Potansiyel Enerjinin Performansa Dönüşümü

Türker Tuncer
Hollanda’da 13 Kasım 2009 tarihine rast gelen Domino Günü’nde Weijers Domino şirketi yaptığı organizasyonla 4.491.863 domino taşını devirerek dünya rekoru kırmıştı. Bu örnekte, tek bir domino taşı diğer domino taşlarını harekete geçirerek, yaklaşık 94.000 jul enerjinin açığa çıkmasını sağlamıştı. Her bir domino taşı esasında küçük bir potansiyele sahip enerjiyi temsil eder; ne kadar çok taş dizilirse, o kadar çok potansiyel enerji birikir. Yeterli sayıda taş dizip ufak bir dokunuşla şaşırtıcı güce sahip bir zincirleme reaksiyon başlatılabilir. Bu kapsamda, tek bir şey, doğru şey harekete geçirildiğinde, birçok şeyi devirebilir. 1983 yılında Lorne Whitehead Amerikan Fizik Günlüğünde yazdığı gibi tek bir domino taşının, kendisinden 50% daha büyük başka bir domino taşını nasıl yere sermeyi başardığını anlatmıştır.
Bununla birlikte, “Domino etkisinin” “Hale etkisi” ile bileşke hale gelip analizler açısından daha çarpıcı sonuçlara yol açması da muhtemeldir. “Hale etkisi” bilişsel uyumsuzluğu azaltmak için zihnin uyumlu ve tutarlı bir resim oluşturmasının ve bunu sürdürmesinin bir yoludur. Aynı zamanda insanların doğrudan değerlendirmesi zor olan şeyler hakkında tahminlerde bulunmak için kullandıkları bir tür pratik kuraldır. İlgili somut objektif görünen bilgileri alıp daha belirsiz ya da kuşkulu olan diğer özellikler hakkında nitelemeler yapmak gibi bir eğilimimiz vardır. Örneğin, yeni bir ürünün iyi olup olmadığını bilemeyebiliriz ancak mükemmel bir itibara sahip tanınmış bir şirketin ürünü ise makul derecede kaliteli bir ürün olması gerektiği sonucunu çıkarabiliriz.
Bir şirket hakkında sıklıkla sahip olduğumuz en ilgili ve somut de genelde finansal performanstır. Şirketin karlı olması ve hisse performansı, o şirketin kurumsal bir yapısı olduğu veya pazar lideri konumunda olduğu gibi yanılsama içeren genellemelere neden olabilir. İşte domino etkisinin potansiyeli harekete geçiren yönünün, hale etkisinin bilişsel faktörlerle bu potansiyelin gerçek performansını görmeyi etkileyen yönünü iyi yakalamak gerekir.
İnsan ve Kültür/İnsan Kaynakları bölümleri özelinde bu iki etkinin potansiyel ve performansa yönelik çıktılarını gözlemleyebileceğimiz bir nokta iş süreçleridir. Genel olarak şirketin değer zinciri analizlerinde yetenek yönetimi veya kurumsal gelişim vurgusuyla belli bir yeri olan insan kaynakları esasında şirketin finansal ve ticari sonuçlarının bir bağımlı değişkeni olarak konumlandırılır. Oysaki ve belki de bağımsız değişken “insan kaynakları” bağımlı değişken finansal sonuçlardır.
Pazar liderliği ve finansal performansı oldukça iyi sonuçlar içeren şirketlerin potansiyelini kurumsal performansa dönüştürdüğü şeklinde analizler sıkça yapılır.
Peki bu sonuçlara şirketin ulaşmasını sağlayan insan kaynaklarında ciddi bir iş gücü devir oranı, düşme eğiliminde olan bir çalışan bağlılığı trendi varsa sürdürülebilir iş sonuçları açısından riskler fark edilebilir mi? “Hale etkisi” bu noktada devreye girerek, işlerin yolunda seyrettiği dönemlerde kurumsal ve organizasyonel eksiklik ve risklerin görülmesini veya müdahale edilerek iyileştirilmesini önleyici bir bilişsel algıya sebebiyet verir. Diğer bir deyimle finansal performans, potansiyeldeki tehdit ve risklerin görülmesini önler. İşlerin zorlaştığı, yapısal koşulların şirket performansına olumsuz yansımalarının görüldüğü dönemlere girildiğinde ise, kriz yönetimi ve panik etkisiyle iş gücüyle/yetenek yönetimiyle ilgili kritik kararlar alınabilir. Bu da aslında hale etkisinin iyi dönemlerde yarattığı algının, zor dönemlerde domino etkisine dönüşerek potansiyel ve performansın birlikte kaybedilmesine yol açan bir zemin hazırlar.
Dolayısıyla, potansiyel enerjinin performansa (kinetik enerjiye) zamanında dönüşemediği geciken süreçlerde katlanılan maliyet çok daha yüksek olabilir. Belki de hale ve domino etkilerinin bileşkesi bizi “kelebek etkisi” olarak değerlendirilen bir noktaya taşır. Nitekim, iş dünyası, karmaşıklığı ve dinamik doğasıyla, bireylerin ve organizasyonların her an tetikte olması gereken bir ortamdır. Bu ortamda alınan küçük kararlar ve yapılan basit eylemler, beklenmedik şekilde büyük ve karmaşık sonuçlar doğurabilir. Bu olgu da kaos teorisinin bir parçası olarak Edward Lorenz tarafından ortaya atılan “kelebek etkisi” kavramıyla açıklanabilir. Bu metafor, iş hayatında da sıklıkla karşımıza çıkar ve iş yerindeki küçük eylemlerin, organizasyonun genel performansı üzerinde derin etkiler yaratabileceğini gösterir. İş yerinde yapılan küçük değişiklikler, alınan kararlar ve gerçekleştirilen/atlanan eylemler, ilk başta önemsiz gibi görünebilir. Ancak zamanla, bu küçük olaylar bir araya gelerek büyük dönüşümlere neden olabilir.
Bu bağlamda, performans ve potansiyeli kısa-orta ve uzun vadede dengeli yönetebilen kurumların detaylı SWOT, risk analizi ve çevik performans sistemine dayalı bir kurumsal kültür inşa etmesi ve sürekli iyileştirme çizgisini – her ne kadar yıpratıcı ve yorucu olsa da – koruması gerekir.