Kurumsal Sosyal Sorumluluk, Çağdaş Özel Sektör Kuruluşları ve Gençlik


Bilim ve teknikteki olağanüstü gelişmelere karşın daha doğrusu genelde bu gelişmelerin sonucu olarak bireyin kendisine, ailesine, çevresine, içinde yer aldığı topluma ve dünyaya gitgide yabancılaşması; işyerinde “özgürlük” ve “aidiyet” duygusunun zayıflaması, kolektif dayanışma duygusunun kaybolması, firma bazında sağlanan ürün ve hizmetin türü ne olursa olsun “İşyeri üretkenliği”nin, “İşyeri verimliliği”nin hatta “İşyeri güvenliği”nin gitgide azalması, doğa ve insan kaynaklarının sorumsuzca yıkıma sürüklenişi gibi, çok kereler geri dönüşsüz bir nitelik taşıyan yıkıcı olgu ve oluşumlar karşısında özellikle özel kuruluşların “Toplumsal Sorumluluk Bilinç ve Ahlak Sahibi” üst düzey yöneticileri, 1980’li yılların sonlarına doğru dünyanın hemen her yanında biraraya gelerek, “Ne pahasına olursa olsun; en kısa zamanda, en fazla karı hedefleyen” geleneksel, kısır ve dargörüşlü firma anlayışına karşı çıkmayı ve “Kurumsal Sosyal Sorumluluk, Bilinç ve Ahlak”ı savunmayı ve geliştirmeyi ilke olarak benimsediler.

Bu gelişimin ilk ürünü, Amerikan kökenli uluslararası 1000 kadar özel sektör kuruluşunun 1987 yılında oluşturduğu “Toplumsal Girişim Şebekesi” (Social Venture Network USA) oldu.

Bu kuruluş bünyesinde biraraya gelen “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Sahibi” ABD firmaları, bir yandan şebeke dışı firmaları, kamu kuruluşlarını, hükümet organlarını, bakanlıkları, Amerikan Senato ve Temsilciler Meclisi’ni, yazılı, sesli ve görsel medyayı etkilemeye çalışırken diğer yandan ABD üniversitelerinin iş idaresi, işletmecilik, iktisat ve hukuk departmanlarının öğretim üyesi ve öğrencilerinin, Uluslararası Öğrenci Değişim Komitesi AIESEC gibi gençlik kuruluşlarına uzandılar. Böylece, kısa bir süre sonra ortaya “Sosyal Sorumluktan Yana Olan İş Dünyası” (Business for Social Responsibility) ve “Sosyal Sorumluluk Sahibi İş Dünyası’ndan Yana Olan Öğrenciler” (Students for Responsible Business) ile “Yatırımcılar Çevresi” (Investors Circle) adlı üç yan/kardeş kuruluş çıktı. Birkaç yıl içinde bu 4 kuruluştaki üye sayısı 2000’i aştı. Bu arada “Sosyal Girişim şebekesi ABD”nin çalışmalarından etkilenen “Sosyal Sorumluluk Sahibi” Avrupa firmaları 1993 yılında biraraya gelerek bugün sayısı 500’ü aşan “Sosyal Girişim Şebekesi Avrupa”yı (Social Venture Network Europe) kurdular. “Dünya İş Forumu”nu düzenleyen “İlerleyiş Vakfı” (Progressio Foundation), “Uluslararası Şeffaflık Kuruluşu” (Transparency International), “Kurumsal Sorumluluk Merkezi Minnesota”, “Dünya İş Akademisi” (World Business Academy) gibi örgütler de yukarıda adı geçen kuruluşların yanında yer aldılar.

Bu öncü kuruluşlar zamanla ABD ve Avrupa’nın çeşitli akademik kuruluşlarıyla, vakıflarla, meslek odalarıyla, sivil toplum örgütleriyle diyaloğa girerek “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” kuram, kavram ve ilkelerini ortaklaşa yaygınlaştırmaya, özel sektör kuruluşlarına benimsetmeye ve doğrudan yaşama geçirmeye çalıştılar. Böylece uluslararası boyutta yepyeni ve çok güçlü bir “İLETİŞİM ŞEBEKESİ” oluştu.

Dünya çapında etkili olan bu uluslararası “İLETİŞİM ŞEBEKESİ”ne katılan özel sektör kuruluşları ise, yine dünyanın her yanında, kendileriyle bilgi alışverişinde bulunabilecek, dayanışma gösterecek ve ortak çalışabilecek potansiyel partnerler bulabilme olanağına kavuştular.

Bu gelişmeler bağlamında, özel sektör kuruluşlarının yalnız vergi yasa ve mevzuatı, ticari hukuk, şirket hukuku vb. açıdan muhasebe ve murakabesi yanında “Sosyal ve ahlaki muhasebesi ve murakabesi”de çağdaş firmaların gündemine geldi. Ve giderek A.B.D. ve Avrupa’da özel sektör kuruluşları sermayeleri, aktifleri, yarattıkları katma değer, yıllık ciroları, brüt ve net karları, hisse senetlerinin borsa değeri ve bu değerdeki artışlar, yıllık temettü oranları gibi geleneksel başarı/başarısızlık ölçütleri yanında “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” sahibi olup olmadıklarına göre “Ahlaki Muhasebe ve Murakabe”den geçirilir oldular. Böylece geleneksel ölçütler bakımından başarılı olmasına karşın; çevreye, doğaya, insana ve geleceğe saygılı olmayan firmalar “Sosyal Açıdan Sorumsuz” firma ya da grup olarak tanımlanmaya ve dışlanmaya başladılar. Kuşkusuz bu, zamanla geleneksel firmanın, ekonomik güç kaybına ve yıpranmaya uğraması demekti.

Sonunda “Çevresel Kurumsal Sorumluluk” konusundaki uluslararası ISO 14000 standartlarının yanında “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” standartları da oluşmaya ve geçerlilik kazanmaya başladı.

Kuşkusuz, “Sürdürülebilir İnsani Gelişme”nin temel ilkelerini, yani “Doğadan, istihdamdan, gelecekten ve insandan yana olma”yı kapsayan “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” sahibi olmak, hiçbir özel sektör kuruluşu için “zorunlu” değil. Hiç değilse şimdilik. Yine de şu gerçeği gözönünde tutmak gerekiyor: Özellikle A.B.D., Batı Avrupa, Avustralya gibi gelişmiş sanayi ve hatta “Sanayi ötesi” toplumlarda, yozlaşan iş ortamında, “İş Ticaret Ahlakı Yasa ve Yönetmelikleri”nin yasalaştırılması ve yaşama geçirilerek özel sektör kuruluşları için, uyulması “ZORUNLU” standartlar haline getirilmesi yolunda ciddi girişimler var. Bu konuda A.B.D. başı çekiyor. Böylece zamanla, bu yasalar ve uygulamalar uluslararası bir nitelik kazanacak.

Bu temel ilkelerin yaşama geçirildiği alanlardan birisi de “Habitat II” oldu. 20. Yüzyılın dünya ölçeğinde en son büyük zirvesi olan “Birleşmiş Milletler Habitat II İnsan Yerleşim Konferansı”na birçok ülkenin devlet ve hükümet yetkilileri; uluslararası ve ulusal düzeydeki sivil toplum örgütlerinin, özel sektör kuruluşlarının, eğitim kurumlarının, meslek odalarının ve medyanın üst düzeydeki temsilcileri katıldı. Konferansta insan yerleşimlerinin tüm unsurlarının sergilenmesine ve bu yerleşimlerle ilgili ekonomik, politik, kültürel sorunların irdelenmesine çalışıldı. Altyapıdan ulaşıma, inşaattan iletişime kadar insan yerleşimi ile ilgili tüm sektörlerin işlendiği “Habitat II” de doğrudan katılımcı sayısı 15.000’i geçti.

“Habitat II”nin en ilginç ve en önemli bölümlerden birisi ise “Dünya İş Forumu”ydu. 30 Mayıs 2 Haziran 1996 tarihlerinde toplanan “Dünya İş Forumu”nda dünyanın en çağdaş, en dinamik, en yaratıcı, en insancıl sınai, ticari, finans ve danışmanlık kuruluşlarının üst düzey yöneticileri biraraya geldiler. Bu yöneticiler “Forum” sırasında oluşturulan, yuvarlak masa toplantılarında, çalışma gruplarında, panellerde v.b. insan yerleşimleri bağlamında konut, altyapı, telekomünikasyon, ulaşım, çevre, bilgi akışı, finans ve eğitim gibi konularda fikir alış verişinde bulundular; gelecekle ilgili ilkesel kararlar aldılar ve uygulama programları oluşturdular.

“Forum”da yine en çağdaş özel sektör kuruluşları, “En İyi Şirket Uygulaması” başlığı altında; çevreden, doğadan, insandan, sağlıklı yerleşimden, istihdamdan yana olan uygulamalarını tebliğ halinde bir “Uluslararası Jüri”ye sundular.(*)

“Dünya İş Forumu”nun, gençlik ve gelecek açısından en çarpıcı yanı ise bu “Forum”un “Dünya Gençlik Forumu” ile bütünleştirilmesiydi. Bu bütünleşme ile dünyanın her yanından gelen ve temelde “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” ilkesine bağlı, geleceğin genç yöneticileri, kendi özlem, inanç, beklenti, umut ve değerleriyle “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” sahibi kuruluşların yöneticilerinin değerleri ve uygulamaları arasındaki benzerlikleri, yakınlıkları, hatta özdeşlikleri birlikte yaşama ve sınama olanağı elde ettiler. “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” sahibi kuruluşları daha yakından tanıdılar. Ve böylece günümüzde gençlerin, iş tercihlerinde, firma seçimlerinde alınacak ücret, iş güvenliği ve işin kapsamından daha çok firmanın, kurumun, kuruluşun “Kurumsal Sosyal Sorumluluk”sahibi olup olmadığını öne çıkarttıkları ve çıkaracakları ortaya çıktı.

Kuşkusuz bu, dünyanın ve insanlığın geleceği açısından umut verici bir gelişme. En kısa zamanda en fazla karı elde edebilmek için doğa ve insan kaynaklarını bilinçsizce tüketen, yok eden “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Yoksunu” firmalar yanında; doğayı, geleceği, gençliği, insan haklarını gözeten ve geleneksel bir özel sektör kuruluşu olmak yerine daha çok vakıf, ocak ve aile gibi davranan “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” sahibi kuruluşlarla bu kuruluşlarda görev alan ve alacak olan “Kişisel Sosyal Sorumluluk” sahibi genç yöneticiler geleceğimizin en temel güvenceleri.

(*) 3 14 Haziran 1996 tarihlerinde İstanbul’da yapılan “Birleşmiş Milletler Uluslararası Yerleşimler Konferansı Habitat II” bünyesinde gerçekleştirilen “Dünya İş Formu”na katılan 100’den fazla kuruluştan 10’nu “Doğadan, insandan, istihdamdan, gençlikten ve gelecekten yana” uygulamalarıyla, 28 Ekim 1996 tarihinde, Birleşmiş Milletler Özel Jürisi tarafından “Mükemmellik Ödülü”ne layık görüldüler. Bu “10” kuruluştan biri olan Epsilon bu ödülden dolayı 12 Mart 1997 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabul edildi ve ödül Sayın Cumhurbaşkanımıza sunuldu.

Bu ödül gerçekte ülkemize ve milletimize ait olduğundan Sayın Cumhurbaşkanı takdim töreninde yaptığı konuşmada, şu sözlere yer vermiştir: “ Epsilon Şirketler Grubu’nu Birleşmiş Milletler Mükemmellik Ödülü’nü kazanmış olduğu için tebrik ediyorum. Çağdaş Türkiye’nin belgesi olan, çok önemsediğim bu ödülün ulusumuza ve devletimize ait olduğunu söylüyorum ve diğer kuruluşlara örnek olmasını diliyorum.”

Dr. Sedat Özkol
Epsilon Eğitim/Yönetim Danışmanlığı Kurucusu ve Genel Müdürü

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)