Search
Menü
HRdergi
Cart 0 My Account
  • Giriş Yap Cart 0
  • Web Sitemize Üye Ol
  • Bu Sayı
  • Geçmiş Sayılar
  • Yaklaşan Zirveler
  • Geçmiş Zirveler
  • Gündem
  • Makaleler
      Eğitim Görsel Haberler İş Hukuku Kariyer Liderlik Motivasyon Söyleşiler
  • Blog
  • İK 101
  • Reklam Ver
  • Ekibimiz
  • HRdergi
  • Dergi
    • Bu Sayı
    • Geçmiş Sayılar
  • Zirveler
    • Yaklaşan Zirveler
    • Geçmiş Zirveler
  • Gündem
  • Makaleler
    • Eğitim Görsel Haberler İş Hukuku Kariyer Liderlik Motivasyon Söyleşiler
  • Blog
  • İK 101
  • Reklam Ver
  • Üye Ol
  • Anasayfa
  • Tag - Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi

Tag - Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi

TES: Ücret ve Yan Haklarda Yeni Denge Arayışı

TES: Ücret ve Yan Haklarda Yeni Denge Arayışı

Ücret, yan hak ve bordro ekosistemi yeniden şekilleniyor. Türkiye’de sosyal güvenlik mimarisinin yeniden tasarlandığı bir dönemde, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) hem çalışanlar hem işverenler için kritik bir gündem maddesi. Emeklilik sonrası refahı güçlendirmeyi amaçlayan bu model; bireysel emeklilik birikimlerini, fon yönetimini ve kıdem tazminatının geleceğini aynı çatı altında yeniden tartıştırıyor. Bu bültende TES’in İK tarafında ne anlama geldiğini; ücretlendirme, bordro ve çalışan deneyimine olası etkileriyle birlikte ele alıyoruz. TES, temel olarak çalışan – işveren – devlet katkısıyla fon bazlı bir yapı kurmayı hedefliyor. Bu çerçeveye göre çalışanların uzun vadeli tasarrufları artırılırken, kurumlar açısından da kıdem tazminatının sürdürülebilirliği yeniden ele alınmış olacak. Ancak sistemin gerçek etkisi, kurum içindeki dengeleri nasıl değiştireceği ile ölçülecek. Öncelikle, TES’e geçiş süreci kayıt, bilgilendirme, cayma–çıkış işlemleri gibi yeni operasyonları beraberinde getiriyor. Bu da İK’nın süreç tasarımını, sözleşme güncellemelerini ve iç iletişimini yoğunlaştıracak. İkinci olarak, bordro akışları yeniden düzenlenecek. İşveren ve çalışan katkı paylarının bordroya entegrasyonu, devlet katkısının takibi ve raporlama gibi konular, finans ve İK ekipleri arasında daha sıkı bir iş birliği gerektirecek. Bordro yazılımlarının güncellenmesi de bu dönemin doğal bir parçası olacak. Ücret ve Yan Haklar Yeniden Konuşuluyor TES’in en önemli etkilerinden biri, şirketlerin ücret ve yan hak stratejilerini gözden geçirmek zorunda kalacak olması. Artık kurumlar kaynağı nereye yönlendireceğini yeniden düşünmek durumunda: Doğrudan ücret artışı mı, yoksa TES katkı payının yükseltilmesi mi? Bu soru, özellikle yetenek çekme ve elde tutma perspektifinde daha da kritik bir hal alacak. TES katkısı, bazı sektörlerde “ek bir finansal güvence” olmaktan çıkıp, çalışan değer önermesinin merkezine taşınabilir. Bu durum da BES, özel sağlık sigortası ve diğer esnek yan haklarla birlikte daha bütüncül bir paket kurgusuna işaret ediyor. İK İçin Neden Çok Kritik? TES’in uygulanmaya başlaması, kurumların sadece teknik uyumluluk gereksinimleriyle değil, aynı zamanda çalışan deneyiminin yeniden tasarlanmasıyla da karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor. Çünkü sistem; mevzuat takibi, bordro akışı, yan hak mimarisi, işveren yükümlülükleri ve finansal iletişim gibi insan kaynağı süreçlerinin neredeyse tamamına temas ediyor. Bu nedenle TES, İK için salt bir uygulama konusu değil; yeni bir yönetişim alanı. Sistemin hayata geçmesiyle birlikte, İK ekipleri: Katkı paylarının iş akitlerine ve ücret yapısına nasıl yansıtılacağını kurgulamak, İşveren ve çalışan katkılarının bordroya entegrasyonunu sağlamak, Devlet katkısı ve fon değişiklikleri gibi verileri takip ederek doğru raporlamayı yapmak, Cayma–işten ayrılma–kurum değişikliği gibi süreçleri yeniden tanımlamak zorunda kalacak. Ancak daha önemlisi; TES’in çalışanlarla olan psikolojik sözleşmeyi yeniden şekillendirme potansiyeli. Çalışanlar açısından TES, doğrudan “gelecek güvencesi” algısıyla ilişkilenecek. Dolayısıyla bu modelin nasıl anlatıldığı, hangi faydaları sunduğu, ücret artışıyla nasıl dengelendiği, kıdem tazminatıyla nasıl ilişkilendirildiği gibi konular, kurum içi güven ortamının inşasında kritik önem taşıyacak. Bu noktada İK’nın rolü, yalnızca süreci işletebilmekten ibaret değil: TES, İK’yı finansal rehberliğin, güven inşasının ve stratejik iletişimin merkezine yerleştiriyor. Sistemi anlamak ve şirket dinamiklerine uyarlamak: Çalışanın yeni modele gönüllü katılımını, Kurumun işveren markasına etkisini, Ücret–yan hak dengesinin doğru konumlandırılmasını, Orta–uzun vadeli maliyet projeksiyonlarının rasyonel yapılmasını doğrudan etkileyecek. Başka bir ifadeyle, TES; İK’nın klasik rol tanımını genişletiyor. Sadece mevzuata uyum değil, farkındalık yaratma, finansal okuryazarlığı geliştirme, beklenti yönetimi ve şeffaf iletişim bu sürecin olmazsa olmaz bileşenleri haline geliyor. Bu nedenle TES, İK için teknik bir mevzuat uyumu olmaktan çok; kurum kültürünü, güven hissini ve çalışan değer önermesini yeniden şekillendiren stratejik bir dönüşüm alanı olarak ele alınmalı. EVP’de yeni bir alan TES, yalnızca finansal bir düzenleme değil; işverenlerin Çalışan Değer Önermesi (EVP) içinde farklılaşabileceği yeni bir katman sunuyor. Bugün birçok kurum, BES, özel sağlık sigortası ve esnek yan hak uygulamalarını yetenek çekme stratejisinin merkezine yerleştiriyor. TES’in devreye girmesiyle bu yapı daha da genişliyor ve kurumların çalışanlarına sunduğu “gelecek güvencesi” vaadi daha görünür hâle geliyor. Bu bağlamda TES katkısı, çalışan gözünde yalnızca bir fon birikimi değil; “geleceğe ortak olma, güven verme ve sadakat inşa etme” mesajı taşıyor. Dolayısıyla, TES’i etkin biçimde konumlandırabilen kurumlar; İşveren markasını güçlendirebilir, Yeteneğin elde tutulmasında rekabet avantajı yaratabilir, Genç kuşak çalışanlarda uzun vadeli bağlılık hissini güçlendirebilir. Kısacası, TES katkısı doğru anlatıldığında; EVP’nin finansal boyutunu daha stratejik bir konuma taşıyarak işverenin güven veren rolünü pekiştirir. Bordro ve Raporlama Boyutu TES’in hayata geçirilmesi, bordro süreçlerinde önemli bir yeniden yapılanmayı zorunlu kılar. Çünkü sistem, ücret yapısındaki yeni katkı paylarının doğru şekilde hesaplanması, işlenmesi ve raporlanması üzerine kuruludur. Öncelikle; hem işveren hem çalışan katkılarının bordroya entegre edilmesi gerekir. Bu entegrasyon yalnızca teknik bir satır eklemekten ibaret değildir; katkı oranlarının değişkenliği, çalışan profiline göre farklılaşması ve zaman içinde olası güncellemeler, bordro akışlarının baştan tasarlanmasını gerektirir. İkinci olarak, devlet katkısının takibi ve beyanı bordro ekiplerinin yeni sorumluluk alanlarından biri hâline gelir. Bu sürecin sağlıklı yönetilebilmesi için devlet katkısının fon yapısına nasıl yansıyacağı, hangi dönemlerde hesaplanacağı ve kayıt altına alınacağı net olarak kurgulanmalıdır. Buna ek olarak; cayma, çıkış, kurum değiştirme veya işten ayrılma süreçleri TES içerisinde ayrı bir iş akışı yaratır. Her bir senaryo için katkıların nasıl değerleneceği, fondan aktarım süreçlerinin nasıl ilerleyeceği ve bu döngülerin bordro sistemine nasıl yansıyacağı belirlenmelidir. Bu noktada hem mevzuata hem iç işleyişe hakim olmak kritik önemdedir. Tüm bu gereklilikler, şirketlerin mevcut bordro yazılımlarını güncellemesini ve TES’e uyumlu hale getirmesini zorunlu kılar. Bazı kurumlar için bu, sistemsel modül eklemeleri veya mevcut HRIS altyapısının yeniden yapılandırılması anlamına gelebilir. Dolayısıyla TES, bordro tarafında yalnızca operasyonel bir ek yük değil; teknolojik altyapı, veri akışı, raporlama standartları ve süreçlerin yeniden tasarımı anlamına gelir. Bu nedenle İK’nın finans ve teknoloji ekipleriyle yakın çalışması, geçiş sürecinin en kritik başarı faktörlerinden biridir. Doğru koordinasyon sayesinde hem mevzuata uyum sağlanır hem de çalışanların katkı payları hatasız, şeffaf ve zamanında yönetilmiş olur. Kısacası: TES, bordroyu yalnızca bir hesaplama alanı olmaktan çıkarıp; stratejik bir raporlama ve veri yönetimi boyutuna taşıyor. Kıdem Tazminatı: En Derin Etki Alanı TES tartışmalarının en hassas yönü, kıdem tazminatının fon tabanlı sisteme bağlanma ihtimali. Böyle bir dönüşüm gerçekleşirse: İşverenin kıdem yükü daha öngörülebilir bir hâl alabilir Bilançolardaki kıdem karşılıkları yeniden tanımlanabilir Çalışanın geçmiş kıdem haklarının korunması kritik bir güven başlığına dönüşür. Bu nedenle TES; yalnızca finansal tasarım değil, çalışan psikolojisi ve iş güvencesi algısı açısından da yüksek hassasiyet gerektirir. Burada en önemli faktör: Net, sürekli ve güven veren iletişim. Eleştirel Bakış: Beklentiler, Belirsizlikler ve Gerçekçilik TES, emeklilik güvenliğini artırma ve uzun vadeli tasarrufu teşvik etme niyetiyle önemli bir adım olarak sunuluyor. Ancak sürece hem kurumlar hem çalışanlar açısından daha temkinli yaklaşmayı gerektiren noktalar da var. Her şeyden önce, sistemin ana bileşenleri ve nihai tasarımı hala netleşmiş değil. Kıdem tazminatının fon yapısına nasıl bağlanacağı, geçmiş hakların nasıl korunacağı, katkı oranlarının zaman içinde nasıl değişeceği gibi sorular geniş bir belirsizlik alanı yaratıyor. Bu belirsizlik, İK’nın hazırlık yapmasını güçleştiriyor; maliyet projeksiyonları ve ücret–yan hak dengesi sağlıklı biçimde simüle edilemiyor. Bir diğer tartışmalı boyut, TES’in orta–düşük gelir grupları üzerindeki etkisi. Günlük yaşam maliyetlerinin yüksek olduğu bir ortamda, çalışanların uzun vadeli fonlara kaynak ayırma motivasyonu düşük olabilir. Katkı paylarının zorunlu hale gelmesi hâlinde ise sistem, çalışanlarda kısa vadeli gelir kaybı algısı yaratabilir. Bu durum, TES’in teoride sunduğu faydaların pratikte karşılık bulmasını engelleyebilir. İşveren tarafında da soru işaretleri mevcut. Yeni katkı yükleri, bordro maliyetlerini artırabilir; ücret artış bütçelerinin sıkışmasına yol açabilir. TES’in finansal sürdürülebilirliği ve fonların yönetimindeki güven unsuru, işverenin sisteme yaklaşımını belirleyecektir. Ayrıca, fon performansı ve enflasyon gölgesinde gerçek bir birikim yaratılıp yaratılamayacağı kritik bir değerlendirme alanı. Fon getirileri, enflasyonun gerisinde kaldığı sürece TES’in motivasyon yaratması güçleşir; çalışan, bugünkü kazancını geleceğe aktarmanın rasyonel karşılığını görmek ister. Son olarak, sistemin toplumsal ve kurumsal kabulü büyük ölçüde iletişim kalitesine bağlı olacak. Eğer TES, sadece teknik bir zorunluluk olarak anlatılırsa; güven yaratmak bir yana, çalışanlarda kuşku ve direnç doğurabilir. Bu noktada İK’nın iletişim dili belirleyici olacak olsa da, çerçevenin devlet tarafından güçlü, şeffaf ve ikna edici biçimde açıklanması gerekir. Özetle: TES, iyi tasarlanır ve şeffaf işletilirse uzun vadede önemli bir güvence alanı yaratabilir; ancak belirsizlik, maliyet, enflasyon riski ve psikolojik kabul gibi faktörler halen yapının en kırılgan taraflarını oluşturuyor. İK'nın Stratejik Yol Haritası Kurumlar için önerilen hazırlık çerçevesi: Mevzuat senaryolarını takip edin Maliyet analizlerini taslak modeller üzerinden çalışın Çalışan profili bazlı etki değerlendirmesi yapın Ücret–yan hak dengesi için simülasyon oluşturun Bordro ve altyapıyı güncelleyin İç iletişim planını başlatın Sektörel benchmarkları izleyin Bu adımlar; hem doğru planlama hem çalışan güveni için kritik.  

  • Hakkımızda
  • Ekibimiz
  • İletişim
  • Bu Sayı
  • Geçmiş Sayılar
  • Yaklaşan Zirveler
  • Geçmiş Zirveler
  • Video Röportaj
  • Blog
  • Gündem
  • Eğitim
  • İş Hukuku
  • Kariyer
  • Liderlik
  • Motivasyon
  • Söyleşiler
  • Reklam Ver
  •  
  • HRthinksMe
Email Gelişmelerden Haberdar Ol
  • Linkedin
  • Instagram
  • Youtube
  • Facebook
Logo

2025 © HRdergi bir Küre Eğitim Basın Yayın Org.Hiz.Ltd.Şti kuruluşudur. KVKK ve Gizlilik Politikası

E-posta Bülteni

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)