Mobbing; ne kadar, nereye kadar? Çalışma hayatında mobbing konuşuldu!
Geçtiğimiz aylarda Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Merkezi’nde (ÇASGEM) Mobbing konusunda iki aşamalı önemli ve yoğun bir etkinlik gerçekleştirildi. 1. Çalışma Hayatında Psikolojik Taciz (Mobbing) Paneli ve Çalıştayı adı verilen bu etkinliğin sabahki bölümünde konuyu Türkiye’de çalışan sayıları az bilim insanlarından Prof. Dr. Pınar Tınaz, Prof. Dr. Tankut Centel, Doç. Dr. Sibel Gök, Doç. Dr. Hediye Ergin, iş psikolojisi, yönetim ve hukuk bilimleri açısından bilgi verdiler; değerlendirme ve yorumlarını sundular. Öğleden sonraki bölümde ise mobbing konusunun enine boyuna tartışıldığı bir çalıştay yapıldı. 1. Çalışma Hayatında Psikolojik Taciz (Mobbing) Çalıştayı’ndan çıkan sonuçları Prof. Dr. Pınar Tınaz HRdergi için kaleme aldı.
Prof. Dr. Pınar Tınaz, bu yazısında mobbing hakkında yazdığı ilk kitabı “İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing)”in yayınlandığı 2006 yılından bugüne kadar geçen zaman içerisinde Mobbing konusuyla ilgili olarak ülkemizde yaşanmış bazı ilkleri sunarken 1. Çalışma Hayatında Psikolojik Taciz (Mobbing) Çalıştayı’ndan çıkan sonuçları bizlerle paylaşıyor.
Mobbing nedir?
Mobbing, çalışma yaşamının tarihi kadar eski bir olgudur. İnsanın, çalışma yaşamıyla olan etkileşiminin temelinde yer alan ve ayrıca kendi doğasından da kaynaklanan hususlardan ötürü açıklamaktan kaçınılmış, adeta bilinmezden gelinmiştir. Ancak bugün çalışma yaşamının en ciddi sosyal sorunlarından biri olarak karşımızda durmaktadır. Yasal düzenlemeler nedeniyle, günümüzde işyerlerinde fiziksel şiddetin kabul edilemezliğinden ötürü psikolojik şiddetin uygulanması çok yaygınlaşmıştır. Bu sorun, asla ihmal edilmemeli; duyarlılık ve ciddiyetle ele alınıp önlem ve çözüm mutlak surette geliştirilmelidir.
Mobbing, işyerinde hedef seçilmiş bir çalışana üstleri, astları ve eşit düzeydeki iş arkadaşları tarafından veya tamamen kurumun stratejisi olarak sistematik biçimde uygulanan tehdit, aşağılama, bıktırma, yoksun bırakma, engelleme, geciktirme, alay etme, arkasından konuşma, iftira etme, konuşmama ve dışlama gibi her tür kötü tutum ve davranışların sergilendiği ve gözlendiği bir olguyu tanımlayan bir kavramdır. Ancak tam olarak bu kavramdan söz edebilmek için olgunun, belirli evreler ve kriterlere uygun bir süreç içinde gelişmesi şarttır.
Mobbing tüm kültürlerde ve ülkelerde cinsiyet, yaş, öğrenim düzeyi, dış görünüş, kıdem veya hiyerarşik konum farkı gözetmeksizin çalışan herkesin başına gelebilecek bir işyeri sorunudur. Mobbing, sadece temel insan hakları ve özgürlüklerine ilişkin kuralların ihlali değil, aynı zamanda çalışan insanın onurunun, kişilik değerlerinin ve Anayasal çalışma hakkının ihlalini de ifade eden bir kavramdır.
Mobbing’in sonuçlarını hem bireysel hem kurumsal düzeyde ele almak gerekir. Yaşanan fiziksel ve psikolojik sağlık sorunları, ekonomik sorunlar, özgüven ve özsaygının yitirilmesiyle birlikte genel saygınlığın kaybı ve işe yaramayan insan olma endişesi; ileri ve ağır olgularda ise intihar eğilimi mobbing’in bireysel sonuçlarıdır. Sağlık harcamalarının artması, işe gelmeme ve işten ayrılma oranlarında yükselme, iş doyumu ve çalışma huzurunda azalma ve verimde düşüş, kurumun isim ve saygınlığının zarar görmesi ise belli başlı kurumsal sonuçlardır.
Mobbing’le mücadelede şirketler ne yapmalı?
Mobbing’le mücadelede birinci adım, mobbing’in kabullenilmediği ve varlığı teşhis edildiği takdirde devamına asla izin verilmeyen bir kurum kültürünün oluşturulmasıdır. Bu nedenle, mobbing’le mücadelenin ilk aşamasında tüm kurumun tam destek ve katılımı şarttır.
Üst yönetim, bu husustaki ciddiyetini net bir tavırla sergilemelidir.
• Mobbing’le mücadeleyi hedefleyen bir politikayı onaylamalı;
• Mobbing’e göz yumulmayacağını açıkça belirtmeli;
• Mobbing şikayetlerinin ciddi olarak ele alınacağını vurgulamalıdır.
Kurum içinde Mobbing’in önlenmesine yönelik bir risk yönetim stratejisini başlatmadan önce çalışanların konuya ilişkin farkındalıklarının artırılması ve bilgilendirilmeleri son derece önemlidir.
İşe alımlarda ve terfilerde; oryantasyon eğitimlerinde mobbing konusuna ilişkin bilgilendirme verilmeli ve şu hususlar vurgulanmalıdır:
• Bu kurumda mobbing uygulamasına izin verilmez.
• Yönetim, mobbing’den arındırılmış bir ortamı desteklemektedir.
• Mobbing uygulamaları mutlaka bildirilmelidir.
Mobbing sorununu ciddi şekilde ele alan; önlem ve çözüm önerileri sunan bir kurum politikası oluşturulmalıdır. Bu politika tüm çalışanlara duyurulmalı, doğru şekilde uygulanmalı ve düzenli olarak gözden geçirilmelidir.
Mobbing vakalarının doğru yönetilmesinde açık ve net bildirme, soruşturma ve çözüm yöntemleri temel önem taşır. Şikayetin bildirilmemesi veya dikkate alınmaması, güven sarsıcıdır. Yöntemlerin herkes için eşit şekilde uygulandığı mutlaka vurgulanmalıdır. Kurum içi belirlenmiş mobbing önlem ve mücadele politikası ve yöntemlerinin işleyiş şekli; şikayet bildiriminin ne şekilde yapılacağı konusunda tüm çalışanlar bilgilendirilmelidir. İşveren ve üst yönetim, risk yönetimini üstlenmeli; çalışanını koruma yükümlülüğünü yerine getirmelidir.
Türkiye’de mobbing’le ilgili tanığı ve parçası olduğum ilklerden örnekler
Ülkemizde işyerinde psikolojik taciz konusuna ilgi, 2000’li yılların ortalarında başladı. Bu konuda yazmış olduğum “İşyerinde Psikolojik Taciz” (Mobbing) adlı kitabımın yayınlanma tarihi de 2006 yılına denk gelmektedir. O dönemde bu kitabı yazmamdaki amaç, “mobbing” kavramının, sürecinin ve sonuçlarının bilimsel olarak ayrıntılı bir şekilde açıklanması yanında; başta akademik çevre olmak üzere kamuoyu ve medyanın dikkatini çekmek, bir başka deyişle bir bilim insanı olarak konuya ilişkin bireysel ve kurumsal farkındalığın arttırılmasına hizmet vermekti. Kitabın ilk basımından bugüne kadar geçen süre içinde ülkemizde tanığı ve parçası olduğum bazı ilkler de yaşandı. Bu ilkleri kısaca şöyle belirtebilirim: 2006 Mart ayında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim tarafından düzenlenen “İşyerinde Psikolojik Taciz ve Cinsel Taciz” konulu panelde mobbing, Türkiye’de ilk kez iş psikolojisi ve ceza hukuku bilimleri kapsamında ayrıntılarıyla tartışıldı.
2006-2007 öğretim yılında “Çalışma Yaşamında Taciz” adlı ders, ilk kez üniversitede bir doktora programında tarafımdan okutulmaya başlandı. Yine aynı dönemde çalışma psikolojisi dersi kapsamında mobbing konusu, tarafımdan yüksek lisans ve lisans öğrencilerine sunuldu. Dolayısıyla bu dersi alan öğrenciler (belki o zaman kendileri de farkında değildi) ülkemizde mobbingle ilgili yaşanmışlıklar arasında mobbing konusunun, Türkiye’de üniversitede eğitimini alan öğrenciler olmaları sebebiyle, bir “ilk” özelliğini taşımaktadırlar.
2007 Haziran ayında İstanbul Barosu Çalışma Hukuku Komisyonu tarafından düzenlenen “İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku’na İlişkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri” adlı iki gün süren toplantının bir oturumunda “Avrupa Birliği Hukuku ve Karşılaştırmalı Hukukta Psikolojik Taciz; Türk Hukuku’nda Psikolojik Taciz” konuları ayrıntılı olarak ele alındı.
2008 Ocak ayında İstanbul ili Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, ilk ve orta dereceli okulların yöneticilerine yönelik olarak düzenlediği seminer programının bir gününü, “Mobbing” konusuna ayırdı. Bu seminer, dört yıl öncesini de düşündüğümüzde, ülkemizde eğitim sektöründe görevli profesyonellerin mobbing konusunda bilgilendirilmeleri açısından fevkalade önemli bir girişimdir. Bu girişim, Türkiye için bir ilk olmakla birlikte, ne yazık ki, alanda bildiğim kadarıyla devamı getirilemedi.
Ankara 8. İş Mahkemesi’nin, 20/12/2006 tarihli ve E.2006/19,K. 2006/625 no’lu kararında, Türkiye’de “mobbing” kavramı, ilk kez bir yargı kararında “İşyerinde Psikolojik Taciz” (Mobbing) adlı kitabımdan alınan bir ifadeyle tanımlanmış ve karar temyiz edilmiştir. Ancak bu karar daha sonra, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 30/05/2008 tarihli ve E.2007/9154, K.2008/13307 sayılı Kararı’nca oybirliği ile onanmıştır. Bu şekilde kavram, ilk kez Yargıtay kararında da yerini almıştır. Yine bu davaya ilişkin delil dilekçesinde, adı geçen kitaba atıfta bulunulmuş ve önsözünden alıntılar yapılmıştır. Böylelikle ilk kez bir delil dilekçesi, bu tarzda zenginleştirilmiştir.
Ekim 2009’da XI Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Toplantısı kapsamında düzenlenmiş olan ve akademisyenler, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve bürokratlarının katıldığı Kapalı İstişare Toplantısı’nda, "Mobbing’in Önlenmesi ve Çözümü için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na Bağlı Bir Araştırma ve Eğitim Birimi Kurulması Önerisi" hakkında tarafımdan kısa bir açıklama yapıldıktan sonra, dönemin Bakanı’na, ilgili "Öneri Dosya"sı takdim edildi. Mobbing konusunda -hele ki bundan 3 yıl kadar önce- daha henüz ulusça bilinçlendirilme düzeyinde olduğumuzu da düşünürsek, tarafımdan sunulan öneride, üzerlerine önemle vurgu yapılan kavramlar, önerinin adından da anlaşılacağı üzere, mobbing hakkında “araştırma” ve “eğitim” kavramlarıydı.
20 Mart 2011’de ülkemizde Başbakanlık Mobbing Genelgesi yayınlandı. Genelgede her ne kadar bazı hata ve eksiklikler söz konusuysa da, devletin mobbing konusuna gösterdiği ilgi ve hassasiyeti sergilemesi açısından bu, çok önemli bir adımdır. Mobbing’in önlenmesi ve ortaya çıktıktan sonra çözümlenmesi konusunda diğer ülkelerde ya doğrudan devletin müdahalesi ya da sendikal girişimlerle başarılı olunduğu düşünüldüğünde, Türkiye’de ise konuyla ilgili olarak devlet girişimlerinin katkı sağlayacağı kesin gözükmektedir.
19 Nisan 2012’de Izmir’de Bilim İnsanları Derneği tarafından işyerinde Duygusal Taciz Sempozyumu düzenlendi. Bilimsel açılış konuşmasını yapmak üzere sempozyuma davet edildim. Bu sempozyum, farklı yönleriyle Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşımaktadır. Sempozyum kapsamında, “üniversitelerde yaşanan ve akademisyenlerin çoğunlukla da kadın akademisyenlerin hedef alındığı, üretkenliklerinin engellendiği mobbing’in” tartışılması hedeflenmişti. Sempozyum, ilginç bir tesadüfle ülkemizde bir başka ilkle örtüşmüş ve eşzamanlı gerçekleşmişti. “Mobbing: Bugün Bana, Yarın Sana” adlı son kitabımın birinci basımı, tam da o günlerde tamamlanmıştı. Kitap, adeta bu sempozyumun amacına hizmet eder nitelikteydi. Zira bir mobbing vakasının, öykü akıcılığıyla ilk kez bir edebiyat denemesi olarak sunulduğu bu kitapta sahne, bir üniversite; hedef ise bir kadın akademisyendi.
23 Mayıs 2012 tarihinde, Ankara’da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Eğitim Merkezi (ÇASGEM) Başkanlığı tarafından, “Çalışma Hayatında Psikolojik Taciz (Mobbing)” adlı bir Panel ve Çalıştay düzenlendi. 20 Mart 2011’de yayınlanan Başbakanlık Mobbing Genelgesi’nin 8. maddesinde “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve sosyal taraflar, işyerlerinde psikolojik tacize yönelik farkındalık yaratmak amacıyla eğitim ve bilgilendirme toplantıları ile seminerler düzenleyeceklerdir” hususu belirtilmişti. Dolayısıyla 23 Mayıs 2012 tarihinde düzenlenen bu panel ve çalıştay, 8. Madde’nin gerçekleştirilmesine ilişkin ilk adım olarak kabul edilmelidir.
23 Mayıs 2012'de Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Merkezi (ÇASGEM) tarafından düzenlenen 1. Çalışma Hayatında Psikolojik Taciz (Mobbing) Panel ve Çalıştayı yapıldı. Akademisyenler, kamu otoritelerinin temsilcileri ve sosyal tarafların temsilcilerinin yer aldığı dört farklı gruptan oluşan çalıştayda "Çalışma psikolojisi boyutuyla mobbing’e yaklaşım ve öneriler", "Mobbing sürecinde bireysel ve kurumsal mücadele", "Mobbing ile mücadelede yasal çözüm arayışları", " Mobbing’le mücadelede sivil toplum kuruluşlarının rolü" konuları tartışıldı. Çalıştay kapanış sonuç bildirgesinde vurgulanan hususlar, özetle aşağıda yer almaktadır:
|