Kültür, Bağlılık ve Performans: DHL Express’te İK’nın Yeni Kodu

Lojistik gibi hızın, hassasiyetin ve operasyonel yoğunluğun belirleyici olduğu bir sektörde, gerçek farkı yaratan unsur giderek daha net şekilde ortaya çıkıyor: İnsan. DHL Express Türkiye’de İK artık yalnızca destek fonksiyonlarından biri değil, kültürü şekillendiren, bağlılığı güçlendiren ve performansı sürdürülebilir hale getiren stratejik bir yol arkadaşı olarak konumlanıyor.
DHL Express İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Müge Arslan’ın liderliğinde hayata geçirilen yeni İK yaklaşımı, çalışan deneyimini şirketin tüm süreçlerinin merkezine taşıyor. Çünkü DHL Express’te başarı; teslimat hızından, operasyonel verimlilikten ve müşteri memnuniyetinden önce, bunların temelinde yer alan ekiplerin motivasyonu, bağlılığı ve gelişimiyle ölçülüyor. Bu yaklaşım sayesinde kültür, sadece kurum değerlerinde yazan bir kavram olmaktan çıkıp, günlük iş yapış biçimlerine, iletişim diline ve çalışma ortamına yayılan yaşayan bir davranış modeline dönüşüyor. DHL Express’in insan odağını öne çıkaran bu yeni kod, çalışanlarını güçlendiren, sesini duyan ve potansiyelini destekleyen bir kültürün, şirketin rekabet gücünü doğrudan nasıl etkilediğini net bir biçimde ortaya koyuyor. Biz de bu dönüşümün arka planını, kurum kültüründen yetenek stratejisine uzanan bütünsel bir bakışla Müge Arslan’dan dinledik.
Öncelikle, DHL Express’in insan merkezli kurum kültürünü nasıl tanımlarsınız?
DHL Express’te kültürümüzün kalbinde tek bir inanç var: İnsanları birleştirmek, yaşamları iyileştirmek. Bu sadece müşterilerimize sunduğumuz hizmetin değil, aynı zamanda çalışma arkadaşlarımız için yarattığımız ortamın da temelini oluşturuyor. Bizim için en değerli şey, insan. Çünkü gerçek başarı, ancak herkesin kendini değerli hissettiği, katkısının fark edildiği bir ekipte mümkün.
Bu yüzden ‘As One’ diyoruz. Birlikte öğreniyor, birlikte gelişiyor, birlikte başarıyoruz. Bu anlayış, yalnızca bir motto değil; iş yapış biçimimiz, birbirimize yaklaşımımız ve geleceğe bakışımız. Çalışan bağlılığı bizim için bir başarı kriteri -KPI- değil, bir kültür. Her yıl yaptığımız Çalışan Görüşleri Anketiyle ekip arkadaşlarımızın sesini dinliyor, dört adımda ilerliyoruz: anlamak, konuşmak, aksiyon almak ve kutlamak. Çünkü geri bildirim bizim için bir alışkanlık, günlük akışımızın önemli bir parçası. 2021’de İstanbul Havalimanı’ndaki operasyon merkezimize taşındığımızda, “Çalışanlarımız burada gerçekten neye ihtiyaç duyuyor?” diye sorduk. Sonuçta ortaya, iş yerinden çok bir yaşam alanını andıran bir ortam çıktı. Dinlenme odaları, oyun alanları, spor salonu… Kısacası çalışırken nefes alabileceğimiz, sosyalleşebileceğimiz, enerjimizi tazeleyebileceğimiz alanlar yarattık. Üstelik bu alanları da tek taraflı kararlarla değil, çalışanlarımızın önerilerini dinleyerek, birlikte şekillendirdik.
Çalışanlarımızın sağlıklı, mutlu ve üretken bir şekilde işlerine odaklanabilmeleri için iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarımızı titizlikle sürdürüyoruz. 2024 yılında hayata geçirdiğimiz koruyucu sağlık programıyla seminerlerden ek doktor kontrollerine, sağlıklı atıştırmalıklardan psikolojik destek hizmetlerine kadar pek çok uygulama başlattık. Çalışanlarımızın yalnızca fiziksel değil, ruhsal iyilik hallerini de önemsiyor; 7/24 erişilebilen danışmanlık hizmetleriyle onları destekliyoruz.
Bu yaklaşımlar sayesinde üst üste yedi yıldır, Great Place to Work tarafından verilen En İyi İşyeri sertifikasına sahibiz. Bu, sadece bir ödül değil; çalışanlarımızın ‘Ben burada değerliyim’ demesinin uluslararası bir göstergesi.
“Yılın Çalışanı” programının şirket kültüründeki stratejik önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
‘Yılın Çalışanı’ programı, DHL Express kültürünün en güçlü yapı taşlarından biri. Bu etkinlik, yüksek performansı ödüllendirmenin ötesinde, takdir kültürünü kurumsal bir değer olarak yaşatıyor. Çalışanlarımızın katkısını görünür kılmak, bağlılığı artırmak ve motivasyonu sürdürülebilir kılmak için stratejik bir araç olarak konumlanıyor.
Bu yıl İstanbul’da Avrupa ve Afrika’dan 400’den fazla çalışma arkadaşımızı ağırladık. ‘Interstellar’ temasıyla düzenlenen etkinlikte, DHL Express’in temel değerlerini en iyi şekilde temsil eden ‘Süperstarlar’ı kutladık. Paylaşılan başarı hikâyeleri, bireysel performansın yanı sıra ekip ruhunu ve ‘As One’ kültürümüzü öne çıkardı.
Etkinliğe üst düzey yöneticilerimizin ve DHL Express Global CEO’su John Pearson’ın katılımı, yönetimimizin programa ve çalışanlarımıza verdiği değerin güçlü bir göstergesi. Yılın Çalışanı programı kapsamında DHL’in sosyal sorumluluk çalışanlarını destekleyici değerli bir aktivite de bulunuyor. “DHL’s Got Heart” olarak isimlendirdiğimiz girişimimiz kapsamında bu yıl, Yılın Çalışanları seçilen arkadaşlarımız dezavantajlı gruplar için bisiklet ve tekerlekli sandalye montajı yaparak teslim adreslerine bu hediyeleri ulaştırdı. Aktiviteye Global CEO’muz John Pearson da bizzat katıldı ve şirketimizin “insanları birleştirmek, yaşamları iyileştirmek” misyonuna verdiği değeri bir kez daha ortaya koydu.
Çalışanlarımızın emeğini ve katkısını en üst düzeyde sahiplenmek, DHL’in kültüründe köklü bir değer olarak yer alıyor. Sonuç olarak, “Yılın Çalışanı” programı bizim için bir motivasyon aracı olmanın ötesinde; kurum kültürümüzü besleyen, çalışan bağlılığını güçlendiren ve geleceğe ilham veren bir stratejik yatırım.
Bu yıl “Interstellar” temasıyla İstanbul’da gerçekleşen buluşmanın kurum içi bağlılığa katkısı ne oldu?
‘Interstellar’ temasıyla İstanbul’da gerçekleşen buluşma, DHL Express ailesinin bağlılığını ve ekip ruhunu daha da güçlendirdi. Üç gün süren etkinlikte çalışanlarımızın başarılarını hep birlikte kutladık. Çalışma arkadaşlarımız bölgemizdeki ve globaldeki üst düzey yöneticilerimizin katılımıyla kendileri için tasarlanan özel gecede sahneye çıkıp ödüllerini aldı, şirket misyonumuzu ve ekip ruhunu pekiştirmek için sosyal sorumluluk çalışmalarında bulundu.
Program sırasında arkadaşlarımızın yüzündeki mutluluk ve sonrasındaki değerlendirme sürecinde yaptıkları paylaşımlar, programın etkisi konusunda bize çok şey ifade etti. Arkadaşlarımız, şirketimizin çalışanlarına verdiği değeri bu kadar ayrıcalıklı bir deneyimle ve bu derece üst düzey katılımla sağlamış olmasından etkilendiklerini, DHL Express’te görev yapmanın kendilerini ayrıcalıklı hissettirdiğini ve bu deneyimi diğer çalışma arkadaşlarının da yaşamasını ne kadar arzu ettiklerini tekrar tekrar dile getirdi ve getirmeye devam ediyor.
Bu yılki buluşma İstanbul’da olduğu için organizasyonda Türkiye İnsan Kaynakları ekibimizden arkadaşlarımız da aktif olarak görev aldı ve program boyunca katılımcılarla sürekli iletişim halinde olma fırsatı buldu. Benzer geribildirimleri onlar da sıklıkla duymuşlar. Ek olarak, çalışan bağlılık anketlerimizde ve GPTW anketinde gördüğümüz sonuç ve yorumların yanı sıra sektörümüzün oldukça altında olan çalışan devir hızımız da bu geribildirimleri destekliyor.
Takdir kültürünün DHL Express’te sürdürülebilir olmasını sağlayan temel uygulamalar nelerdir?
“DHL Express’te takdir kültürünü güçlü kılan temel unsur, ‘As One’ anlayışımız. Bu yaklaşım, ekip olarak aynı hedefe odaklanmamızı ve birlikte hareket etmemizi sağlıyor. Çalışanlarımızın kendini değerli hissetmesi, bağlılığın ve motivasyonun artması için uyguladığımız yöntemler, iş verimliliğine ve ekip ruhuna doğrudan katkı sağlıyor.
Yıl boyunca bu kültürü destekleyen etkinlikler düzenliyoruz: departmanlara özel haftalar, şirket genelinde kutladığımız takdir haftası, öğrenme ve eğitmenlere teşekkür haftası, kıdem ödülleri, ikramlar eşliğinde sohbet buluşmaları… Uzun yıllardır bizimle olan arkadaşlarımızı onurlandırdığımız ‘As One Gala’ ve ailelerimizle bir araya geldiğimiz ‘As One Family Day’ gibi organizasyonlar hem iş ortamında hem de dışında güçlü bağlar kurmamıza yardımcı oluyor.
Sağlık ve esenliği destekleyici uygulamalar da önceliklerimiz arasında. Dijital sağlık platformu sağlayıcımız ile iş birliğimiz sayesinde çalışanlarımız psikolog, diyetisyen ve fizyoterapist gibi uzmanlara ücretsiz erişebiliyor. Haftalık ve aylık olarak düzenlediğimiz adım yarışması, spor seansları, doğa yürüyüşleri ve farklı başlıklardaki takım yarışları ile çalışma arkadaşlarımızın hem fiziksel hem ruhsal iyilik halini destekliyoruz. Çünkü mutlu ve dengeli bir ekibin sürdürülebilir başarının anahtarı olduğunu biliyoruz.
Takdir kültürünün bir diğer boyutu da sürekli öğrenme ve gelişim. Global eğitim platformumuz, işe yeni başlayanlardan yöneticilere kadar herkes için kapsamlı modüller sunuyor. Müşteri hizmetlerinden insan haklarına kadar geniş bir teknik içerik, çeşitli liderlik ve kişisel gelişim programları çalışanlarımızın kariyer yolculuğunu destekliyor.
Özetle, takdir kültürünü ödüllerle sınırlamıyoruz; birlikte geçirilen zaman, paylaşılan değerler ve gelişim fırsatlarıyla her gün yaşatmaya gayret ediyoruz.
DEI (çeşitlilik ve kapsayıcılık) yaklaşımı DHL Express’te hangi alanlarda somut değer üretiyor?
DHL Express Türkiye olarak çeşitlilik ve kapsayıcılığı yalnızca bir hedef değil, kurum kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Özellikle lojistik gibi geleneksel olarak erkek egemen bir sektörde, kadınların iş hayatında eşit şekilde temsil edilmesini sağlamak için somut adımlar atıyoruz. İşe alımda şeffaf ve objektif kriterler uyguluyor, kadınların liderlik rollerine gelmesini desteklemek için kısa ve uzun listelerde kadın adayların yer almasını sağlıyor ve liderlerimizin performans hedeflerine cinsiyet dağılımını dahil ediyoruz.
Kadın çalışanlarımızın kariyer yolculuklarını güçlendirmek için mentorluk programları, “İş Yerinde Eşitlik” çalıştayları düzenliyoruz. 2020 yılında başlatılan DHL4HER programı, hızla DHL4ALL programının bir parçası haline gelerek, kadın çalışanlarının gelişimine ilham vermek ve kariyerlerinde ilerlemelerini sağlamak için önemli bir rol üstleniyor. Ayrıca, kadın liderlerin gelişimini desteklemek amacıyla Shift Up A Gear (SUAG) programıyla özel atölyeler düzenliyor, farklı ülkelerdeki kadın liderlerle buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Bu sayede kadın çalışanlarımızın üst düzey liderlerle etkileşimlerini artırıyor ve kariyer hedeflerine ulaşmalarına destek oluyoruz.
Kadınlara yönelik gerçekleştirdiğimiz çalışmaların etkisi rakamlara da yansıyor. Türkiye’de lojistik sektöründe kadın çalışan oranı %11,2 iken, bizde bu oran 2025 yılı itibarıyla %23,2; kadın yönetici oranımız %38,5, yönetim kurulumuzda ise %36,3. Bu sonuçlar, sektör ortalamasının çok üzerinde. Ancak biz burada durmuyoruz; her düzeyde eşit temsiliyeti sağlamak için kadın temsil oranlarını düzenli olarak takip ediyor ve liderlerimizin performans hedeflerine dahil ediyoruz.
Çeşitlilik ve kapsayıcılığı yalnızca iş hayatıyla sınırlamıyoruz. Hibrit çalışma imkânları, aile dostu prosedürler ve standartların üzerinde annelik-babalık izinleriyle kadın çalışanlarımızın iş-özel yaşam dengelerini destekliyoruz. Ruhsal ve fiziksel sağlıklarını korumak için danışmanlık programları sunuyor, her yıl düzenlenen “İş Hayatında Güçlü Kadınlar” çalıştaylarında kadın çalışanlarımızın başarılarını ve deneyimlerini paylaşmalarına fırsat veriyoruz.
Toplumsal düzeyde de sorumluluk üstleniyoruz. 2023’te başlattığımız “DHL Ailem” programıyla devlet koruması altındaki 20 kız üniversite öğrencisine dört yıl boyunca eğitim desteği sağlıyoruz. Kadın girişimcilerin desteklenmesi, kız çocuklarının eğitimi ve kadınların iş gücüne katılımını artırmaya yönelik sosyal sorumluluk projeleri önceliklerimiz arasında yer alıyor. Bu doğrultuda, görme engelli bireylerin daha bağımsız hareket edebilmesini desteklemek amacıyla taşımacılık sponsorluğunu üstlendiğimiz WeWALK ile önemli çalışmalar yürütüyoruz.
Bu kapsamda, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde üniversiteli 20 kadın öğrenciye WeWALK akıllı baston hediye ederek hem onların yaşamına dokunma hem de tüm çalışanlarımızın katılımına açık çevrimiçi buluşmada “kadın olmak” üzerine sohbet etme ve deneyimlerimizi paylaşma fırsatı yarattık. Buna ek olarak, bu yıl 47. İstanbul Maratonu’na WeWALK ile birlikte katılarak daha fazla görme engelli öğrencinin WeWALK akıllı bastonla buluşmasına ve kıtaları aşmasına katkı sağladık.
Bu kapsayıcı yaklaşımımız uluslararası alanda da takdir görüyor. Great Place to Work Enstitüsü tarafından “Kadınlar için En İyi İşveren” ödülüne layık görülmemiz, eşitliği doğal ve sürdürülebilir bir şekilde yaşattığımızın en somut göstergesi. Sonuç olarak, DHL Express Türkiye’de eşitlik bir hedef değil; iş yapış şeklimizin doğal bir parçası. Kadınların güçlü, yetkin ve lider olarak iş gücüne katılmalarının hem kurumumuz hem de toplum için daha adil ve dengeli bir geleceğin temellerini attığına inanıyoruz. Çeşitlilik ve kapsayıcılık, her gün uyguladığımız ve her alanda somut değer yaratan bir vizyon olarak bizimle büyüyor.
Dijitallesme ve yapay zekâ, İK fonksiyonlarınızda hangi dönüşümlere yol açtı?
Dijitalleşme ve yapay zekâ, DHL Express Türkiye’de insan kaynakları süreçlerimizi adeta baştan aşağı yeniledi. Dijital araçları devreye alarak, özellikle hata riski yüksek ve tekrarlayan işlerde otomasyona geçtik. Bu adım, hem süreçlerimizi belirgin şekilde hızlandırdı hem de “İlk Seferde Doğru İş” prensibimizi destekleyerek hata oranlarını önemli ölçüde azaltmamıza yardımcı oldu. Böylelikle tüm paydaşlarımız için değerli bir zaman kazanımı sağlamış olduk. Bu dönüşüm bize sadece hız kazandırmadı; aynı zamanda İnsan Kaynaklarının rolünü de genişletti. Operasyonel yüklerimizin büyük kısmı otomatikleştikçe, bizler artık daha fazla stratejik konulara odaklanabiliyoruz. Geleceğin iş gücünü planlamak, yetenekleri elde tutmak ve kuruma değer katacak kültürü geliştirmek gibi alanlar çok daha fazla gündemimizde.
Diğer yandan bu uygulamalar, özellikle öğrenme ve gelişim alanında da bambaşka bir yapının oluşmasına zemin hazırladı. Şirket içi ve dışındaki konu uzmanlarının liderliğindeki eğitimler, güncel yayınların düzenli takibi ve çalıştaylara aktif katılım sayesinde ekip içinde sürekli öğrenmeyi merkeze alan bir kültür oluştu. Global eğitim programımız “Sertifikalı Uluslararası Uzman” ile çalışanlarımızın hem mesleki hem de kişisel gelişimlerini sistemli bir şekilde desteklerken, bir yandan da “Çalışan Görüşleri Anketleri” ile düzenli olarak geri bildirim topluyor; yapay zeka destekli analizlerle bu verileri çok daha kapsamlı ve hızlı bir şekilde işliyoruz. Bu sayede, ihtiyaçları daha net görerek doğru aksiyonlar alıyor, çalışan deneyimini her adımda iyileştirebiliyoruz.
Önümüzdeki dönemde insan–teknoloji dengesi açısından İK için hangi öncelikleri öngörüyorsunuz?
Önümüzdeki dönemde İnsan Kaynakları ekibi olarak en temel önceliğimiz, teknolojiyi insanın yerine değil, insanın yanında konumlandırmak olacak. Yapay zeka ve dijitalleşme sayesinde süreçlerimizi hızlandırıyor, verileri daha net analiz ediyor ve yetenek yönetiminde çok daha güçlü öngörüler geliştirebiliyoruz. Ancak asıl değer, bu teknolojileri çalışanlarımızın bağlılığını, gelişimini ve iş-yaşam dengesini destekleyecek şekilde kullandığımızda ortaya çıkıyor.
Bu nedenle, bu dönüşümün yalnızca süreçleri dijitalleştirmekten ibaret değil; aynı zamanda bir şirket kültürü meselesi olduğunu düşünüyorum. İnsan–teknoloji dengesini kurarken en önemli önceliğimiz, yeni teknolojilerin yalnızca verimlilik için değil, çalışan deneyimini güçlendirecek şekilde devreye alınması olacak. Yapay zeka burada kritik bir rol oynuyor; ancak bu alanda hala gelişim alanlarımız olduğunu da açıkça kabul ederek, kurum genelinde yapay zeka okuryazarlığını artırmayı bir öncelik olarak ele aldık. Tüm departmanlardan ekip arkadaşlarımızın dahil olduğu bir Yapay Zeka Okuryazarlığı eğitimi planladık. Amacımız, teknolojinin sadece İnsan Kaynakları içinde değil, organizasyonun her noktasında bilinçli, etik ve etkili şekilde kullanılmasını sağlamak. Ayrıca, RPA ve diğer teknoloji dönüşüm süreçlerini IT ekibimizle yakın iş birliği içinde yürütüyoruz. Bu ortak çalışma sayesinde süreçlerimizi sadeleştiriyor, otomasyona uygun alanları doğru tespit ediyor ve çalışanlarımızın zamanını daha değer yaratan işlere ayırabileceği bir yapı oluşturuyoruz.
Özetle, bizim için teknoloji elbette hız ve verimlilik demek; ancak kurum kültürümüzü, öncelikle çalışanlarımızın kendilerini değerli, güçlü ve ilham veren bir topluluğun parçası olarak hissetmelerini sağlayarak geleceğe taşıyoruz.