‘Hangi kültürde çalışırsanız çalışın, her zaman hatırlanması gereken gerçek; başarıya ancak insanlar üzerinden ulaşabilecek olmanızdır.’
Ali Gökçelik, Unilever Algida Türkiye’nin uluslararası başarılara imza atan bir tepe yöneticisi ve Yönetim Kurulu Üyesi’ydi. Sonrasında, Türk iş hayatından tamamen farklı bir kültüre sahip olan Unilever Filipinler’in Tedarik Zinciri’nden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak atandı. Doktor eşi, ilkokul ikinci sınıfta okuyan bir kızı ve henüz 2 aylık oğluyla birlikte Filipinlere giden Ali Gökçelik ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Dışarıdan bakılınca herşeyiyle bir risk gibi görülen bu değişimin Ali Gökçelik’in hem özel hem iş hayatında neler değiştirdiğini sorduk. Aslında bu röportaj expat çalışana sahip kurumlar, İK yöneticileri ve expat adayları için tam bir yol hikayesi tadında oldu. Bir expat’ın ve ailesinin başarıya ve mutluluğa giden yolunun hikayesi...
Öncelikle okuyucularımız için Ali Gökçelik’i tanıyalım. Türkiye’de başlayıp Unilever Filipinler’e uzanan kariyer hikayenizi dinlemek isteriz.
Teşekkürler. HRdergi ailesi ile tekrar sohbetleşiyor olmak cok sevindirici... Evliyim, 9 yaşında kızım ve 2 yaşında bir oğlum var. 2 senedir Filipinler-Manila’da yaşıyoruz. Bu sene Unilever’de 20. mutlu senem. Üniversite ve master programından sonra katıldığım Unilever hayatının ilk 18 senesinde Türkiye’nin farklı şehirlerinde mühendislik, üretim, fabrika, tedarik zinciri yönetimi ve bazı global sorumluluklar aldım. Özellikle son senelerde hem Avrupa hem Afrika, Ortadoğu, Türkiye(AMET) tedarik zinciri grubunda rol almak, Algida yönetim kurulu üyeliğinde bulunmak kültürel, profesyonel gelişimin yanında oldukça keyif vericiydi. Elde edilen çıktılar ile Algida ekibimiz tüm dünyada örnek gösterilen bir operasyon haline gelmişti.Tüm ekibimiz ile gurur duyuyorum.
2008 senesi sonunda Unilever Filipinler’den gelen teklifi kabul ettim. Benim kariyerim açısından güzel bir teklif ve aynı zamanda da ailem için doğru zamandı. Oğlumuz yeni doğmuştu, eşim iş hayatına ara verebilirdi ve kızım içinde yabancı dil, kültür gelişimi açısından iyi bir fırsattı. 2009 başında Filipinler’e geçiş yaptık.
Türkiye Unilever – Algida Tedarik Zinciri Direktörü (Fabrika ve Lojistik)iken Unilever Filipinler Yonetim Kurulu Üyeliğine geçiş yaptınız ve burada da oldukça güzel başarılara imza atıyorsunuz. Bir yönetici için bir başka ülkeye tepe yönetici olarak gitmek kariyer haritasının en önemli yükseltisi... Peki, siz bu önemli geçişi ilk duyduğunuzda neler hissettiniz?
Kariyer planlaması görüşmelerimizde kısa vadede yurtdışı tecrübesi yer alıyordu.Yani expat olarak görev almak karşılıklı olarak istenilen, kabul edilmiş bir durum idi.Tabii ki, ülke ve rol biraz da firsatlara bağlı. Filipinler’in adı geçtiğinde ilk aşamada biraz durakladık fakat ülkeyi gidip tanıyınca bu tatlı bir heyecana dönüştü. Ayrıca ülke yönetim kurulu üyeliği güzel bir rol idi. Ev, kişisel bakım, gıda gibi hızlı tüketim ürünlerinin tedarik zincirini yönetmek ile birlikte stratejik kararların, şirket yönetiminin parçası olmak ayrıca zevkli ve geliştirici olacak idi. Paylaştığım gibi ailem açısından da doğru bir zamandı ve ülke genelinde İngilizce konuşuluyor oluşu da ayrı bir avantaj oldu. Kızım Zeynep çok meraklıydı ve bizim de kafamızda soru işaretleri vardı. Henüz ikinci sınıfta iken ülke, okul, arkadaş, çevre degistirecekti. Oğlum Gökberk ise daha iki aylıkken transfer oluyordu!
Türkiye’ye ve Türk iş kültürüne pek de benzemeyen bir lokasyonda tepe yönetici olarak çalışmaya başladınız. Hiç şüphesiz, yeni bir görev, yeni bir pozisyon ve merdivenin bir üst basamağına çıkmanın inanılmaz bir hazzı olur. Fakat bu aynı zamanda büyük sorumlulukları da beraberinde getiriyor. Peki, siz hem bu ağır sorumlulukları üstlenen hem de bu müthiş hazzı yaşayan bir olarak bu kadar kısa sürede oldukça başarılı bir grafik çizmeyi nasıl başardınız?
Bence bu harekete hazırlanmış olmak ve istekli olarak gitmek genel motivasyon açısından çok önemliydi. Ailemin desteği de bana güç verdi. Bu durum benim ülke ihtiyaçlarına çabuk odaklanmamı sağladı. Ülke tipik bir Asya ülkesi olmasının yanında İngilizce’nin oldukça iyi seviyelerde her ortamda konuşuluyor olması ayrı bir avantaj teşkil ediyordu. 7000 adadan oluşan lojistikte kara, deniz, hava araçlarının hepsini kullandığınız farklı bir coğrafya. Ekip çok misafirperver, gelişime açık ve aynı zamanda yönlendirilme bekler durumda idi. Tüketici, müşteri yapısı ve kültürü tanıdıktan sonra geçmiş Unilever, iş hayatı tecrübelerimizi etkin olarak hayata geçirmeye başladık.Yeni strateji belirledik ama başarı ancak iyi ilişkiler(human orientation) ve fırsatları zorlama(challenge more, achieve more) zihin yapısı ile gelebilir. Dolayısıyla resmin genelini görmek, ekibi iyi tanımak, gerekli değişimleri (strateji ve insan) zamanında yapmak bugünkü çıktıları getirdi diyebiliriz.
Bu kadar farklı bir iş kültürünü bir tepe yönetici olarak yönetmek, organizasyonu tanımak ve çalışma ekipleriyle ilişkiyi doğru yönetebilmek adına neler yaptınız? Ekibin motivasyon kaynağı nedir? Kısacası, iş sonuçlarınız ne oldu?
İlk önce ekibin beni tanıması ve benim onları tanımam icin ofis dışı çalışma aktiviteleri yaptık. Ailelerimizi, hobilerimizi, motivasyon kaynaklarımızı, beklentilerimizi anladık. Bu karşılıklı güvenin yaratılması ve herkesin eksileri ve artıları ile birbirini tanıması açısından önemlidir. Ardından iş gelişimi açısından güçlü ve gelişmesi gereken yönlerimizi belirlemek üzere bizlerle işbirliğinde olan herkese geribesleme formu gönderip gelen cevaplarla sağlıklı bir starateji olusturduğumuzu düşünüyorum.
Ekipte herkes 3 sene sonrasının hedeflerini belirlemiş ve bunlarısahiplenmişti. Filipin kültüründe ilişkiler, insan oryantasyonu cok önemli(motivasyon). Aynı zamanda sağlıklı bir takip mekanizması kurmak, periyodik olarak hedef takibi ve küçük kutlamalar başarıya ulaşmada önemli faktör oldu, diyebilirim. Kazanan bir kültür yaratmak ve sonuçlar ile beslenmek önemliydi. Nitekim Asya, merkez – Doğu Avrupa, Afrika bölgesinde tedarik zinciri verimliliği ve yüksek müşteri servisinde ilk 5 ülkeye girmenin yanında, global calışan mutluluğu araştırmasında tedarik zinciri olarak en yüksek skorları elde ettik. Küresel üretim yapan fabrikalarımız stratejik olarak yerini pekiştirdi. Müşterilerimizden basarı ödülleri alıyoruz. Şu an attığımız adımdan emin, kendine güveni daha yüksek bir ekibimiz var.
Sizin pencerenizden bakacak olursak, bir expat yöneticinin karşılaştığı ve karşılaşacağı en temel zorluklar neler oluyor?
Tabii ki, kültür ve coğrafya ve iklim farklılığı. Herşeyden önce sizin ve ailenizin en kısa (doğru) zamanda adapte olması sağlıklı kararlar alabilmeniz açısından önemli. Cocukların okulu, eşinizin beklentilerinin karşılanması, genel emniyet açısından huzurunuz; zorluklar olarak adlandırılmasa bile aşılması gereken gerçekler. Bizler zaten iş ortamında yeterince yoğun ve hazır bir sosyal ortama geldiğimiz icin hayatımız daha kolay. Unilever ailesi, büyük bir aile ve her ortamda aynı sıcaklığı hissedebiliyorsunuz. Ama daha öncesinde de aktardığım gibi expat hayatına çıkarken istekli çıkmak gerek, iş motivasyonunuz açısından geriye gün saymak doğru degil!
Filipinler ve Türk iş kültürü karşılaştırmak gerekirse farklılıklar ve benzerlikleri bizimle paylaşabilir misiniz? Özellikle ‘insan’ kaynağı açısından bakacak olursak nasıl bir karşılaştırma yaparsınız?
Farklı kültürden insanları tanımak çok güzel bir duygu. İnsanoğlu olduğunuzu ve hangi dilden konuşursanız konuşun, hangi dinden veya ırktan olursanız olun da birçok ortak yönünüz olduğunu ve temel beklentilerin, duyguların aynı olduğunu görüyorsunuz.
Türkiyemiz Avrupa, Asya, Ortadoğu ülkeleri arasında coğrafya açısından bir köprü fakat kültürlerin birleştiği yer açısından da önemli bir bölge. Bizler Asya tarafı güçlü insanlarız. Anadolu insanımız için de aile, arkadaşlık bağı ve ilişkiler çok önemlidir. Bu durum Filipinler için de geçerli. Burası da bir Güneydoğu Asya ülkesi. Herkes çok sevecen, güleç ve öğrenilmesi gerekecek büyüklükte herşeye pozitif bakan mutlu insanlardan oluşuyor. Halkın yüzde otuzu fakirlik seviyesinin altında fakat aile bireylerinden gelen yardımlar ile geçinen hayatta beklentileri büyük olmayan bir kültür.
Biz Türkler fırsatları daha zorlayıcı ve genelde biraz daha iyisini elde etme güdüsü/hırsı içerisinde bir kültürüz. En azından yaşam standardımızı korumak, kötü günleri ve çocuklarımızı düşünerek yatırım yapmak için calışırız. Bu temel fark diyebilirim. Filipin halkı daha tatminkar ve genelde kısa vadeli düşünceler içerisinde. Örneğin, gelirinin büyük bölümünü gıda, kişisel bakım ürünlerine harcayabiliyor.Yaşadıkları her andan mutluluk çıkarmayı bilen, gülmeyi, şarkı söylemeyi ve müziği çok seven bir kültür. Bence bizler biraz daha pesimist, negatifleri daha fazla gören ve düşünen bir kültürüz.
İş ortamında değerlendirecek olursak; pozitif geribeslemeyi, eğlenmeyi, gülmeyi seven bir ortamda performans değerlendirmesi ve negatif geribeslemelerinizi doğru sözcükler ve ortamlarda yapmanız gerekiyor. Kolay demotive olabiliyorlar. Genelde tatminkar ve fırsatlar çok zorlamayı (risk almayı) sevmeyen bir kültürde kısa sürede elde edilen başarılara ihtiyacınız var. Bu durum kişilerin motivasyon seviyesini olması gereken seviyelerde tutarken uzun vadeli hedeflerinize ulasma açısından da sağlam merdiven basamağı teşkil eder. Filipinler iş kültürü, sizi lider olarak kabullendikten sonra her isteğinizi yapacak, koşulsuz takip edecek bir kültür. Çok saygılı ve calışkan insanlar. Lider, vizyon, yönlendirme ve koçluk çok önemli.
Bizim kültürümüzde self-driven (kendini yönlendiren, hedeflerini belirleyebilen) kişiler görmek çok mümkün. Liderde insani yönlerin yanında sonuç odaklılık ve karizma da aranıyor. Kişiler negatif geribeslemelere daha alışık ve sonuca ulaşma yönünde fırsatları daha fazla zorlayabiliyor.
Hangi kültürde çalışırsanız çalışın, her zaman hatırlanması gereken gerçek; başarıya ancak insanlar üzerinden ulaşabilecek olmanızdır. Dolayısıyla kültürleri değiştirmek mümkün değil... Liderler kültür bilgisini gerekli düzeye getirip stillerini durumlara göre ayarlayabilmelidirler. Bu yapılarının dışında farklı insan olmaları anlamına gelmemeli. Kendi eksiklerini de kontrol etmeleri ve güçlü yönlerini kullanırken ortama uygun durumsal liderlik uygulamaları gerekliliği anlamına gelmeli.
Başarılı bir expat yönetici olarak yeni expat’lara veya adaylarına neler önerirsiniz? Hem iş hem özel yaşam olarak karşılaştıkları zorluklarla baş edebilmek adına neler yapmalarını tavsiye edersiniz? Siz hobileri ile de güçlü bir yöneticisiniz. Köpek yarışmaları ve basketbol devam ediyor mu?
Herşeyden önce güçlü hobilere sahip olmanın ruhsal ve fiziksel sağlık açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Sağlıklı insan iş ve özel hayatında başarılı olur ve zorluklar ile daha kolay baş eder. Basketbol lisanslı oynadığım yıllardan beri ben de bir tutku.Türkiye Unilever basketbol takımında da oynuyordum ve su anda Filipin Unilever takımında da oynuyor ve koçluk yapıyorum. Köpek yarışmalarına katılmaya devam ediyorum ve burada da köpeklerim ülke şampiyonu oldular. Ayrıca yarışma hakemliği sınavlarını da geçtim artık yarışma da yönetiyorum.Ve ailece yaptığımız aktiviteler, tenis, binicilik, sinema....
Hayatın değişik dönemlerinde iş ve özel hayatınıza ayırdığınız vakit süre açısından değişebilir fakat kısa da olsa hobilerinize vakit ayırmalısınız. Bu hayatın her döneminde gerekli. Expat hayatında ailenizin önceliklerine daha fazla vakit ayırmanız gerekiyor, en azından ilk sene... İşler düzene girdikten sonra kendinize de kaliteli zaman ayırabiliyorsunuz. Hiçbir zaman işkolik olmadım ama eve getirdim işler veya ara sıra fazla geciktiğimde tepki aldığım oldu. Yeni gittiğiniz bir ortamda adaptasyon sürecinde bunları kabullenmek gerek.
Dünyamız değişiyor ve talepler de artıyor. Yöneticiler bence daha uzun/kaliteli çalışmak durumundalar ve olacaklar. Öyleyse zamanımızı daha etkin yönetmeyi öğrenmek ve kendimizi geliştirmek durumundayız. İş ve özel hayatını dengede götüremeyen kişilerin başarılı olabileceklerini düşünmüyorum.Ya iş ya özel hayatları veya her ikisi birden negatif etkilenecektir.
Biraz daha bahsedecek olursak, ailenizin buraya uyum sağlaması kolay oldu mu? Özellikle kızınız nasıl uyum sağladı? Onlar nasıl vakit geçiriyorlar?
Zamanlama açısından doğru zamanda expat’lığa çıktığımızı paylasmıştım. Fakat farklı bir ülke ve kültür, tabii ki, belirli bir adaptasyon süreci oldu.
Unilever Filipinler adaptasyonu kolaylaştırmak için elden gelecek her türlü profesyonel yardımı hazırlamıştı, bu bize büyük bir güç veriyordu. Kısa sürede ülkedeki diğer Türk aileler ile tanışmıştık. Şanslıydık çünkü bizim profilimizde 5-6 aile daha vardı ve özellikle eşler sık sık görüşüyorlardı. Oğlum Gökberk henüz 2 aylıktı ama ülke genelinde bakıcı bulmak kolay olduğu için fazla zorluk yaşamadık. Özellikle eşim için bu durum çok önemliydi. Eşim Pelin mesleğine ara vermişti ve oğlumuz ile daha yakından ilgelenebiliyordu. Bir süre çalışma hayatına belki aktif devam edemeyecekti ama en azından güzel gerekçelerimiz vardı.
Kızım Zeynep için ilkokul ikinci sınıfın ara döneminde geçiş yapmak ve hemen hemen hiç İngilizcesi olmaması radikal bir durumdu. Çok meraklıydık ve uluslararası bir okulda okuyacaktı. Öğretmenlere sürekli soruyor ve aynı yanıtı alıyorduk; ‘Merak etmeyin, siz ilk değilsiniz, bu okulun çoğunluğu bu durumdan gelen çocuklardan oluşuyor.’ İngilizce olmadan nasıl iletişim kurabilecek ve derslerini nasıl anlayabilecekti?
Fakat bu da okulun profesyonellik alanıydı. Psikolojik danışmanları, İngilizce destek öğretmenleri, sınıf ögretmenleri ve yönetim gerçekten profesyonellerdi. İlk dönem daha çok dinleyici konumunda olan kızıma önce okulu ve ortamı sevdirdiler; temel bilgileri aktardılar. Dönem kaybı olmadı ve 6 ay sonra İngilizce konuşmaya başlayıp artık kendini ifade ediyordu. Şu anda ikinci senemizde bizim düzeyimizde ve aksanı daha düzgüm bir İngilizce’ye sahip. Aynı zamanda binicilik, sanat vb aktivitelere katılıyor, değişik ülkelerden arkadaşları ile oluşturdukları gruplar ile hoş vakit geçiriyor. Oğlum da 2 yaşına girdi. Hem Türkçe hem İngilizce anlıyor, her iki dilden karışık kelimeler ile konuşuyor ama henuz cümle yok! Bu da ilginç ama bu aşamada güzel bir durum. Doktorlar normal diyorlar. İleride Türkçe’sini güçlendirmemiz gerekecektir.
Yaz ve kış aylarında Türkiye’mize ailelerimizi ve arkadaslarımızı görmeye gidiyoruz, onlar da bizleri ziyarete geliyorlar. Filipinler’i ve civar ülkeleri geziyor ve yeni kültürler tanıyoruz. Biz bu yaşamdan zevk alıyoruz... Hayatta her adımın artıları ve eksileri olacaktır. Bunların farkında olarak karar vermek en güzeli. Biz, ülkesini seven ve geri dönecek bir aileyiz, ama doğru zamanda...
Ali Gökçelik’ten expat’lık için öneriler...
Eğer kişisel olarak ve ailece mobil iseniz expat’lık tavsiye edilecek bir durum. Daha önce de bahsettiğim gibi kisisel gelişim açısından cok önemli. Hazır ve istekli olmak gerek. Expatlar çalışma ortamında kişilere ve yeni amirlerine kendilerini tanıtacak ve onları tanıyacak ortamlar yaratmalıdırlar. İlişkilerin sağlam olması tolerans seviyelerini yükselterek anlayışı artırır. Hayatlarında çok önemli olan konuları açıkça konuşmalı ve gerekirse esneklik isteyebilmelidirler (sağlık, çocukların okul durumu, eşler ile ilgili özel durumlar vs...).
Büyük şirketler ve profesyonel yöneticiler bunu anlayışla karşılayacaklardır. Aile bireylerinin ihtiyacını en sağlıklı şekilde gidermek ve ilk aşamada onlara öncelik vermek genel huzur açısından önemli. Durumsal liderlik sergilemek, kültüre uyum sağlamak da çok önemli... Ben buyum ve bu böyle kabullenilsin deme lüksünüz olmayacaktır. Kendinizdeki ve etrafınızdaki gelişmeleri görmek size büyük haz verecektir.