Yönetim Kavramları Neden Tutarsız Görünür?
David Creelman
“Takımlar”, “güven” gibi bir yönetim konusuna merak sardığınızda karşınıza bitmek bilmez çerçeveler, modeller ve teoriler çıkar. Başta “alanı giderek daha iyi anlıyorum” duygusu verir. Fakat bir noktadan sonra hayal kırıklığı yaşarsınız: “Yeni” fikirlerin çoğu eskilerin cilalanmış hâlidir; çerçeveler birbirini tamamlamak yerine çatallanır; iş başa düştüğünde akılda tutmanız gereken şeyler gereğinden fazladır.
Bunun neden böyle olduğunu ve ne yapabileceğinizi konuşalım.
Neden Böyle Oluyor?
Kimya ya da fizik gibi “sert” bilimlerde her şey yerli yerine oturur; çünkü atomlar, bağlar, sıcaklık gibi somut ve ölçülebilir olgularla uğraşırız. Yönetim dünyasında ise olgular bulanıktır; tatmin edici ölçümler nadirdir.
“Güven” kavramını ele alın. Bir sırrı paylaşmak, bir görevi devretmek ya da birine “hakkaniyet payı” tanımak… Bu eylemler birbirine “aile benzerliği” gösterir ama aynı şey değildir. Bunları yönetimin tutarlı bir “bilimi” için temel almak istediğinizde sorunlar başlar.
Konu bulanık ve karmaşık olduğu için, herkes onu tarif etmenin kendi yolunu bulabilir—tıpkı çocukların bulutlara bakıp farklı şekiller görmesi gibi. Dayanılacak “atomlar” yoktur; bu yüzden “güven”, “aidiyet/katılım” ya da “takım çalışması” gibi kavramlarla yaşanan bir miktar hayal kırıklığı kaçınılmazdır.
Ne Yapmalı?
Bilimsel yaklaşım: Ekipler, güven vb. için birleşik bir teori kurmaya çalışıyorsanız, muhtemelen vaktinizi boşa harcıyorsunuz. Elbette kendi çerçevenizi yazabilirsiniz; ancak büyük olasılıkla var olan yığına bir çerçeve daha eklemekten öteye geçmez.
Tavsiye: Zorlamayın.
Pratik yaklaşım: Çoğu yönetici, konusuna göre birkaç işe yarar çerçeveyi öğrenir ve onları kullanır. “Delege etme” literatürünün geniş ve tutarsız olup olmamasıyla ilgilenmez; işe yarar ipuçları arar.
Yeni yaklaşım: Çerçeveleri ezberlemeye odaklanmayın. Durumu ayrıntılı biçimde bir büyük dil modeline (ör. ChatGPT) anlatın ve şöyle sorun: “Benim durumumda takımlara dair hangi çerçeveler anlamlı? Bu çerçevelerin içgörülerini karşılaştırır mısın?”
Başka Bir Açıdan
The Black Swan’ın yazarı Nassim Nicholas Taleb, yerel bağlamdan kopuk, büyük ve muğlak fikirlere karşı uyarır; buna “soyut evrenselcilik” der. Yönetim yazınında okuduklarımız çoğu kez tam da budur: Sizin özel durumunuzdan değil, “genel” olandan söz eder.
Diyelim ki kurumunuzda güven sorunları yaşıyorsunuz. Öğretilen soyut-evrensel çerçevelere aşırı yaslanmak yerine, kendi bağlamınızın kişiliklerine, teşviklerine, çatışmalarına, olaylarına, bilgi akışına ve tarihine çok yakından bakın. Çoğu zaman, duruma özgü bulduğunuz çözümler, kitap bilgisinden daha iyi çalışır.
Sonuç
Bilim ya da mühendislik gibi disiplinli alanlarda yetişenler, yönetim fikirlerinin dağınıklığına haklı olarak sinirlenebilir. Bu tutarsızlık—şimdilik—kaçınılmaz: Konu hem çok karmaşık hem de çok bulanık.
Bu yüzden “büyük, her şeyi kapsayan” bir kuram peşinde koşmak yerine, işe yarar birkaç çerçeve edinin; gerektiğinde bir büyük dil modelinden durumunuza uygun başka çerçeveler isteyin. En önemlisi, kendi özgün bağlamınıza dikkat kesilin ve eylemlerinizi buna göre şekillendirin.