Kuzey İspanya’nın tablo gibi şehirlerini Lüks Tren Turlarıyla keşfetmek…


Nilay Karagülmez Abamor 


İspanya, dünyanın önde gelen turistik yerlerinden biri, sadece bir şehri de değil üstelik, ülkenin tüm şehirleri gezilmeye, görülmeye değer. Her şehirde var olan turistik alanları, cazibe merkezleri, otelleri, İspanyolların samimiyeti ve son derece profesyonel bir turizm endüstrisi ile her yıl 250 milyondan fazla turistin İspanya'yı destinasyon olarak seçmesine sebep oluyor.

Bu kadar çok turist buraya sadece eğlence için gelmiyor. İspanya, Avrupa'da derin tarihi kökleri olan bir ülke, kimliği ve benzersiz özellikleri, Amerika kıtasının keşfi ve iki dünya savaşı sırasındaki tarafsız konumu gibi çeşitli fenomenler tarafından şekillendirilerek bugünlere kadar gelmiş. Aynı zamanda İspanyol tarihi ile diğer Avrupa ülkelerinin tarihi arasında güçlü paralellikler var. İspanya, çeşitliliğinden asla vazgeçmemiş olsa da çok erken bir aşamada birleşik bir devlet olarak ortaya çıkarak, modern Avrupa tarihinin en parlak bölümlerinden bazılarında çok önemli bir rol oynayarak da tarih sayfalarında çok güçlü bir şekilde yerini almış.

Ormanların kokusu, raylardaki tekerleklerin sizi hem heyecanlandıran hem de dingin bir ruh haline sokan ritmi ve her dönüşten sonra bekleyen tahmin edilemez maceralar bu turların en güzel yanları. Ayrıca tabii eski tarihi trenlerin heyecan verici ve romantik bir yanı da var. Bu turlarda gündüz aynı bir cruise gemisindeki gibi tüm gün bol bol gezip yürüdüğünüz ve yorulduğunuz için, geceleri trendeki süitinizin güzel iç mekanlarla çevrili yumuşak yatağında iyi bir gece uykusunun tadını da rahatlıkla çıkarabilirsiniz. 

Bu turların içinde bulunduğunuz her an ayrı bir deneyim. Tren, yolcuların otobüsle tarihi yerlere taşındığı küçük pastoral istasyonlarda durur. Molalar planlanan şehirlerde, turistlere bölgeye hâkim ve tarihini iyi bilen rehberler eşlik eder. Burada önemli olan aslında sadece yolculuğun kendisi değil, her durakta, gezinin bir başka önemli bölümünü deneyimleme şansına sahip olmanız, kültüre ve tarihe, doğaya ve şehre yaklaşıyor olmanız ve özellikle yerel ve zevkli bir şekilde yemek yiyor olmanızdır.  

Trans Kantabria Tren turları, efsanevi Orient Express’in ilk yolculuğundan tam 100 sene sonra yani 1983 yılında seyahatlerine başlamış. Bu rota ve bu tren İspanya’daki lüks turist treni konseptinin ilk örneği. 1983’te ilk turlarına başlamış olmasına rağmen 2009 yılında Uluslararası Demiryolu Gezginleri Derneği bu rotayı ve treni Dünyanın En İyi 25 Treni sıralamasına dahil ederek onurlandırmış. Bu lüks trenin 1920li yıllardan kalma tarihi orijinal vagonları, geçmişin zarafetini 21. Yüzyılın konforu ile birleştirerek, Galiçya, Asturias, Kantabria ve Bask Bölgesinin güzel manzaraları ve şehirleri arasında Kuzey İspanya’da bir rüya gezisine dönüşüyor. 

Trans Kantabria Treni çok büyük değil, toplamda 14 Deluxe Suit’i bulunuyor. Suitler çok geniş ve çok zarif bir şekilde dekore edilmiş. İçine girdiğinizde çok rahat ve konforlu bir alanla karşılaşıyorsunuz. Tüm süitlerde oturma odası, yatak odası ve banyo hizmeti. Dolayısıyla sadece gastronomi açısından değil, tur sırasında odanızda geçireceğiniz zaman açısından da her şey düşünülmüş. 

Eğer odanızda vakit geçirmek istemezseniz ve diğer turistlerle kaynaşmak ve tanışmak isterseniz, bir asırdan daha uzun bir süre önce yapılmış ve 1980li yıllarda yenilenmiş 4 muhteşem salonda, çay odalarında dinlenebilir ve bolca sohbet edebilir, üstü açık panoramik vagonda gökyüzünü seyrederek sessizliğin keyfini çıkarabilir ya da sadece manzaranın güzelliğine hayranlıkla bakarak yolcuğunuza devam edebilirsiniz. 

Trans Kantabria’nın Rotası

1.    Gün; San Sebastian – Bilbaro – Carranza
2.    Gün Carranza – Bilbao – Santander
3.    Gün Santander – Potes – Cabezon de la Sal
4.    Gün Cabezon de la Sal – Santillana del Mar – Llanes
5.    Gün Llanes – Oviedo
6.    Gün Oviedo – Gijon – Luarca
7.    Gün Luarca – Ribadeo – Vivero 
8.    Gün Vivero – Santiago de Compostela 

O zaman haydi gelin bu büyülü macera başlasın…

Bu yazımda sizlere 8 harika gün içinde neler yapabilirsiniz, nerelere gidebilirsiniz, neleri keşfedebilirsiniz konularında kendi deneyimlerimi aktarmaya çalışacağım. Tren gün içinde turistlere bolca gezme imkanı verdiğinden bende sizlere 1 gün içinde bu şehirlerde neler yapabilirsiniz nerelere gidebilirsiniz konularında önerilerimi aktaracağım. 

1. Gün; San Sebastian – Bilbao – Carranza 
San Sebastian, Yaz’ın Başkentinde Güneşin Öpüştüğü Plajları Keşfedin


San Sebastian’ın resmi adı Donostia – San Sebastian’dır ve yerliler kendilerine Donostiarras derler. San Sebastian’da asla sıkılmazsınız. İspanya’nın en güzel kırsal alanlarını ve güneşin uzun yaz boyunca öptüğü kumsallarında yapacak pek çok şey bulursunuz. San Sebastian’da her yer yemyeşildir, gözünüzün alabildiğine her yer bir tablo güzelliğindedir ve tüm bu güzellikler denizin mavisi ile birleşir. 

Şehrin plajları ve özellikle de Eski Kent, Lan Concha Plajı ve Akvaryum civarı birinci sınıf restoranlarla doludur. Birden fazla kültürün kaynaştığı ve iç içe geçtiği bölgede, çok çeşitli kültürel etkinlikler yapılır, muhteşem katedralin etrafında açık hava da lokal yemekleri yiyebileceğiniz pek çok pazar vardır. Tüm merkez 4 kilometreden meydana geldiği için burada arabaya ihtiyacınız yoktur ve yürüyerek tüm şehri ve ara sokaklarını keyfinizce keşfedersiniz. 

Bilbao, Bask Bölgesinin Mutfağının Başkenti, Efsanevi Guggenheim Müzesinin ev sahibi… 

Bilbao, Biscay eyaletinin ve bir bütün olarak Bask bölgesini en büyük, İspanya'nın ise 10. En büyük şehridir. Bilbao, Kantabria ve Pirene sıradağlarının arasında yer alır. Dağların denizle buluşmasındaki en stratejik şehir olmasından dolayı, son 50 yılda ağır sanayinin merkezi haline gelmiştir. Ancak şehir 1990’lı yılların ortalarından itibaren başka bir bakış açısını hedef almış, sanayisizleşme ve hizmete dayalı bir ekonomiyi benimsemiş ve bu amaçla da kentsel dönüşüm ve altyapı yatırımlarına ağırlık vermiştir. 

2. Gün Carranza – Bilbao – Santander
Santander, eski ve modern, geleneksel ve kozmopolitin birleşimi… 


Santander öyle bir şehir ki, buraya gelen herkes bence kendini evinde hissedebilir. Santander hem caziibeli, hem doğal güzelliği var, hem sıradışı bir mutfağa sahip, hem yerel halkın canayakınlığı ve güleryüzü sizi kendine çekiyor hem yapabileceğiniz onlarca aktivite var hem de burada rahatlayabilir ve iyi vakit geçirebilirsiniz. Santander eskiyle yeniyi birleştirmede bir maestro. Plajları, doğası, gastronomisi ve kültür aktiviteleri bitmiyor. 

3. Gün Santander – Potes – Cabezon de la Sal
Wauw Dedirten Potes sokaklarına kendinizi bırakın…


Hiç yeni bir yeri ziyaret ettiğinizde, şehre bakıp wauww dediğini oldu mu, Potes işte insanda böyle bir his yaratıyor. Potes belki İspanya denince akla ilk gelen şehir değil, belki bir Barselona ya da Madrid kadar popüler de olmayabilir ancak bu sizi sakın yanıltmasın. Potes, görülmeye değer, daha küçük ama insanı kendine çeken ve içine alan çok turistik yer. 

Potes, akan dereler ve nehirler ile muhteşem dağlarla çevrili bir bölge olan tarihi Liébana bölgesinin merkezinde yer alıyor. Eski mahallesi, Kültürel İlginin Özelliğine sahiptir. Sokaklarında yüzlerce köprünün yanı sıra yüzlerce yıllık tarihi olan binalar ve anıtlar var. Potes aslen Kastilya Kralı XI. Alfonso'nun oğlu Infante Tello'nun (14. yüzyıl) egemenliğinde olan ve 1445'te Santillana Markisinin ve onun soyundan gelen El Infantado düklerinin eline geçen ve zaman içinde pek çok kere el değiştirmesinden dolayı tarihsel ve kültürel çeşitliliğe sahip bir şehir. 

Spesifik olarak, Torre del Infantado olarak bilinen ve 15. yüzyıldan kalma sağlam bir yapı olan ve yakın zamana kadar Belediye Binası'nın bulunduğu kule, bugün şehirdeki en önemli anıtlardan biri. Tarihi Liébana bölgesinin başkentindeki diğer binalar ve ilgi çekici yerler arasında, 14. yüzyıldan kalma mimari unsurlara sahip Orejón de la Lama (Barok) ev kulesi, San Vicente Parish Kilisesi gibi çeşitli görkemli evler ve atalardan kalma konaklar da yine görülmeye değer yerlerden.

4. Gün Cabezon de la Sal – Santillana del Mar – Llanes
Zamanı Durdurmuş Muhteşem Orta Çağ Kötü Santillana Del Mar 


Santillana del Mar, pastoral bir kasaba, Cantabria'nın mücevheri ve yolu kuzey İspanya'ya giden herkesin mutlaka ziyaret etmesi gereken çok otantik bir kasaba. Yuvarlanan yeşil tepeleriyle olağanüstü güzel. Zamanın el değmediği bir orta çağ köyü. O kadar yemyeşil ve göz alıcı ki Santillana del Mar’ı bir Van Gogh tablosunda hayal edebilirsiniz. Filozof Jean Paul Sartre burayı “İspanya'nın en güzel köyü” olarak adlandırmış. İspanya'da elbette pek çok güzel köy var, ancak Santillana, zirvenin başına geçebilmek için en güçlü adaylardan biri. Santillana del Mar, rüya gibi Arnavut kaldırımlı sokakları, karamel renkli mimarisi ve romantik ferforje Juliet tipi balkonların keyif veren bir merkezidir. 


Orta çağda Santillana'nın tüccarları oldukça zenginlermiş. Yün, süt ürünleri ve keten satarlarmış. İşte bu nedenle çok zarif ve çok özenli bir mimari yaratmışlar. Santilla'yı bu kadar ayırt edici kılan, aşınmış sarı renkli zarif evler ve sarayların o zamandan inşa edilmesi ve hala ilk günkü güzelliklerini korumasıdır. Köyün mükemmel korunmuş tarihi merkezi, 2011 yılında UNESCO alanı ilan edildi. Burası yaşayan bir müze, bu nedenle burada geçireceğiniz günde bol bol yürüyüş yapın, küçük yerel kafelerde oturun ve muhteşem tatlıların bol bol tadına bakın, bolca deriden yapılmış hediyelik eşya alın, köye özel rengarenk seramikleri inceleyin ve nefis peynirleri tadın.  Ve son olarak köye damgasını vurmuş, Plaza Ramón Pelayo'daki Parador Hotel'in gizli kapalı bahçesinde kendinize tarifi gizli olan ve sadece burada bulabileceğiniz bir kokteyl ısmarlayın.

5. Gün Llanes – Oviedo
Asturias'ın Başkenti Oviedo'da Elma Şarabı’nın Tadına Bakın… 


Oviedo, İspanya'nın belki de en iyi elma şarabıyla tanınan kuzey-batı bölgesi olan Asturias'ın başkentidir. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen şenlikli festivallerden, İspanya’nın en iyi sanat koleksiyonlarını gezmenize kadar, zarif Oviedo şehrinde yapabileceğiniz onlarca şey bulabilirsiniz. 

New York Times'ın 2020 yılında "Dünyada Gidilecek 52 Yer" listesinde yer alan Asturias, o tarihten bu yana aşırı popüler oldu. Kuzey İspanya'nın genellikle gözden kaçan bölgesine en iyi giriş, Santiago de Compostela'ya giden iki hac yolu üzerinde bulunan şık bir şehir olan başkenti Oviedo'yu ziyaret etmekle başlar. Büyük katedralini ziyaret etmeyi veya 2 Michelin yıldızlı yerel şefin eserlerini denemeyi planlıyorsanız o zaman Oviedo'da hoş geldiniz. 

Hacıların katedralini ziyaret edin; Oviedo, Fransız Pireneleri'ndeki Saint Jean de Luz'dan Galiçya'daki Santiago de Compostela'ya kadar uzanan ve Camino Primitivo'nun başlangıç noktası olan Camino del Norte'de yer alır. Hacıların Plaza Alfonso II El Casto'daki San Salvador Katedrali'ni ziyaret etmenizi öneririm. Ana yapı 14. yüzyılın sonlarından kalmadır, ancak kule 16. yüzyılın ortalarında eklenerek mimari tarzların bir karışımı ortaya çıkmıştır. İçeride, İsa'nın ölümünden sonra başına konduğu söylenen çok özel bir bez parçasını ve mücevherlerle kaplı iki haçı görebileceğiniz dokuzuncu yüzyıldan kalma, UNESCO tarafından koruma altına alınan bir de şapel bulunmaktadır. 

6. Gün Oviedo – Gijon – Luarca
Yemyeşil Manzaralar, Sarp Kayalıklar ve Doğal Kumsallarla Çevrili Gijon… 


Gijón, İspanya'nın kuzeyindeki Asturias bölgesinin en büyük şehridir. Doğası oldukça vahşidir. Gijon’a geldiğinizde hem denize doyarsınız hem de vahşi doğaya. Ancak burada ilginizi çekecek olan sadece çevre değil. Harika deniz ürünleri restoranları ve elma şarabı barlarının yanı sıra Gijón, birçok müzeye, bir akvaryuma, eski arkeolojik alanlara ve bir botanik bahçesine ev sahipliği yapmaktadır.  Plajlar ve yemyeşil tepelerle çevrili Gijón, bir zamanlar endüstriyel geçmişiyle ünlü olmasına rağmen, sonradan modern sahili, gezinti yerleri, hareketli restoranları ve kültürel simge yapılarıyla kendini yeniden keşfetmiştir.

Gijón’un eski balıkçı mahallesi Cimadevilla, bir burun üzerinde oturuyor. Burada, eski bir kaleye ve İspanyol Bask heykeltıraş Eduardo Chillida'nın bir heykeline sahip bir uçurum parkı olan Cerro de Santa Catalina'yı ziyaret etmenizi öneririm. Karakteristik eski binaları, birinci sınıf deniz ürünleri restoranları ve canlı gece mekanları ile tarihi bir su kenarı balıkçı mahallesi olan Cimadevilla, kentin en önemli parçasıdır.

7. Gün Luarca – Ribadeo – Vivero 
Yeşil Sahildeki Küçük Beyaz Kasaba, Luarca… 


Valdés bölgesinin başkenti Luarca, büyüleyici bir balıkçı limanıdır. Genellikle 'Yeşil Sahildeki küçük beyaz kasaba' olarak anılır, çekici manzaraları ve manzaraları ile sizi hayal kırıklığına uğratmayacağından emin olabilirsiniz. Oviedo'nun 92 km batısında yer alan kasaba, deniz ve sarp kayalıklar arasında yer alır ve Negro Nehri tarafından ikiye ayrılır. Luarca'nın Negro Nehri üzerinde Puente del Beso -Öpücük Köprüsü- dahil olmak üzere, şehrin iki yakasını birbirine bağlayan yedi köprü bulunur. 

Camino de Santiago (Aziz James Yolu) Luarca'dan geçer ve ziyaretçiler hem renkli ve hareketli limanın hem de en iyi seyir noktalarında hüküm süren sakinliğin tadını çıkarırlar. Luarca, Kantabria Denizi'nin görkemli güzelliği üzerinde sessiz, huzurlu yansıma için huzur dolu bir noktadır. Zamanın yüzyıllar önce durmuş gibi göründüğü kasabada dolaşırken balıkçı kulübelerine ve 19. yüzyıldan kalma etkileyici evlere hayran kalırsınız. Orta çağ binaları ve simge yapıları ve denizde her yerde hazır bulunan saati, balina avcılığı ve özel tarihinin kanıtıdır. Doğa ve tarihin birleştiği kasabanın büyüsüne kapılabilirsiniz, dikkat edin. 

8. Gün Vivero – Santiago de Compostela 
Kuzeyin Yıldızı Galiçya… 


Trans Kantabria Tren Rotasının son gününde artık çok farklı bir şehre geliyoruz. Burada son gününüzü muhteşem bir şekilde gezerek kapatacağınıza eminim çünkü Galiçya çok başka bir yer. İspanya'nın en kuzey batısında yer alan ve hem Atlantik Okyanusu hem de Kantabria Denizi ile çevrili Galiçya, geniş yeşil ormanları, yeşil ormanlık vadileri, vahşi kumsalları ve deniz fenerleri ile ünlü bir bölgedir. Romalılar tarafından dünyanın sonu olarak bilinen Galiçya, tarihi bir vatandaşlık statüsüne sahiptir. 

İspanyol ve Kelt gelenekleri ve tarihinin karışımıyla bu neredeyse mistik toprak aynı zamanda Costa da Morte'nin muhteşem kayalıklarından, inanılmaz Islas Atlánticas Ulusal Parkı'ndan, benzersiz şekilli kayalıklara sahip Las Catedrales plajından keşfedilecek bir doğa harikası hazinesi sunuyor buna elbette Sil ve Miño nehirlerinin kanyonlarını dahil etmek gerekli diye düşünüyorum. Galiçya, UNESCO Dünya Mirası şehri Santiago de Compostela'da sona eren ve aynı zamanda Pontevedra, A Coruña ve Vigo gibi bazı güzel şehirlere ev sahipliği yapan Camino de Santiago hac yolunun son durağıdır. 

Gelecek ay bambaşka bir rotada görüşmek üzere, kalın sağlıcakla...
 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)