılardan birini yaptığını söyleyebilirim.
İş hayatımın başlangıcından beri çalıştığım şirketlerde hep Finans Organizasyonu içinde yer aldım. Finans zor, stresli ve gerçekten ciddi sorumluluk anlayışı gerektiren bir konu. Ben işimi bugün ve önceki çalıştığım şirketlerde hep çok iyi yaptığımı düşünüyorum. Günümüz iş dünyasının rekabetçi ortamında kendi konusunu ne kadar iyi bilirse bilsin ve işini ne kadar iyi yaparsa yapsın, gerçek anlamda iyi bir yöneticinin şirketinin diğer birimlerinin de ne yaptığını iyi bilmesi, en azından bunları anlayabilmesi ve bu departmanlarla senkronize bir şekilde hem kendi hem de şirketinin performansını hep ileriye taşımak için sürekli bir mücadele içinde olması gerektiğine inanıyorum. Sonuçta Satış, Pazarlama, İnsan Kaynakları ve Finans gibi organlarıyla organizasyon bir bütün ve bu bütünün başarılı olabilmesi için bu organlar içinde görev alan insanların diğer organlarda olup biteni mutlaka anlaması ve katkıda bulunması gerekiyor. Exc. MBA programına başladığım günden bu yana, bir bütün olarak şirketimin stratejilerini ve özellikle de Satış ve Pazarlamacı arkadaşlarımı daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Onlarla artık ortak bir dil konuşabiliyorum ve her şeyden önemlisi bu organların başarısı için de şirketime gerçekten değer kattığımı hissediyorum, bu benim için çok ama çok önemli.”
Uğur Emiroğlu - Türk Ekonomi Bankası - Suadiye Şube Müdürü –
Executive MBA 2002 Mezunu
“Henüz üniversite ikinci sınıfta başladığım profesyonel iş hayatımda, akademik bilgilere olan gereksinime ve uygulamaya hep inanmışımdır. Başta finans olmak üzere, hangi işle meşgul olursanız olun, ülkenin ve dünyanın ekonomisini yorumlamak için ekonomi bilgisine, finans bilgisine, matematiğe, istatistiğe ihtiyacımız yadsınamaz. Bu bilgilerse hep değişmekte ve gelişmektedir. Bugün Greenspan etkisini bilmeden, son on yılın dünya ekonomisini yorumlayamazsınız. Benim işimde, müşterilerin aktif ve pasifini doğru yönlendirmeli, onlara ekonomik ve siyasi tabloyu çok iyi okumalısınız. Bu anlamda ülkemizdeki Ex-MBA programları içinde her zaman en üstlerde olan ve bunu yurtdışından da destekleyen, Bilgi ailesinde bu programa katıldım.Gerek İngiltere´de aldığımız dersler, gerekse Türk ve yabancı hocalarımızla girdiğimiz -hala süren- birebir diyalog, bana çok şey kattı. Beni en çok heyecanlandıran olaylardan bir tanesi, sinemalarda filmi oynarken, aldığım “Game Theory” dersinden sonra, işyerimde sabah yaptığım toplantılarda bile farklı sonuçlar almaya başlamak oldu. Ayrıca, yaptığımız projeler için tanıştığımız birçok yerli ve yabancı şirketin üst düzey yöneticileri de cabası. Özellikle lisans eğitimini bitirdiği beş yıldan fazla olmuş arkadaşlarıma mutlaka tavsiye ediyorum.”
Selim Giray - ROCHE Müstahzarları San A.Ş. - Ürün Yöneticisi- MBA 2003 Mezunu
“İş hayatına atılınca aslında ne kadar az bilgi ve donanıma sahip olduğumu fark ettim. Etrafımda iş imkanlarının kısıtlı, kalifiye elemanın da çok olduğunu yakından gözlemledikçe, kendimi geliştirme ve farklılaşma isteğim daha da arttı. Bilgi MBA´e de işte bu amaçla katıldım. Çoğunluğu aktif iş hayatında ve kilit noktalarda bulunan eğitim kadrosunun üst düzey teorik bilgisini, bugünün ve ülkenin koşullarıyla birleştirerek sunması bence Bilgi MBA´in en önemli farkı. Kısacası, bu programda benim için ne var diye soranlara: (hocam Levent Erden´den alıntı yaparak) en önemli varlığınızı, kişisel markanızı geliştireceksiniz. Günümüzün rekabetçi koşullarında, fark yaratın- Bilgi MBA´e katılın.”
Burak Atamgüç - İntemaA.Ş. Toplu İşler Sorumlusu - MBA 2003 Mezunu
“Lisans eğitimini Kimya Mühendisliği alanında tamamlamış ve Satış Sorumlusu olarak görev yapan bir kişi olarak, bir MBA programına katılmamdaki öncelikli amaç, yöneticilik yolunda ilerlerken önüme çıkabilecek "işletme üzerine eğitim almamış" olma problemini aşmak ve iş hayatında hergün karşılaşabileceğim sorunları daha yakından tanımaktı. Kendime uygun bir MBA programı için olan arayışımın sonunda, bu alanda iyi bir isim yapmış olması ve program saatlerinin uygunluğu nedeniyle Bilgi MBA´i seçtim. Eğitime başladığım ilk günlerden itibaren, bu programın bana tahmin ettiğimden çok daha fazla katkısı olacağını, özellikle mühendislik eğitiminin getirdiği detaylara (özellikle rakamlara) takılarak resmin bütününü gözden kaçırma durumunu en aza indireceğini ve çok daha esnek düşünebilen bir insan olmamı sağlayacağını gördüm. Gerçekten de, bilgileri sadece kitaplara dayanmayan, çoğunluğu çeşitli sektörlerde iş tecrübesi sahibi olduğundan güncel örneklerle konuları pekiştirebilen öğretim görevlileri sayesinde tüm beklentilerim, hatta daha fazlası karşılandı. Sonuç olarak Bilgi MBA, iş hayatında başarılı olmak isteyen herkesin, çalıştığı süre içinde de rahatlıkla devam edebileceği, son derece faydalı bir program.”
Mehmet Atalay - Samsun Gübre Sanayii A.Ş. Genel Müdür - e-MBA 2003 Mezunu
“O.D.T.Ü.´den mühendislik eğitimi alarak mezun olduktan sonra başladığım mesleki kariyerim boyunca üstlendiğim her yeni görevde hep iyi bir iş idaresi eğitimine olan gereksinimimin giderek arttığını düşünmüş, ama çoğunlukla bu tür bir eğitimi veren eğitim kurumlarının bulunduğu şehirlerde yaşamıyor olmam, yaşadığım dönemlerde ise geleneksel bir program için hiçbir şekilde zaman ayıramamam gibi nedenlerle bu gereksinimimi karşılayamamış ve artık umudumu kesmiştim. Aradığım fırsat tam 45 yaşımda ve bir Kamu İktisadi Teşekkülü´nü yönetmeye başladığım günlerde İstanbul Bilgi Üniversitesi e-MBA Programı olarak karşıma çıktı. Önce bu tür bir programın geleneksel yani sınıf ortamında yürütülen bir eğitimin yerine geçip geçemeyeceğine ilişkin kuşkularım vardı. Sonra başlamaya karar verdim ve zaman ilerledikçe düşündüğümün aksine e-MBA programının öğrencilerin çalışma, araştırma ve bilgiye ulaşma istek ve sorumluluklarını klasik eğitim programlarına kıyasla daha fazla arttırdığını anladım. Bir taraftan çalışma programınızı siz kendinize göre belirliyor, ama diğer taraftan da bu esneklik size daha fazla kişisel sorumluluk yüklüyordu. Şu anda üçüncü ve son yarıyıl öğrencisiyim. Şimdiden yönetim, finansman ve pazarlama gibi iş yaşamının en önemli konularına ilişkin kavramları içselleştirebildiğimi görüyor ve kişisel donanımımın arttığını düşünüyorum.Kısacası ben Bilgi e-MBA Programı sayesinde geç de olsa yaşamımda karşıma çıkan en değerli fırsatlardan birisi ile karşılaştım ve bunu değerlendirdim.”
Ahu Bayender - e-MBA 2002 Mezunu
“e-MBA programının reklamını gazetede ilk gördüğümde kendi kendime şöyle dedim:
"En sonunda dualarım kabul oldu". Gerçekten de ilk okuduğumda bu programın tamamen benim için hazırlanmış olduğunu düşündüm. Çünkü üniversiteden mezun olduğum sene tam Amerika´daki University of Maryland, at College Park´ın MBA programından kabul almışken birden evlenmeye ve Türkiye´de kalıp eşimle birlikte kendi işimizde çalışmaya karar verdim. Ama içimdeki o MBA saplantısını bir türlü atamadım.Bu arada bir bebek sahibi de oldum ve master iyice hayal olmaya başladı.Gideceğim normal bir MBA programı, kızıma ayıracağım haftasonlarını da benden alacaktı. Distance learning hakkında ise yurtdışı araştırmalarımdan dolayı haberim vardı. Ama Türkiye´de bu kadar erken uygulanmaya başlanabileceğini düşünmemiştim. Programa büyük bir hevesle kaydoldum ve başladıktan sonra içerikteki profesyonellik, en doğru kararı aldığıma beni daha da inandırdı. Sınavlar öncesinde ve sınav döneminde hocalarla yaptığımız tanışma, tekrar dersleri ve sohbetlerden çok zevk aldım. Herkesin e-MBA ile ilgili olarak bu kadar hevesli ve heyecanlı olması çok hoşuma gitti. Kısacası, Bilgi e-MBA, bana eşsiz bir imkan sundu. Kendimi bu döneme denk geldiğim için çok şanslı hissediyorum.”