Siemens Healthineers Türkiye, farklı kuşakların aynı iş yerinde uyum içinde nasıl daha iyi çalışabileceğini değerlendirmek için yeni bir araştırmaya imza attı. Şirket çalışanları tarafından gönüllü çalışma esasıyla kurulan Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık Komitesi tarafından yürütülen Jenerasyonel Çeşitlilik Araştırması’nda Z Kuşağı’nın iş yerinden beklentileri ve ihtiyaçları önceliklendirildi. 1995-2004 yılları arasında doğmuş, 500 katılımcının yer aldığı araştırmada, Z Kuşağı’nın güçlü ve zayıf yönleri, hedefleri ve ihtiyaçlarının yanı sıra iş yerindeki eğitim imkanları, aidiyet duygusu, lider, performans ve iletişim gibi birçok farklı konudaki beklentileri değerlendirildi. Araştırma sonuçlarına göre Z Kuşağı iş yerinde ‘saygı ve samimiyet arıyor’, ’ofisten çalışarak sosyalleşmeyi tercih ediyor’ ve yöneticilerinden ‘duygusal destek’ bekliyor. Sağlık alanında diagnostik görüntülemeden laboratuvar hizmetlerine, ileri tedavilerden satış sonrası servis ve bakıma kadar geniş bir yelpazede hizmet veren Siemens Healthineers Türkiye, iş dünyasındaki ağırlığı giderek artan Z Kuşağı’nın iş yerinden beklentilerini öğrenmek amacıyla, Çeşitlilik Eşitlik ve Kapsayıcılık Komitesi ile birlikte yeni bir araştırmaya imza attı. Çalışanları için çeşitliliği, fırsat eşitliğini ve kapsayıcılığı en önemli öncelikleri olarak konumlandıran Siemens Healthineers Türkiye, araştırma ile farklı kuşakların aynı iş yerinde uyum içerisinde nasıl daha iyi çalışabileceklerini öğrenmek üzere, iş yerine Z Kuşağı’nın gözünden baktı. Araştırmaya Z Kuşağı şirket çalışanlarının (yüzde 17’si çalışan, yüzde 13’ü çalışırken okuyan) yanı sıra Türkiye genelinde 30’dan fazla üniversiteden öğrencilerden (yüzde 69) oluşan 500 kişi katıldı. Anket sorularıyla katılımcıların bireysel özellikleri, hayat hedefleri, çalışma ortamı, beklentileri, sosyal aktivite ve eğitim tercihleri, motivasyon, takdir ve lider beklentileri değerlendirildi. Çalışmada aynı zamanda Z Kuşağı’nın aidiyet beklentileri ve iletişim tercihlerine de yer verildi. Z kuşağı için ‘saygı’ önemli Araştırmada kendi güçlü ve zayıf yönlerini değerlendiren Z kuşağı temsilcilerine bu jenerasyonun en güçlü yönleri sorulduğunda, katılımcıların yüzde 62’si ’saygılı’ cevabını verdi. Bu cevabı ‘uyumlu’ ve ‘samimi’ olmaları izliyor. Katılımcıların hedeflerine ulaşmak için iş yerinden beklentilerinde ise ilk sırada ‘saygı görme’ geliyor. Aidiyet söz konusu olduğunda Z Kuşağı’nın en önemli beklentisi yine ‘saygı görme’. Diğer beklentiler ise şöyle: Görüşlerine değer verilmesi, ücret ve yan olanaklar, kariyer olanakları, ayrımcılık olmaması. Zayıf yönleriyle ilgili değerlendirmelerde ise ilk üç sırada ’detaycı olmak’, ‘duygusal olmak’ ve ’kararsız olmak’ yer alıyor. Hayattaki hedefleri sorulan katılımcıların yüzde 74’ü ’başarı’ yanıtı verdi. Bunu mutluluk, prestij/statü, dostluk/arkadaşlık, eğlence ve sosyal sorumluluklar izliyor. Çok çalışmaktan şikayetçi değiller Z Kuşağı’nın liderlerden beklentilerinde ‘duygusal destek’ öne çıkıyor. Yönetimden ve liderlerden adaletli yaklaşım, pozitif iletişim, motivasyon artırıcı yaklaşımlar bekleyen Z Kuşağı, yöneticilerinden projelere dahil edilmelerini, fikirlerinin alınmasını ve anlık ya da 3 ayda bir geri bildirim yapılmasını istiyor. Katılımcıların diğer beklentileri ise yöneticilerinin duygusal olması, takımı yönetmesi, işini ve kendini yönetmesi geliyor. İdeal çalışma ortamı söz konusu olduğunda Z Kuşağı’nın öne çıkan beklentileri şöyle: Uyumlu ekip, huzurlu ortam, samimiyet, bilgi alışverişi, özel hayata saygı. İş ortamındaki stres unsurlarında ilk sırada mobbing var. Bunu saygısızlık, küçük görülme, ayrımcılık takip ediyor. Zaman kısıtlaması ve çok çalışmak ise stres unsurları arasında en sonda yer alıyor. Yoğun teknoloji kullanımına rağmen yüz yüze iletişimi ve yüz yüze eğitimi tercih eden katılımcıların uzaktan çalışma imkanının özgürlük ve esneklik beklentilerini karşılamakla birlikte sosyalleşme, disiplin ve bilgi paylaşımı adına ofiste bulunma ve açık ofis uygulamalarını talep ettikleri görülüyor. Bu da Z Kuşağı’nın beklentilerine en uygun çalışma modelinin esnek veya hibrit çalışma olduğuna işaret ediyor. ‘İş hayatındaki dönüşümden duygusal olarak da etkileniyorlar’ Siemens Healthineers Türkiye’de, tüm çalışanların kendilerini değerli ve güvende hissetmesini sağlamanın en önemli önceliklerinden biri olduğunu belirten Siemens Healthineers Türkiye CFO’su ve Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık Komitesi Başkanı Nalan Abdullahoğlu, “Şirketimizin ana odak alanı ‘insan’. İnsanlığın sağlıkla yaşaması için çalışıyoruz. Osmanlı’dan günümüze, 135 yıldır bu coğrafyada faaliyet gösteriyoruz. Bu topraklarda bir asrı aşan varlığımızın ve başarımızın sırrı insan odağımız. Çeşitliliği, eşitliği ve kapsayıcı olmayı başarımızdaki belirleyici unsurlardan biri olarak görüyor, şirketimizde bu kültürle her türlü farklılığı kucaklıyoruz. Dengeli bir kadın-erkek çalışan oranı olan şirketimizin yaş ortalaması 34. Türkiye’nin en genç sağlık teknolojisi şirketleri arasındayız. Şirketimizde Z Kuşağı temsilcilerinin yenilikçi bakış açılarına ve katkılarına çok değer veriyoruz. Hem onların hem de iş dünyasının başarısı için beklentilerini ve ihtiyaçlarını anlamayı çok önemsiyoruz. Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık Komitemiz tarafından gerçekleştirilen araştırmamız bunun göstergelerinden biri. Araştırma sonuçlarında, Z Kuşağı’nın kendi karakteristik özelliklerinin yanında, özellikle pandeminin ve post pandemi döneminin etkilerini de görüyoruz. Uzaktan eğitim, uzaktan çalışma ve sosyal hayattan bir dönem izole kalmak, iş hayatına etkileri bakımından bu kuşağı diğer kuşaklardan daha farklı etkiledi. Z Kuşağı iş hayatından beklenti anlamında, başarı, kariyer, maaş gibi konularda diğer kuşaklarla ayrışmıyor. Daha çok kendilerini gerçekleştirmek anlamında duygusal beklentileri var. Saygı görme, sosyalleşme, bilgi alışverişi yaparak ofisten çalışmayı daha çok tercih ediyorlar, yöneticilerinden duygu yönetimi desteği bekliyorlar. Bu beklentileri öğrenmenin hem onların hem de iş dünyamızın başarısı için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Şirket kültürümüzde bu beklentileri halihazırda karşılıyoruz, bu tür araştırmalarla birbirimizi daha iyi anlıyoruz. Farklı kuşakların uyum içinde çalışması için daha etkili adımlar atmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Randstad’ın 3 milyon iş profilinden gelen 12.000 yanıtın analiziyle oluşan “Yetenek Kıtlığını Anlamak: Yapay Zeka ve Eşitlik” raporu yayınlandı. Rapora göre küresel işgücü piyasaları, yapay zekanın hızla artan etkisiyle yeniden şekilleniyor. Rapordaki yanıtlar genç nesil ve engellilerin yapay zeka teknolojilerini etkili kullandığını gösterirken, kadınların sadece yüzde 29’u bu becerilere sahip olduğunu ifade ediyor. Oysa ki bu zorunlu değişim sürecinde, tüm çalışan gruplarının YZ becerileri edinmesi ve geliştirmesi, iş gücünün sürdürülebilirliği açısından kritik bir rol oynuyor. Dünyanın lider yetenek şirketi Randstad, “Yetenek Kıtlığını Anlamak: Yapay Zeka ve Eşitlik” raporunu yayınladı. Raporda, yapay zekanın işgücü piyasalarını dönüştürme potansiyeli öne çıkarken, bu teknolojinin doğru ve adil bir şekilde uygulanmasının önemi vurgulanıyor. Yapay zeka üretkenliği artırmada önemli bir fırsat 2008 yılından bu yana, OECD ülkelerinde çalışma çağındaki nüfusun (15-64 yaş) oranı düzenli olarak düşüş gösteriyor. Azalan doğum oranları ve düşük işsizlik seviyeleri, şirketleri yetenek eksikliği ile mücadelede yenilikçi yollar aramaya zorluyor. Bu noktada yapay zeka, işgücü piyasalarını genişletme ve hem verimlilik hem de üretkenliği artırma potansiyeliyle önemli bir fırsat olarak öne çıkıyor. 2023-2024 döneminde, YZ becerileri talebinde beş kat artış kaydedildi. Dünya Ekonomik Forumu’nun raporuna göre, 2027 yılına kadar en hızlı büyüyen iş rolleri arasında yapay zeka ve makine öğrenimi uzmanlıklarının yer alması bekleniyor. Kadınlar Yapay Zeka Fırsatlarına Daha Az Erişebiliyor Yapay zeka kullanımında cinsiyetlere sunulan fırsat eşitsizliği, iş dünyasında dikkat çeken en önemli sorunlardan biri. Raporda, işverenleri tarafından kadınların yalnızca yüzde 35'ine yapay zekaya erişim olanağı sunulduğu, erkeklerde ise bu oranın yüzde 41 olduğu belirtiliyor. Rapor ayrıca , erkeklerin %71’i YZ becerilerine sahip olduğunu belirtirken, kadınlarda bu oran %29 ile sınırlı kaldığını ortaya koyuyor. Erkeklerin %47’si, iş yerinde YZ çözümlerini problem çözme amacıyla kullandığını ifade ederken, kadınlarda bu oran %37’de kalıyor. Üstelik kadınlar aldıkları eğitimin onları kariyerlerinde teknolojiyi kullanmaya yeterince hazırladığı konusunda erkeklere (%35) kıyasla (%30) daha az güvende hissediyorlar. Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu 2024’e göre, ekonomik katılım ve fırsat eşitliği açığı yalnızca %60,5 oranında kapanmış durumda. Kadınların yapay zeka eğitimine erişiminin artırılmasının, küresel ekonomiye 172 trilyon dolar değerinde katkı sağlayabileceği öngörülüyor. Genç nesil teknoloji kullanımında ileride Genç nesil olarak bilinen Z kuşağı ve milenyum kuşağı, yapay zeka teknolojilerini daha sık kullanıyor. Baby Boomers gibi daha deneyimli çalışanlara ise yapay zeka kullanım fırsatı ve öğrenme desteği daha fazla verilmeli. Çünkü onların yalnızca %23’ü yapay zeka eğitimine erişmiş durumda. Şirketlerin bu kuşağı temsil eden çalışanlarına yapay zeka eğitim desteği vermesiyle deneyimli çalışanların bir de teknolojiden yararlanması zaman kullanımı ve verimlilik açısından da pozitif katkı sağlayacak. Engelli çalışanlar yapay zekayı etkili kullanıyor Yapay zeka, engelli bireyler için iş gücü piyasasında kapsayıcılığı artırma potansiyeline sahip. Araştırma, engelli bireylerin %55’inin YZ teknolojilerini iş yerinde problem çözme amacıyla kullandığını, bu oranın engelli olmayan bireylerde %39’da kaldığını gösteriyor. Ayrıca, engelli bireylerin %41’i, YZ’nın farklı dilleri konuşan meslektaşlarla iletişim kurmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Ancak bu grupların daha fazla desteklenmesi gerektiği de açık bir şekilde görülüyor. Engelli bireylerin %29’u, iş yerlerinde YZ eğitimi almadıkları takdirde işlerinden ayrılabileceklerini ifade ediyor. Bu, işverenlerin bu alandaki eğitim programlarına yatırım yapmasının önemini vurguluyor. Kadınları yapay zeka konusundaki gelişmelerin ve eğitimlerin dışında bırakmak sadece cinsiyet ayrımcılığı değil, rekabet gücünde de geri kalmak anlamına geliyor Randstad Türkiye CEO’su Ufuk Gedikli araştırma sonuçları hakkında, “Yetenek kıtlığı global olarak önemli bir sorunken, yapay zeka gibi teknolojilerin sağladığı avantajları herkese erişilebilir kılmak, iş gücünün sürdürülebilir olması için önem taşıyor. Yapay zeka teknolojileri artık her sektörü ileri götüren bir unsur. Bu nedenle yapay zeka eğitimlerinin ulaşılabilir olması, kişiselleştirilmiş yaklaşımlar ve eğitim kurumlarıyla sektör temsilcileri arasında güçlü iş birliklerinin yapılması iş dünyası adına çok kıymetli. Böylece yeteneklerin teknoloji alanında kendini geliştirmesi ve iş süreçlerine yapay zeka bilgisiyle entegre olmasıyla yetenek kıtlığını azaltabilir, becerilerini geliştiren ve bilgisine bilgi katan öğrenmeye açık insan kaynağını çoğaltabiliriz. Özellikle kadınlar işverenlerin üzerine eğilmesi gereken bir çalışan grubu, onları gelişmelerin ve eğitimlerin dışında bırakmak sadece cinsiyet ayrımcılığı değil, rekabet gücünde de geri kalmak anlamına geliyor.” dedi.