Tatil sonrasında işbaşı yapmak

Eylül 09, 2019

Hani bazen bir rüya görürsünüz, öyle bir rüyadır ki o, sabah uyanınca içinizde buruk bir tat kalır, “ah“ dersiniz içinizden “keşke devam etseydi.” Ve o gün belki de etkisinde kalırsınız o rüyanın, zaman zaman aklınıza gelir, hatırlar, gülümsetir sizi bir yandan... O anda nerede, kiminle olduğunuzun bir önemi yoktur, ne güzel bir rüyadır o. Kaçınız hissettiniz bilmiyorum ama ben bu duyguyu tatil dönüşlerinde hissedilen duygulara çok benzetirim. Özellikle de yaz tatilleri dönüşüne! Eylül ayı, tatillerin hemen hemen tamamlandığı ve yeni iş dönemine girdiğimiz bir ay. 
 

Özellikle son dönemde iş psikolojisi alanında duygu ve düşünce sistemimizin iş başarısı ve tatminine olan olumlu etkileri konusunda çok araştırma yapıldı. Bu yazımı, bilişsel davranışçı psikolojinin, bize sunduklarından faydalanarak, tatil sonrası zorlukları bir tarafa bırakabilmek, daha tatminli ve başarılı bir iş yaşamının önündeki engellerle nasıl başa çıkacağımız konusuna ayırmak istedim. 

Gündelik hayatta olumsuz duyguları herkes hissedebilir. Olumsuz duyguların kişinin hayatını yoğun şekilde etkilemesi o duyguların “yönetilemeyen duygular” olduğunu gösterir. Düşünce ve davranış değişikliği sayesinde kişinin hayatını etkileyen korku, kaygı, üzüntü, öfke, acı, utanç gibi olumsuz duygularında zamanla azalma olur. Düşünce ve davranış sistemimiz üzerine çalışmak, olumlu olmayan durumlardan daha olumlu durumlara taşınmak, doyumlu başarılı yaşamın kapısını açacaktır. Burada düşünsel hatalara bakmak güzel olabilir. Amacımız, daha başarılı ve doyumlu bir iş yaşamına sahip olmak için düşünsel hatalarımızı bulmak, ardından davranış ve duygu sistemimizi regüle etmek olacaktır.

Nedir bu sık düştüğümüz düşünsel hatalar?

1 - En Kötüleştirme – Bir olay yaşadığınızda başınıza gelecek en kötü ihtimali zihninize getirme. (Bir türlü işe konsantre olamıyorum, bu gidişle kesin kovulacağım, bu devirde yeni iş de bulamam, ne yapacağım ben, mahvoldum...gibi)

2 - Kişiselleştirme – Olayları üzerine alma. (Yöneticim yüzüme bile bakmadı, kesin benimle ilgili iyi şeyler düşünmüyor… gibi)

3 - Genelleme – Yaşadığı olumlu olmayan bir durumu genele yaymak. (Hedefi tutturamadım, zaten ben iyi bir satışçı değilim… gibi)

Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak ve düşünsel hataları arttırmak mümkün. Şimdilik bunlar üzerinden gidelim.  Öncelikle iyi bir haberim var! Birazdan okuyacağınız yöntemlerle düşünsel hatalarınız baş edebilirsiniz. Sizi bu yıkıcı düşünce sarmalından kurtaracak yöntemler şöyle:

1 - Başka bir şey düşünün. 

Olumsuz düşüncelerle baş etmenin etkin yöntemlerinden biri ilgili düşünce yerine başka bir düşünceyi yerleştirmektir. Siz, zihninize başka bir düşünce getirdiğiniz anda beyniniz ona odaklanacak ve bir önceki düşüncenin yarattığı olumsuz duygu durumundan rahat kurtulmanızı sağlayacaktır. 

2 - Ortam değiştirin.

Beynimiz düşünce ve duygularını içerisinde bulunduğu ortam ile eşleştirir. Siz değişikliğe    gittiğinizde ortada size tehdit gibi görünen durum algınız da değişecektir. Bu durum sizin yine olumsuz duygu-düşünce sarmalından kurtulmanızı, daha sağlıklı ve yapıcı düşünmenizi sağlayacaktır.

3 - Sevdiğiniz, güvendiğiniz birini arayın. 

Yapılan araştırmalar fiziksel acı eşiğinin dahi güvenli ilişkiler kurduğumuz anda yükseldiğini gösteriyor. Sevdiğiniz, güvendiğiniz biri ile konuştuğunuzda, vücudunuzdaki stres hormonlarının mutluluk hormonları ile yer değiştirdiğini fark edeceksiniz. 

4 - Derin nefes alıp verin.

Olumsuz duygu düşünce durumları nefes alışımızı hızlandırır. Oysa sakin anlarımızda derin nefesler alıp veririz. Nefes düzeyinizi dengeleyerek beyninize “olumsuz durum yok” sinyali gönderin. Beyniniz böyle bir sinyali aldığında hormonal sisteminizi dengelemek üzere harekete geçecek ve içerisinde bulunduğunuz duygu ve düşünce sisteminiz de olumlu yönde değişecektir. 

Son olarak bunları sürekli yapmayı alışkanlık edinin. Kısa bir süre içerisinde düşünce ve düşünce sarmalıyla daha iyi baş ettiğinizi fark edeceksiniz. Senenin 4. yarısını başarılı ve keyifli geçirmenizi dilerim.

 
Banu Koç Çakan 
Yeni makalemizi okudunuz mu?