İnsan Kaynakları ve çalışan psikolojisi


Tüm yöneticiler, özellikle İnsan Kaynakları yöneticileri, her yıl nüfusun neredeyse yüzde 20’sini
etkileyen zihinsel ve ruhsal hastalıklar konusunda dikkatli olmalı. Manik depresyonu da içinde barındıran
depresyon, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer gelişmiş ülkelerde iş görürlük oranını önemli ölçüde etkiliyor.
İyi olan şu ki bu hastalığın başarılı bir şekilde tedavisi mümkün.

Bugüne kadar kaleme aldığım yazıların büyük bölümü İnsan Kaynakları sistemleri veya teorilerinin günlük hayata nasıl aktarılabileceği hakkında oldu. Fakat bazı durumlarda bu teorileri gerçek hayata yansıtmak ve insanlarla iletişim kurmak gerçekten oldukça zor hale gelebiliyor. Bir örneği sizler ile paylaşmama izin verin.

Yakın arkadaşlarımdan biri olan Tony, İnsan Kaynakları şirketi için yaptıkları toplantılarda kendilerine yardımcı olan Gail adında bir gönüllü ile çalışıyordu. Gail’in bu toplantılardaki görevi, konuşulanları kaydedip toplantı ertesinde bir rapor haline getirmekti.

Yine böyle bir toplantının üzerinden nerdeyse aylar geçmiş olmasına rağmen Gail hazırlaması gereken raporu sunmamıştı. Tony durumu Gail’e birkaç kez hatırlattıktan sonra, yapılacak en iyi şeyin kayıtları alıp raporu kendisinin hazırlaması olduğuna karar verdi. Gönüllü bir çalışandan böylesi bir rapor hazırlamasını istemenin de çok fazla olduğunu düşünüyordu. Böylece Gail’den kayıtları kendisine vermesini rica etti. Ama asıl zorluk şimdi başlıyordu…

İlk sorun Gail’in gerçekten ulaşılması çok zor bir insan olmasıydı. E-postalara ve telefonlara cevap vermediği gibi, cevap verdiği zamanlarda da görüşmenin ancak birkaç hafta sonra mümkün olabileceği yanıtını veriyordu. Üstelik toplantı günü geldiğinde arayıp tarihi yine birkaç hafta sonrasına ertelemeleri gerektiğini söylüyordu.

Bununla beraber Gail, sorunun ne olduğu hakkında hiçbir şey söyleme gereği duymuyordu. Tek yapması gereken kayıtları Tony’e postalamak veya alabileceği bir yere bırakmaktı. Ayrıca Tony, kayıtları almak için Gail’in evine uğramayı da düşünmüştü. Fakat Gail bu kez de çok geç saatlere kadar çalıştığını söylüyordu. Tony’e gece saat 2’de gönderdiği e-postalar da bunu doğrular nitelikteydi.

Doğal olarak Tony, ortada dönen şeyin ne olduğunu merak etmeye başlamıştı. Belki de kayıtlar kaybolmuştu ya da farkında olmadan Gail’i kızdıracak bir şey yapmıştı. Yoksa Gail gerçekten çok mu yoğun çalışıyordu? Hiçbir şey bu duruma mantıklı bir açıklama getiremiyordu. Tony aradan geçen onca zamana rağmen hala bir sonuca varamayınca, ne yapması gerektiği hakkındaki fikirlerimi sordu.

Gail’in bu kadar zor bir kişilik olmasının nedenlerinin neler olabileceği üzerinde düşünmeye başladım. Önce tüm bu olanların kişisel bazı nedenlerden kaynaklanabileceğini düşündüm. Bunun yanı sıra kayıtları nasıl alabileceğimiz üzerinde de düşünmemiz gerekiyordu. Acaba Gail’i yaptığı şeyi diğer şirket çalışanlarına anlatmak ile tehdit etmemiz mi gerekiyordu? Fakat Tony tüm bunları benden önce düşünmüştü. Yine bir gün bu konu üzerine düşünürken birdenbire mantıklı bir açıklama buldum: “Gail bir manik-depresifti”.

Kişiler manik durumdayken yerine getirmeleri mümkün olmayan sözler verirler fakat genellikle bunları zamanında yerine getiremez, neden yapamadıkları ile ilgili de sürekli bahaneler uydururlar. Genellikle gece geç saatlere kadar uyanık kalırlar. Özellikle erkekler için depresyon, sosyal olarak kabul edilebilir bir alışkanlık olan işkoliklik maskesinin arkasına gizlenir. Manik depresifler genellikle olağanüstü bir performans gösterdiklerini fakat çevrelerindeki kimsenin bunu desteklemediğini, hatta farkına bile varmadığını düşünür. Bu da bir süre sonra onları sosyal ilişkilerden uzak, izole bir yaşama sürükler.

Tabii ki ben bir psikiyatr değilim ve teşhis koyma konusunda biraz temkinli davranmam gerektiğini biliyorum. Fakat Gail’in gösterdiği davranışlar, onun çok yoğun çalıştığı veya Tony ile kişisel bir sorunu olduğu hipotezlerinden daha çok manik depresif olduğu hipotezine uyuyor. Eğer Gail bir manik depresif ise, gösterdiği tüm bu davranışlar, depresyonun kendini iş ortamında nasıl belli ettiği konusundaki işaretlere harfiyen uyuyor.

Tüm yöneticiler, özellikle İnsan Kaynakları yöneticileri, her yıl nüfusun neredeyse yüzde 20’sini etkileyen zihinsel ve ruhsal hastalıklar konusunda dikkatli olmalı. Manik depresyonu da içinde barındıran depresyon, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer gelişmiş ülkelerde iş görürlük oranını önemli ölçüde etkiliyor. İyi olan şu ki bu hastalığın başarılı bir şekilde tedavisi mümkün.

İnsan Kaynakları yöneticileri başta kendilerini ve diğer yöneticileri zihinsel rahatsızlıklar konusunda
eğitmeli ve bu konularda sorunları olan çalışanlarına nasıl yardım edebilecekleri konusunda
neler yapabileceklerini kararlaştırmalılar. Bunun yanı sıra iş verenler de, çalışanlarına sağlık konularında yardımcı olabilecek bir programı mutlaka hayata geçirmeli.
Amerika ve Kanada’da “Çalışan Destek Programı” adı altında örneklerini sıkça görmeye
başladığımız bu programlarda genellikle üçüncü parti bir hizmet sağlayıcı çalışanlara
bu tarz sorunlar ile nasıl başa çıkabilecekleri konusunda yardımcı oluyor.

Tony’nin hikayesine gelince… Mutlu sonla bitti. Sonunda kayıtları almak için çabalamanın vakit kaybı olduğunu anladı. Fakat bu kesinlikle onun hatası değildi. Tony, o kayıtları hiçbir zaman alamayacağını anladı ve çabalamaktan vazgeçti. Şirket onlar olmadan da yoluna devam edebilirdi. Önemli olan ise kimi zaman bize fazla “gizemli” görünen bazı çalışan veya durumların ruhsal sorunlar ile açıklanmasının mümkün olduğunu anlamamız oldu.

David Creelman 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)