Çalışan mutsuzluğu pandemi ile zirveye çıktı! Peki çalışanı nasıl mutlu edebiliriz?

Araştırmalar, pandemi krizini üzerinden atamayan çalışanların konsantrasyon bozukluğu yaşadığını, verimliliklerinin düştüğünü, sonuç olarak mutsuz olduğunu gösteriyor. Bu depresyon halinin organizasyonunuza ne kadar zarar verebileceğini hiç düşündünüz mü? Bu işin temel çıkış noktası çalışan mutluluğunun küçük bir ayrıntı olmadığı; günümüzde çalışanlar ve şirketler için kesinlikle kritik olduğu… Neyse ki, bu öyle roket bilimi gibi zor bir şey bir değil. Aslında çalışanları mutlu kılmak son derece kolaydır. Herhangi bir şirket bunu yapabilir!

Mutlu çalışanlara sahip şirketlerin mutsuz rakipleri ile kıyaslandığında daha etkili, inovatif ve daha fazla kazanır hale geldiği kesinlikle doğru bir tespittir. Peki mutluluk ile verimlilik, inovasyon ve pozitif değişim arasında nasıl bir bağlantı var?

Bu bağlantı pek çok araştırma sayesinde her gün yeniden yeniden kanıtlanıyor. Gerçek şu ki, mutlu çalışanlar; daha verimli, daha iyi müşteri hizmeti sunuyor, daha yaratıcı, daha fazla kalite üretiyor ve de satış konusunda çok daha iyi. Ayrıca mutlu şirketlerde işgücü devir oranı ve devamsızlık çok daha az görüldüğü için, çok daha fazla para tasarrufu oluyor.

Mutlu ve iyimser adayları işe almak şirketinizin verimliliğini artırarak işgücü devir oranını düşürür. Bununla birlikte; iyimser, kendine güvenen çalışanlar, diğerleri ile kıyaslandığında sizin işyerinizde bulunmaktan çok daha fazla mutlu olur. Şirketlerin iyimser, pozitif çalışanları işe almasına yardımcı olan yöntemler arasında “işe alım öncesinde kullanılan testler, adaylarla yapılan mülakatlar, rol modellerinin yönetimi ve gülümsemeleri teşvik etmek” yer alır.

Peki, kimler mutlu, iyimser çalışanlar olarak nitelenebilir? İyimser kişileri; “sorunlara değil çözümlere odaklananlar, yapabileceğine dayalı bir mantığı olanlar ve tüm engellere karşın hedefleri gerçekleştirmek için gerekenleri yapanlar” şeklinde tanımlıyoruz. Tersi şekilde, iyimserlerin karşısında karamsarlar yer alır. Karamsarlar çözümlere değil sorunlara odaklanır. Bu kişiler üç şeyi yapmayı çok sever: Şikâyet etmek, suçlamak ve sızlanmak...
Aslında çalışanları gerçekten mutlu eden iki şey var. 

Her şeyden önce, çalışanların “bir fark yaratabilmek, güçlü yönlerini kullanabilmek ve gurur duyabilecekleri sonuçlar üretebilmek” için fırsata ihtiyacı var.

İkinci olarak iyi ilişkilere ihtiyaç duyuyorlar. Hoşlandıkları ve kendilerinden hoşlanan kişilerle çalışmak istiyorlar. Takdir edilmeyi ve onaylanmayı arzu ediyorlar. Kişileri işlerinde mutsuz eden temel neden ise, kötü yönetim… Bir araştırmaya göre, işten ayrılan çalışanların yüzde 75’i bu kararın en azından bir bölümünü doğrudan bağlı oldukları yönetici nedeniyle alıyor. Anlayacağınız kötü patronlar, hiç kuşku götürmeyecek bir biçimde işyerindeki mutsuzluğun birincil nedenini oluşturuyor.

Mutlu çalışanlara sahip olmanın en kolay, hızlı ve ucuz yolu iyimser ve neşeli kişileri işe almaktır. İşe başvuran adayları değerlendirmek için kullanılabilecek en objektif ve terzi dikimi yöntem ise işe alım öncesi yapılan testlerdir.

Bir şirket bana, daha iyi çalışanları işe almak istediğini söylediğinde ilk olarak işe alım öncesi testleri tasarlamaya başlarız. Nasıl mı? Her bir görevdeki mevcut çalışanları test ederek bir “kıyaslama çalışması” yaparız. Bu testten, şirketteki yüksek performans gösteren süperstarların aldığı puanları elde ederiz. Çünkü bu çalışanlar hem son derece verimlidir hem de işgücü devir oranları göreceli olarak düşüktür.

Burada son derece değerli bulgulara ulaşırız: Neredeyse her zaman, yüksek performans gösterenler işe alım öncesi yapılan testlerin şu iki aşamasında ortalamanın üzerinde sonuç elde eder:

1. İyimserlik testi skalası
2. Baskıya verilen tepkiler testi skalası

Tersi şekilde, aynı şirkette aynı işleri yapan ortalamanın altındaki çalışanlar (a) İyimserlikte düşük (genellikle kötümser çıkarlar), (b) baskıya verilen tepkiler testinde düşük (genellikle sızlananlar kategorisine girerler) puan alır.

Örneğin, bir şirket yakın zaman önce yedi görev için eleman almak amacıyla bir kıyaslama çalışması yaptı. İşe alım öncesi yapılan testlerde, yedi görevdeki tüm süperstar çalışanlar hem iyimserlik skalası hem de baskıya verilen tepkiler skalasında yüksek sonuçlar aldı. Not: Her ne kadar bu yedi görev bir dizi beceri seviyesi ve yetenek içerse de işe alım öncesi yapılan testler tüm görevlerdeki üstün performans gösterenlerin iyimser, yapabilirim tarzına sahip kişiler olduğunu ortaya koyuyordu.

Kişilerin kendileri ve şirketleri için daha iyi bir ortam yaratabilmeleri amacıyla kullanabileceği basit, etkili araçlar vardır. En basit araçlardan biri övgüdür. Çalışanları ve astları takdir etmek için bazı önerilerde bulunuyorum, böylece onlar iyi bir iş çıkardığında yöneticiler bunu bilmelerini sağlıyor. Ayrıca, sizi işyerinde gerçekten neyin mutlu ettiğini keşfetmenizi sağlayacak bazı araçlar da var. Bu sayede her sabah işe gittiğinizde bunu elde edebiliyorsunuz.

Ayrıca yöneticileri de unutmadım; onlara da çalışanlarını işyerinde daha mutlu hale getirmeleri için neler gerektiğini belirleyen bazı araçlar sunuyorum.

Çalışan mutluluğunu stratejik bir hedef haline getirenler kazanır!

Mutluluk stratejisi çalışanların mutluluğunu her şeyin önünde tutmak anlamına gelir; hatta müşterilerin bile… Bu çok anlamlıdır, çünkü bir şirket çalışanlarını birinci sıraya koyduğunda aslında müşterileri ve mükemmel sonuçlar ile hizmet kalitesini birinci sıraya yerleştirmiş olur.
Bu nedenle her stratejik karar öncesinde, şirket kendisine şunu sormalıdır: Bu karar çalışanlarımı mutlu edecek mi? Bunu, çalışanlarımızı mutlu edecek bir biçimde, nasıl yapabiliriz?

Ralph Waldo Emerson cesaretle şunu gözlemlemiştir: “Yaptıklarınız o kadar sesli konuşur ki, söylediklerinizi duyamam.” Bu alıntı; liderlerin, yöneticilerin ve müdürlerin iyimser ve neşeli davranışlar konusunda neden çalışanlarının rol modeli olmaları gerektiğini gözler önüne serer.
Her lider, durmaksızın aşağıdakilere basit bir biçimde odaklanarak mükemmel bir rol modeli olabilir:

Kesin çizgilerler belirlenmiş ölçülebilir hedefler, şirketlerin büyüyüp ilerlemesini sağlar.
Sorun her ortaya çıktığında, anında geliştirici çözümleri gündeme getirmeye odaklanın.


Ayrıca, bir lider ya da yönetici çalışanlarının sızlanarak, mızmızlanarak ve şikâyet ederek karamsar davranmasına izin vermemelidir. Bir çalışan şikayet ettiğinde ya da sızlandığında, iyimser bir liderin basit bir biçimde şunu söylemesi gerekir: “Bunun seni rahatsız ettiğini söyleyebilirim. Şimdi lütfen bana, bu sorunun üstesinden gelebilmen için olası çözümü anlat”. Çalışanın çözümleri bir araya getirmesinde ısrarcı olun, sorunlar hakkında sızlanmasına izin vermeyin.

Araştırmalar, bir çalışan ne kadar çok gülümserse müşterinin o kadar mutlu olduğunu gösteriyor. Harvard Business Review’un haberine göre Bowling Green State Üniversitesi’nden Patricia Barger ve Penn State Üniversitesi’nden Alicia Grandey bir kahve dükkanındaki çalışanlar ve müşterileri araştırdığında, çalışanların ne kadar çok gülümserse müşterinin kahve dükkanında yaşadığı deneyim konusunda o kadar mutlu hissettiğini belirlemiş.

Liderler ve yöneticiler aynı adımları kendi şirketlerinde de atabilir. Liderin gülümsemesi, çalışanlarının gülümsemesini teşvik etmesi ve hali hazırda gülümseyen adayları işe alması gerekir. Bu sayede olumlu ve mutlu bir kurumsal kültür yaratılabilir. Yöneticiler ve liderler; iyimser ve neşeli bir iş ortamı yaratabilecek kadar akıllıdır. İşe alım öncesi yapılan testlere ilişkin araştırmam; üstün performans gösteren süperstarların aşırı derecede iyimser ve baskı altında dengeli olduğunu ortaya koyuyor.

Mutlu, pozitif çalışanlardan oluşan bir iş ortamı yaratmak isteyen lider ve yöneticiler, aşağıdakileri yapabilir:

• İyimser, neşeli adayları işe alır: Bu tahmini yaparken işe alım öncesi testleri ve mülakatları kullanır.
• Bir rol model olur: Her zaman iyimser hareketler sergiler.
• Çalışanların iyimser hareketlerini destekler; örneğin çözümlere ve gülümsemeye odaklanır.

Bu üç anahtarı kullanan liderler sayesinde, sonuçta iyimser yapabilecek çalışanlara ve
• Yüksek derecede verimliliğe,
• Düşük işgücü devir oranına,
• Çalışma arzusuna,
• Yüksek karlılığa ulaşılır.

Siz İK yöneticilerine benim temel önerim; bunun roket bilimi olmadığını asla unutmamaları. İşyerinde mutluluk çok küçük bir gerçeği temel alır: “Siz ve ben şimdi bunu yapıyoruz.” İşyerinde mutluluk; personel el kitapçıkları, misyon bildirgeleri ya da kurumsal politikalar ile ilgili değildir. Ayrıca ikramiyeler, maaşlar ve terfiler ile de çok ilgisi yoktur. Eğer bunlara odaklanarak işyerinizdeki çalışanları mutlu etmeye çalışırsanız, başarısız olursunuz. Maaşlar adil olmalıdır ama sonuç olarak bu durum çalışanlarınızı işyerinde mutlu ya da mutsuz etmek için tek neden değildir.
Eğer İK’ya tek bir olumlu öneri sunacak olsaydım, şunu söylerdim: Mutlu kişileri işe almaya odaklanın… Southwest Airlines’ın söylediği gibi: “Davranışları işe alın, beceri için eğitim verin”, çünkü beceri öğretmek mutluluk öğretmekten çok daha kolaydır.

Ayrıca, çalışanlarını mutlu eden yöneticileri takdir edip ödüllendirmek de çok önemlidir. Hollandalı posta şirketi TNT (ki tüm dünyada 140 bin çalışanı vardır) yöneticilere verilen ikramiyenin bir kısmını çalışanların mutluluğu ile ilişkilendirir. Bu kesinlikle, yöneticilere “Çalışanlarınızın mutluluğu fark yaratır!” demenin yollarından biridir.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)