İş’in Geleceği Koronavirüsle mi Geldi?

Mart 03, 2020

Uzaktan çalışma esnekliğimiz, yalnızca gerektiğinde kasılan bir adele olarak kalmasın ve iskelet sistemimizin bir parçasına dönüşsün. Salgın ve yarattığı endişe en az hasarla atlatılsın. Ve biz daha berrak zihinlerle yeniden açılmış bir kafede oturup, üst düzey yöneticilerimiz ve takım liderlerimizle bu süreçten ne öğrendik ve nasıl devam edeceğiz bunu tartışalım. 


Umut Özbağcı - Datassist CEO

Utku Sertlek - Datassist IT Direktörü

Değişim nedir? Uzun süredir çalışma hayatının küçük bir parçası olan uzaktan çalışmanın, Yeni Koronavirüs salgını ile geldiği nokta, “değişimin ne olduğuna” çok güçlü bir örnek. Zaman içerisinde çok daha anlamlı olabilecek bir evden çalışma denemesine zorlanıyoruz ve birçok kuruluş zorlu da olsa neredeyse tüm unsurlarıyla bu denemeye katıldı.

Y kuşağının yaklaşık yüzde 50'si Gig Ekonomi’nin gövdesi diyebileceğimiz serbest çalışanlardan yani freelancerlar’dan oluşuyor. İşverenler, sözleşmeli çalışan ve serbest çalışan kıyaslamasında psikolojik bir değerlendirme eşiğine sürükleniyor.

Şu anda işgücünün en büyük bölümü olan Y kuşağının, X  kuşağına  göre evden daha üretken çalıştığını düşünme olasılığı iki kat daha fazla. İşveren tarafından sağlanan her türlü teçhizatın modası geçmiş olduğunu düşünme olasılığı da iki kat daha fazla. 

Yapılan başka bir anket ise işverenlerin sadece yüzde 55'inin dizüstü bilgisayar, yüzde 31'inin akıllı telefon ve yüzde 19'unun da tablet gibi araçları çalışanlarına sağladıklarını söylüyor. Buna karşılık ise çalışanların yüzde 18'i evden çalışamamalarının nedeni olarak doğru teknolojinin kullanılmaması olduğunu söylüyor. 

Bu temel noktalar dışında şirketler uzaktan çalışmada güvenlik, veri ihlali ve işbirliği sorunlarıyla boğuşmaktan da çekiniyor. Oysa temel güvenlik gereksinimlerinin sağlanmamasını ele veren bir yaklaşım gibi de görünüyor. Bunu, işverenlerin güvenlik zaafiyetleri konusunda kendilerini ihbar etmesi gibi düşünebiliriz. Belki biraz haklı ama oldukça ürkütücü. 

Ancak tüm bunlara rağmen birçok işveren, geleneksel çalışanlarının iyi bir nedenden dolayı uzaktan çalışmalarına izin veriyor ve hatta bazı durumlarda teşvik ediyor. Yeni Koronavirüs salgını hem işverenlerin bu yeni denilebilecek çalışma konseptine adaptasyonunu kanıtlayan bir gövde gösterisini, hem de çalışanların salgın riskine maruz kalmamak adına karar alıcıları zorladıkları bir talebi aynı anda doğurdu. Tabii her iş uzaktan, aralıklı, belirli süreli ya da farklı çalışma dinamikleri ile yapılamaz. En azından günümüzde ve belki bir süreliğine daha. Salgının günlük hayata ve çalışma hayatına etkilerinin yaratacağı global ve lokal ekonomik riskler ise bambaşka bir yazının konusu. 

Bir daha ofiste olmak ister misiniz?

Konumuza dönelim. Gerek işveren gerekse çalışan olarak bir kez uzaktan çalışmaya başlayıp da işlerin ya da süreçlerin aksamadığını görürseniz, bir daha ofiste olmak ister misiniz? Bu soruya ilk cevap çalışanlardan geliyor, oldukça güçlü bir ‘Asla’! 

Oysa bu uzaktan çalışma durumu işverenler için de birçok fayda potansiyeli taşıyor. İşveren için çalışan havuzu coğrafi olarak kısıtlanmadığında, doğru çalışanı daha uzaklardan bulma olasılığı artar. İşgücü maliyeti ucuzlar ve daha birçok şey. Buna bir de Global Workplace Analytics araştırmasında uzaktan çalışanların üretkenliklerinin fiziksel ofis çalışanlarından gözle görülür oranda yüksek olduğunu ekleyelim. 

Ancak uzaktan çalışma eğilimini tavan yaptıran ana etmenin, sonuçlarının henüz nereye varacağı öngörülemeyen global bir salgın hastalık olduğunu hatırlayalım. Herkes Yeni Koronavirüsün toplumda yaratacağı hayati hasarlara odaklanmak istiyor. Elbette bu son derece doğal, peki ya psikolojik hasarlar ne olacak? İki büyük Dünya savaşını, Büyük Buhranı, kara vebayı, kolerayı ya da atom bombasını yaşamamış bir nesil haklı olarak sonunu öngöremediğimiz bir salgın gündeminin içinde uzaktan çalışmak istiyor. Kurumsal şirketler ya da butik işverenler de bu talebe kulak veriyor ve önlemlerini alıyor. Peki bu gündem akışında uzaktan ya da yakından, çalışmak ne kadar mümkün?

Uzaktan çalışma esnekliğimiz, yalnızca gerektiğinde kasılan bir adele olarak kalmasın ve iskelet sistemimizin bir parçasına dönüşsün. Salgın ve yarattığı endişe en az hasarla atlatılsın. Ve biz daha berrak zihinlerle yeniden açılmış bir kafede oturup, üst düzey yöneticilerimiz ve takım liderlerimizle bu süreçten ne öğrendik ve nasıl devam edeceğiz bunu tartışalım. 


Yeni makalemizi okudunuz mu?