DEI Yönetimini Yapılandırarak, İşletmelerin Global Finansal Kredibilitesini Yükseltiyoruz

               

Küreselde ve yerelde yaşanan ekonomik gelişmeler ve finansal destek arayışı güncel ihtiyaçlarla yeniden şekillenmiş ve bu kaynaklara ulaşabilmek için oluşturulan standartlar da paralel olarak başkalaşmıştır. 2024 yılının ilk günüyle birlikte ülkemizde de zorunlu hale gelen sürdürülebilirlik raporlaması, AB tarafından art arda çıkarılan düzenlemeler ve regülasyonlar ile firmaların sadece finansal durumları ile ilgili değil holistik bir biçimde incelemeye alınarak değerlendirilmesinin önünü açmıştır.

Bu değerlendirmelerden Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık (DEI) başlığı ise kısa vadede en az yatırım ile firmaları rakiplerine kıyasla öne geçirerek ilgili finansal değerlemelerde yüksek skorlara ulaşmasını sağlayan yeni bir fırsat alanı açmış bulunmaktadır.            
 
Sürdürülebilirliğin sadece “yeşil ve çevre” olarak ele alınmaması ve anlamının genişlemesi ile “insan ve kültür”ü de kapsaması, firmaların stratejilerini belirlerken daha derin ve uzun vadeli adımlar atmasına vesile olmuştur. Böylelikle yerelde daha güçlü, kendi kendine yetebilen ve bunu uzun vadeye yayan üretim modeli gerçek anlamda desteklenmeye başlanmıştır. Bu şekilde, bir anda parlayıp sönen firmalar yerine adım adım büyüyen ve çevresini hem insan hem de doğa bağlamında destekleyen bu model, finansal kaynak sağlan firmaların ilgisini diğerlerine göre daha fazla çekmektedir. Daha önce alınan kredi ve desteklerin ödenememesiyle oluşan krizlerin bu şekilde aşılması hedeflenmekte ve ayrılan kaynakların gerçekten olması gerektiği şekilde, büyümeyi ve gelişmeyi destekleyecek biçimde kullanılmasının tedbirleri de böylelikle alınmıştır.
 
İlgili finansman kurumlarının da bu doğrultuda aldığı aksiyonlardan en önemlilerinden biri, firmaları değerlendirirken DEI ve Sürdürülebilirlik başlıklarını daha ciddi ele alarak finansmanın dönüşünü garantilemek şeklinde olmuştur. Böylelikle piyasanın bozulmasını önleyerek bu bozulmadan etkilenebilecek kişileri de desteklemek öncelik haline gelmiştir. AB’nin üstünde durduğu şekilde toplumsal refahın bu şekilde artacağı öngörülmüş ve ticarete taraf üçüncü ülkelerin de aynı şekilde düzenlemelerle dönüştürülmesi amaçlanmıştır.  
 
Bu dönüşümde bazı düzenlemeler zorunlu kılınarak ticaretin giderek güçlenmesi ve daha sağlam bir tedarik zinciri ile enflasyon gibi sonuçların da azaltılması gündeme getirilmiştir. En hızlı şekilde sonuç alınabilecek olan insana ilişkin düzenlemelerin aksiyona geçirilmesi öncelik haline getirilmiş ve DEI global bir gündem olmuştur.
 
DEI kapsamında birçok başlık gündeme getirilirken halihazırda takip edilen kadının güçlendirilmesi daha da önemli hale gelmiştir. Bu bağlamda, toplumun yarısının iş hayatında geride bırakılması global ticaret hacmini ve üretimi arttırabilecek fırsatların engellenmesine neden olmaktadır. Kayıpların önüne geçilerek kadınların güçlendirilmesi ve istihdamının artması ile global üretim ve ticaret hacminin yaklaşık %35 kadar artacağı öngörülmektedir. Bu denli bir büyüme birçok kişinin hayatını hem pozitif etkileyecek hem de firmaların finansal hedeflerini yakalayabilecekleri fırsatları küçük bir yatırımla sağlayabilecekleri yeni kapılar açmaktadır.

Tabii ki tüm bu finansal getirilerin yanında firmaların sosyal sorumluluk etkisi yüksek bu gibi çalışmalarda bulunması hem marka değerini arttırmakta hem de çalışan bağlılığını pozitif yönde etkilemektedir. Destekte bulunan şirketlerden ziyade aksiyona geçen firmaların marka imajının toplum nezdinde daha fazla karşılık bulduğu herkesçe bilinen bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

AB İçindeki kurulu şirketlerin ve AB’ye ihracatta bulunan şirketlerin dikkat etmesi gereken hususlardan biri haline gelen DEI, son dönemde giderek artan finansman ihtiyacı ile firmaların kaçınılmaz bir sonuç olarak ele alması gereken zaruri bir başlığa dönüşmüştür. Öyle ki Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada da benzer düzenlemeler gerçekleştirerek kendi tedarik zinciri, firma sürdürülebilirliği ve DEI konusunda regülasyonlara gitmiştir. 

Daha da açmak gerekirse, ilgili finansmanın sağlanması için en önemli husus bu desteğin geri ödenmesinin kesinliğidir. Bu kapsamda DEI, firmalara kazandırdığı farklı bakış açılarıyla alınan aksiyonların çeşitli biçimlerde değerlendirilmesiyle riskleri yaymakta ve pozitif olmayan dönüşleri ciddi biçimde azaltmaktadır. İşe alımlarda yöneticilerin “kendine benzer” kişileri tercih etme eğilimi kırılarak aynı bakış açısına sahip farklı kişilerden çıkan kararların önüne geçmektedir. Aynı zamanda, ilgili pozisyonları dolduran kişilerin aldığı diğer kararların da mümkün olduğunca kişisel önyargılarından arındırılmış olarak gerçekten profesyonel biçimde hayata geçmesini sağlamaktadır. Hepimizin bildiği üzere olumlu yahut olumsuz önyargılar ile buna paralel oluşan gerçeğe uygun olmayan beklentiler mali anlamda zorluklara neden olmakta, kaynakların kullanımı hususunda istenmeyen sonuçlar doğurmaktadır. Gördüğümüz ya da duyduğumuz şekilde birçok “proje” bu şekilde sonuçlarına ulaşamamakta ve firmaların istemeyeceği biçimde kayıplara neden olmaktadır.

Tabii ki içerideki bu benzerlik ve tekdüzelik sadece olağan yönetimsel ve idari kararların alınmasında kayıplara neden olmamakla birlikte aynı zamanda inovatif düşüncenin de önünü kapamasıyla firmaların rekabet gücünü ciddi biçimde azaltmaktadır. Üretimi gereği, hedef kitlesi kadın olan ancak ara kadrolarının ve yönetiminin çoğunun erkek olduğu bir firmanın en basit haliyle ürettiği ürünü tam olarak anlayamayan veya ruhunu bilmeyen bir yapıya sahip olduğunu söylemek çok da zor değildir. Birikim ve deneyim sonucu bazı noktalar öğrenilebilmiş olsa da inovasyon daha çeşitli ve kapsamlı bir yaklaşım gerektirdiğinden firmanın yönetişimsel kayıplarla ve rekabette geride kalmasıyla yüz yüze gelmesi pek de uzak görünmemektedir. Bu durum, sadece kadın – erkek ikilemi üzerinden verilen bir örnek olarak kaçırılan fırsatları basit bir biçimde oraya koymaktadır. Her sabah farklı bir güne uyandığımız, geçtiğimiz on yıl önceki bir günün yoğunluğu ile önümüzdeki günlerin bambaşka olduğu dünyamızda, firmalarımız için alacağımız aksiyonlar daha üstüne düşünülmüş ve tüm yönleriyle dikkate alınarak hayata geçirilmek zorundadır. 

Güncel iş dünyası sadece firmalar için hızlı akmamakta, çalışanlar için de sirkülasyonu hızlandırmış durumdadır. Artan turn over’ı yönetmek ve azaltmaya çalışmak önceliklerden biri haline gelmiş ve bütçelerde kendine yer bulmuştur. Stratejik bir yaklaşımla çalışanlara yapılan yatırımlar da göz önüne alındığında dikkat edilmediği takdirde kayıplara neden olabilecek bu başlıkta, çalışan bağlılığı daha da görünür hale gelmiştir. DEI’nin olumlu etkilerinden ve doğal bir sonucu olarak çalışma ortamını insani hale getirmesi ve yarattığı etki ile çalışan bağlılığında da ciddi biçimde etkilemekte turn over’ın yönetilebilmesi için pozitif sonuçlar doğurmaktadır.

DEI sadece içeriye yönelik aksiyonlar için kritik olmamakla birlikte pazar için de önemli bir başlık olarak karşımıza çıkmaktadır.  İhracatçı firmaların, satış yaptığı ülkelerdeki müşterini anlayarak ihtiyaçları kavraması müşteri tabanını genişletmekte ve satış hedeflerini de buna bağlı olarak istenen noktalara ulaştırmakta yardımcı olmaktadır. Müşterisini daha iyi anlayan firmaların, rekabette önce geçmesi beklenen en olası sonuçlardan biridir.

Tüm bu avantajlar tek tek ve tümüyle dikkate alındığında, kredibilite için en önemli hususun yani geri ödemenin ihtimalinin ciddi biçimde arttığı gözlenmektedir. Kaldı ki finansal değerlemeler ve kredibilite değerlendirmeleri için artık sürdürülebilirlik ve DEI önemli bir başlık haline gelerek çoğu finansör firmanın ön koşul olarak bu çalışmaların yapılmasını zorunlu tuttuğu gözlemlenmektedir.

Böylelikle finansör firmaların bu başlığı dikkate alarak değerlendirmelerini yapması, günümüzde stratejik yönetim ve insan odaklı firmaları daha da öne çıkararak değerlerine değer katmaktadır. KPI’lara bağlı, ölçülebilir ve gözlenebilir DEI yapısının varlığı ve üçüncü bir göz tarafından yapılan incelemeler sonucunda alınan sertifikalar bu gibi kredibilite süreçlerinde firmalara büyük destekler sağlamakta ve firmanın finansal değerini de arttırmaktadır.  

Workplace in Action® olarak DEI uygulama ve sertifikasyon programımız ile firmalara sağlam ve sürdürülebilir DEI yapıları oluşturmalarında yoğun destek sağlamakta ve içerideki fırsatları finansal sonuçlara dönüştürmekteyiz.

İnsan odaklı, sürdürülebilir ve pozitif bir çalışma ortamı için atılacak adımları sizlerle birlikte gerçekleştirmek için sabırsızlanıyoruz. 

Yarın değil, bugünden başlayan çalışmalarla geleceği birlikte şekillendiriyoruz. 

 

Haberi pdf olarak okumak için görsele tıklayın. 


 

DERGİ

HRdergi Mayıs sayısı çıktı

SATIN AL Mayıs 2024