Hayatımızın büyük bir kısmını işe feda etmemize neden olan tek şey para olabilir mi?

Sadece para için mi çalışıyoruz? Hiç kuşkusuz, insanın çalışmaya ihtiyaç duymasının en temel sebebi geçim kaygısı... Ama bireyin çalışma ihtiyacı, doğuştan gelen bir güdüyü değil de sosyal yaşam kaynaklı bir güdüyü işaret ediyor. 

Sosyal yaşam kaynaklı olduğu için de bireyin yaşamında her zaman önemli bir yere sahip olan aile, serbest zaman, toplumsal çevre ve sosyal aktivite gibi yaşamın önemli parçaları ile yakından ilişkili. İş ve para aslında o kadar da birbirinden ayrılmaz parçası değil, hele de yeni nesil için asla ‘İş = Para’ değildir. HRthinksMe Danışmanlık tarafından Türkiye’de üç bin beyaz yakalı arasında gerçekleştirilen çalışmanın sonucunda ‘para’ artık motivatör sıralamasında bile en arkalarda… Rakam vermek gerekirse; sadece yüzde 9’luk dilim para ile motive oluyor. Para ile motive olmayan çalışanların para karşılığında hayatlarını ödünç almaya çalışıyoruz. 

İş dünyasında tüm araştırmalar ve eğilimler çalışanların iş hayatından dolayı sosyal hayatını ihmal ettiğini ortaya çıkarıyor. Acaba çalışanın yani bireyin iç dünyasında neler olup bitiyor da, iş ve sosyal hayat dengesini kurmak, hem birey hem de şirketler için bu kadar önem kazanmaya başlayan bir konu haline geliyor? Bunu yanıtlayabilmek için öncelikle çalışma ve birey ilişkisine göz atarak, ‘Neden çalışıyoruz?’ sorusunu sormamız gerekiyor. Kuşkusuz bu durumun, her çağa özgü nedenleri var. Toplumsal kimlik kaygıları veya çok yüzlü etiketlere sahip olma isteği olabilir mi? Şirketler çalışanlarının verimlilik, motivasyon ve bağlılıklarını artırarak rekabet üstünlüğü yakalamaya çalışıyor. Peki, çalışanları iş - özel hayat dengesi arayışına yönelten sebepler neler? Bunun en önemli nedeni, ağır ve yoğun çalışma koşullarının varlığı olabilir mi?

Bu koşulların çalışanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri daha iyi anlayabilmek için son yıllarda gerçekleştirilmiş olan araştırma sonuçlarına göz atalım. SHRM’ın 2019 yılında yaptığı araştırmaya katılanların yüzde 30’u ‘işim sağlığımı olumsuz etkiliyor’ diyor. Yüzde 51’i ise ‘sosyal ilişkiler kurabilmek için yeterli zamanım yok’ düşüncesi içerisinde. Gartner tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya katılan çalışan kadınların yüzde 37’si, erkeklerin yüzde 46’sı ise; ‘hayatlarına anlam veren’ bir işte çalışmak istediklerini belirtiyor. Anne olanların yüzde 80’i, baba olanların da yüzde 88’i aileleri ile daha çok vakit geçirmek istiyor. İş ve sosyal hayat dengesinin artık neredeyse herkes tarafından konuşulduğunu ve gittikçe artan bir öneme sahip olmaya başladığını hepimiz biliyoruz. Peki, acaba İK’cılar ve yöneticiler çalışanların bu konuyla ilgili olarak kendilerine sordukları sorulara ve beklentilere gerekli karşılığı verebiliyor mu? İşte buraya kocaman bir soru işareti bırakıp bu yazıya nokta koymak gerekiyor. 


Gülcan Çağlar Çalışkan

Genel Yayın Yönetmeni

DERGİ

HRdergi Mart sayısı çıktı!

SATIN AL Mart 2024

Yeni makalemizi okudunuz mu?